Gönderi

520 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 14 days
Herkesin yaptığı gibi klasik bir inceleme yapmayacağım. İlerleyen zamanlarda bu incelemeyi tekrar okuduğumda bana hissettirdiklerini anımsamak ve bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bence Martın Eden karakteri şimdi de var olan bir çok gence benzer. Hayalleri olan, yaşama sevinci olan, umut eden ve umutlarında şüphe etmeyen gençler. Ama maalesef ki Bernard Higgingbotham gibi hayatı sadece çalışmak, çok çalışmak ve bu doğrultuda çok para kazanmaz gibi gören, hayata karşı tek başarısı para olan ve hayatı gerçekten hakkeden insanların önünde koca bir buz dağı olan aile üyeleri; Morse ailesi gibi sadece paraya ve güce itibar eden insanlar da mevcut. Ama Marten Eden'ın inanmışlığına, hayallerinin peşinden koşuşuna hayran kalmamak elde değil. Sevdiği kıza lâyık olabilmek için günde 19 saat okuyan, uyumayı kendine bir zarar gören, devamlı ama devamlı okuyan, günün birinde ünlü bir yazar olacağından emin bir adam düşünün. Çevresi ise ona devamlı bir işe girip çalışmasını, aylık gelirin kölesi haline gelmesini, böyle şeylerle vakit kaybetmemesini söylerken. Üstelik bunu sevdiği kız, ona lâyık olmak için bu kadar çabaladığı kız söylerken hiçbir zaman vazgeçmeyen bir karakter. Aşk buna denir diyorsunuz başta. Ama zamanla anlıyorsunuz ki aşk insanı hayata bağlayan yegane şeydir. Bu bağlılık insandan insana değişiklik gösterir. Kimi paraya aşıktır; iflas eder ve intihar kaçınılmazdır, kimisi güce aşıktır; gücünü elinden alınca yaşayamaz ya da yaşama aşıktır insanlar onlar asla ölmek istemezler. Marten Eden'ın aşkı bir bedende hissettiği ama aslında kendi içinde olan o güceydi. Ruth ona sadece bir sebep olmuştu. O içindeki gücü ortaya çıkarması için bir sebep. Herkesten hızlı öğreniyor, benim diyen üst tabakadaki eğitimli insanlara taş çıkarıyordu. Ve bunları yazıya döküp anlatmak istiyordu. Kendinin farkettiği bu gerçekleri anlatmak. Yazdı da, okadar çok yazdı ki sayfalarca. Her yazdığında her denemesinde hatalarını görüp düzelterek yazdı. Yazdıklarını dergilere gönderdi ama kimse kabul etmedi ama o ısrarla gönderdi. Bir gün ünlü bir yazar olacağını ve Ruth ile evleneceğinin hayalile yaptı bunu.Hiç kabul görmemesine rağmen pes etmedi. Ta ki Ruth onu bırakana kadar. O içerisindeki edebi gücü orataya çıkaran sebep de gidince Marten Eden bir daha yazmadı, yazmak istemedi. Değeri anlaşıldı yazdıkları basıldı hemde defalarca. Çok para kazandı çeversindeki herkese yardım etti. Evet, yapacağım dediği şeyi yapmıştı ama o gücü ortaya çıkaran sebep yoktu yanında. Bununla beraber bir de eskiden yüzüne bakmayan insanların yapmacık sevgisi ekelenince kaldıramadı bu durumu. Hatta Ruth bile geri gelmişti ona. Belkide en çok buna üzüldü. Tanınmadan önce onu bırakıp giden kadın o tanınıp ünlü bir yazar olunca tekrar gelmişti. Yani o Marten 'i değil onun konumunu seviyordu. Sonunun böyle bitmesini istemezdim daha umut verici bitmeliydi bence. Ama düşününce de ancak böyle bir son etkileyici kılardı Marten'in verdiği savaşı. Her okuduğundan bir ders çıkarmalı insan. Benim bu eserden çıkardığım ders, insan içindeki şevki kimseye bağlamamalı çünkü kimse hayatta kalıcı değildir sadece sen varoldukça içindeki güçde senle olacak. O güce sahip çıkıp, yeteneklerini keşfederek ilerlemeli insan. Başarısızlıktan kormamalı çünkü her başarısızlık başarıya giden yolda bir adım oluyor. Vesselam....
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392k okunma
·
268 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.