Gönderi

64 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 12 days
2022 (Pars) yılında okuduğum ilk betik [Ocak ayının ilk betiği]
1998'den bu yana Türkiye Bilişim Derneği tarafından düzenlenmekte olan Bilimkurgu Öyküleri Yarışması, bu popüler ve dinamik kulvarda çok sayıda eser verilmesini sağlıyor. Geride bıraktığımız beş yıl içinde yarışmada ödül kazanmış öyküler, ilüstrasyonlarla zenginleşen kaliteli bir betikte buluştu. Yörüngeden Çıkanlar isimli betik, edebiyatın çekim gücüne kapılarak 'yörüngeden çıkan' yaratıcı zihinleri bir araya getiriyor. Kırık bir klavye üzerindeki gizemli uzay kazazedelerine odaklanan kapak resmi, bu anlayışın bir alegorisi gibi... Rahim [2007 1.'si Orkun Uçar (1969)]: Uçar'ın bilimkurgu dünyasına süper girişi takdir edilir. Rahim denilen yapay zekalı giysi, yerbenzeri gezegenlerde araştırmak ve incelemek için bilim adamları koruyan kalkan görevindedir. Küresel çaplı ve akıcılığın ön planda olan öykü, sahibine Şampiyonlar Ligi havasını veriyor. Acaba bu rahim, taşıyıcı olmadan döllenen iki erkeğin yumurtasını taşıyabilir mi? Çünkü erkeğin taşıyıcılık görevi olmadığı için cam kapsül dışında bu rahim de taşıyıcı olabilir mi? Bu imkan olursa kadınsız insanlık nesli yeniden inşa edilebilir mi? Bu öykü bize yeni ufuklara yolculuk etmemizi sağlıyor. Asa gibi hilkat garibelerini dışlamak bence etik değildir.  Hilkat garibesi olsa da onun bir kalbi olduğunu unutmayalım. Yakışıklı veya güzel olan insanların duygusuz olmaları onları birer matruşkalara benzetiyor. Proxima'ya Son Yolcu [2010 1.'si Sinan İpek (1971)]: Kendi yılının içinden birinci hak eden küresel çaplı bilimkurgu öyküsünde gittikçe Venüs'leşen Dünya'dan Nuh Gemisi tarzında bir gemiyle Proxima Centauri'nin etrafında dönen gezegene insanları götürme insanlık tarihinin ikinci kez sıfırlanışında bir annenin oğlu için yaşam mücadelesini öykünün sonunda öğreniyoruz. Gemiye Touphan adı verilmesi de bir metafor olduğunu hem anlıyoruz. Kahraman bakış açısının hakim olduğu öyküdeki başkarakteri hep kız sandım çünkü anneye düşkündü. Düşüncelerinde de bunu his ediyorduk. Phesa'nın gözünde gezegeni daha detaylı betimlemesi daha iyi olurdu. Define [2006 1.'si Serdar Hamdi Semiz (1971)]: Belgesel tadında bir uzay operası olan öyküde; sıkıcılık ön planda olsa Latince üstünlüğünü kullanmaması öyküye artı puan veriyorum. Türk karakterlerin olması da ayrı bir lezzet veriyor. Öyküde bizlerin cahil kesmi define merakı yüksek ve uzaylı konusunda bilgisiz oldukları için tepkileri böyle olduğunu görüyor. Kutu konusunda merak ve korkuyu yakalayan yazar, halkın içinde bir meraklı karakter çıkarsaydı öykünün gidişatı daha iyi bir duruma getirirdi. Böylece zevkli ve eğlenceli bir öykü okumuş olurduk. Belki o dönemde şartlar böyle gelişmiş olabilir. Suret [2007 2.'si Mert Yanıkoğlu (1976)]: Bu öyküdeki bilimkurgu alt türünü anlamadım. Kurgu ilginç yapısıyla dikkat çekiyor. İlk başta Çiftçi ve yamyam olarak ikiye ayrılan insan türleri olarak anlıyoruz. Aslında yabanlık hastalığı salgın olduğu bir dönemde geçtiği sanarken bu seferde bilgisayarda oynatılan simülasyon olduğunu anlıyorsun. Bukalemun gibi türden türe geçen öykünü ana mesajını anladıysam Fransız kalayım. Okuyanlar bu öykünün asıl temasını ve mesajını yazabilir mi? Gerçekten çok merak ettim bu öyküyü. Öyküdeki merak duygusu bu öyküye yorum yazdırttı bana. Duy Beni [2009 3.'sü Murat Mıhçıoğlu (1972)]; Öncelikle yerli bilimkurgu olmayan çeviri öykü denilecek kadar bir adlandırmaya sahip olan öyküde açıklayıcı anlatım ağır bastığı için öyküdeki akıcılığı, merak uyandırıcılığı ve heyecanlığı yok denecek kadar seziyoruz. Öyküdeki teknolojiye gelirsek insanoğlunun keşfettiği sinyalleri mesaja dönüştüren teknoloji sayesinde gezegenimizdeki hayvanların, bitkilerin ve mikroskobik canlıların yanı sıra cansız görünen organizmaların mesajlarına kulak asarız. Ayrıca insanoğlunun kristal bedene evrimleşmesi bana düşsel kurgu gibi geldiğini unutmamakla birlikte beyin ve bilinci yöneten ruh olduğunun farkına varmalıyız. Yılan [2008 2.'si Barış Çağatay Çakıroğlu (1981)]; Öncelikle öykü tekniği açısında başarılı bir bilimkurgu öyküsünde ruhsal ve fiziksel betimlemeler kendimi o gelecekte his ettim. Öyküde Metaverse ve Sanal Gerçeklik teknolojilerin birleşimi bir teknoloji sayesinde insanların eve tıkanıp artık caddelerde in cin top oynarken bir mantık hatasını buldum. Türk insanı; yeni çıkan şeye karşı tiryakilik beslediği için sanal gerçeklikli Metaverse'de uzun süre takılı kalırsa yemek yemediği ve su içmediği için ölürler. Ayrıca bu teknolojinin nasıl bir şey olduğuna dair açıklayıcı anlatım olsaydı gökdelenlerle değil o teknolojisi sayesinde %100 bilimkurgu öyküsü derdik bu öykü için. Ayrıca trafik için yılan benzetmesi de Türk'ün zekası olduğu su götürmez bir gerçektir. Genç Robotlar Rahatsız [2010 3.'sü Taylan Taftaf (1980)]; Küresel çaplı distopik bilimkurgu öyküsünde açıklayıcı anlatım ağır bastığı için öyküdeki akıcılığı, merak uyandırıcılığı ve heyecanlığı yok denecek kadar seziyoruz. Sanki bir öykü değil bir belgesel metni okuyoruz. Öyküde; Arapsevici mevcut yönetimimizden dolayı ülkenin sahil kesimleri Arap işgali altındayken işgörücülerin (robotların), gezegenin egemenliğini ele geçirmek için sinsi planını öykünün sonunda fark ediyoruz. Oldum olası işgörücü temalı bilimkurgu öyküleri sevemedim ama bu öykünün sonundaki gizemden dolayı öyküyü kısmen beğendiğimi söylüyorum. Yapay Bedenler [2009 1.'si Ethem AIpaydın (1966)]; Duygular ve düşünceler, ruhsal ve fiziksel betimlemeler ile kurgu içinde ilmik ilmik işlenirken akıcılık, sürükleyicilik ve merak uyandırıcılık yanında ayrılmadan bayramda yeni elbise ve ayakkabıları giyecek bayram çocuk gibi yeni yapay bedenlerle yapacağı işleri anlatan bedensiz beynin heyecanına ortak oluyoruz. Unuttuğunuz bir şey var bedeni ve beyni hareket ettiren ruh olduğu için rüyalar da ruhun başka boyuttaki mücadeleleridir. Bir metafizik konusu olan ruhu kavrayacak teknolojiyi yaratsan bile insanın kaderini değiştirmedikçe yapay bedenler ya mekanik yada biyolojik put olmaktan öteye gidemez. İntihar Emri [1979'lu Nursel Güler (2008 Mansiyon)]; İslam Dünyası'ndaki bağnazlığın geleceğinde Erkek, Ortak Hareket ve Amazon olarak üç gruba ayırılıyor insan toplulukları. Oysa tarihin başlangıcından beri kadın-erkek düzlemesinde kurulmuş insanlık tarihi. Lilith, Amazon ve Bağnazlık, insanlık tarihini baltalayan unsurlar iken gerçek kadın üretilen doğum makinesi olan K nasıl akıl ve irade yoksunu olur. Oysa insan kopyaları da akıl ve irade sahipleridir. Öyküde teknolojinin ayakları yere basmamasının nedeni; doğum makinesi K'lerin nasıl üretildiğini ve onların akılsız oluşları hakkında detaylı bilgi yoktur. Kadınlar, erkeklere göre zayıf varlıklar olsa da akıllarıyla erkekleri parmaklarında oynatırlar. Beki'nin Çocukları [2008 3.'sü Selin Arapkirli (1984)]; Küresel çaplı bilimkurgu öyküde teknik açısında kısmen başarılı olmasının nedeni; fiziksel ve ruhsal betimlemelerle öykünün ayaklarını yere değdirmeye çalıştırırken Pink ve Beki adları saçma duruyor çünkü erkek ve kadın adları daha mantıklı seçilebilinirdi. Öyküde insanları yöneten işgörücüler mi uzaylılar mı belli değilken Beki denilen varlık; siborg (mankurt) mu işgörücü mü yada uzaylı mı sorusunun yanıtını arıyorduk. Bir de deneklere ışın gönderek onları yönetemezsin. Burada çip mantığı olması lazımdır. Bir de salgı bezleri harekete geçiren enjekt sistemi olmalıdır. Erguvan [2010 2.'si Feraye Şahin (1973)]; Öncelikle yerli bilimkurgu olmayan çeviri öykü denilecek kadar bir adlandırmaya sahip olan öyküde ruhsal ve fiziksel betimlemelerle uzay mahkumiyetliğini anlatan etkileyici bir öyküdür. İslami açıdan ters düşen bir kurgudur. Birincisi kıyamet koptuktan sonra insanlık tarihi sona eriyor. İkincisi de İsa (as)'yı ispiyonlayan Yahuda İskariyot kendini öldürmüyor çünkü Romalılar, onu İsa (as) olarak görüp onu tutukluyorlar. Latince adlara tahammülüm yoktur. Bu öykü kıyametten önce olarak kurgulanıp yerli isimler ve hapishane anlamına gelen KAMAKTIS adlı gezegende geçebilir. Santarius yerine SAĞALTTIS adı kullanabilinirdi. Uygarlık Batarken [2009 2.'si Melsen Tunca İşeri (1971)]; Öykü teknikleri açısında çok güzel bir kurgu olsa da öyküde bilimkurgu emaresini göremedim. Öyküyü okurken ilk başta Kıyamet öncesi bir dönemde geçtiğini sanarken aslında sulardan oluşan bir gezegende ayakta kalmaya çalışan insanlığın mücadelesini anlatıldığını okurun düş gücünde yer alıyor. Oysa öykünün sonunda nerde veya hangi dönem olduğuna dair bilgiler sunulabilinirdi. Öykünün sonundaki sahneden dolayı öyküyü kısmen beğendim. Kilit [1972 doğumlu Murat Mıhçıoğlu (2008 Mansiyon)]; Öykü teknikleri açısından başarılı olsa da bilimkurgu emaresi ise insanları köleleştiren otomasyon olduğunu görüyoruz. İlk etapta 2100 yıllarında geçtiği için notumu düşük verirken aslında Kıyamet koptuğu zaman insanların sayısı bu öyküdeki az olabileceğini düşünüyorum. Büyük devletler sürekli sömürmek için çeşitli bahanelerle savaş açması, küresel ısınmanın önüne geçmediği, biyolojik salgınlar ve GDO ürünlerden dolayı insan nüfusu kırılmaya gider. Bir yanda köleleştiren insanların salgıları devam eder çünkü salgıları köreltmek için bir teknolojiden bahsedilmiyor. Köleleşen insan, kadınla el sıkmasından dolayı vücudu tepki vermesi normaldır. Günümüzde insanların odunlaştığı dönemde şehvet içermeyen bir Fransız öpücüğü, hemcinsler arasında oluşursa vücutları tepki vermesinin nedeni bilinçaltılarına bu öpücüğün şehvet duygular içerdiğine dair baskılar uygulanır. Oysa sevgide art niyet aranmaz. Kişisel Kurgu [2006 3.'si Umut Güzel (1985)]; Öykü teknikleri açısından başarılı olsa da yerli bilimkurgu olmayan çeviri öykü denilecek kadar bir adlandırmaya sahip olan öyküde yabancıların Türkler gibi tepki vermeleri ve saklambaç oyunu bilmeleri absürt unsurlardır. Madem çeviri tadında yazıyorsanız o zaman o ulusun özelliklerini ve tepkilerini bilmelisiniz. Ayrıca öyküye dönersek kişisel kurgu projesinde insanların denek olarak kullanılması yerine insanların mutlu eden bir kişisel kurgu tasarlayınız. Bu öyküdeki distopik yönüne bakarsak bu proje sayesinde insanları köleleştirme ve katliamları süslü göstermektir. Neymiş kendisi böyle bir son istemiş gibi bir algı yaratılıyor. Ölü Gezegen [2006 2.'si Ali Öztürk (1971)]; Öykü teknikleri açısından başarılı olsa da yerli bilimkurgu olmayan çeviri öykü denilecek kadar bir adlandırmaya sahip olan öyküde yabancıların Türkler gibi tepki vermeleri absürt unsurlardır. Distopik öyküdeki bilimkurgu emaresi ayakları sağlam bir şekilde kısmen yere basmadığını gözler önüne serildiğini görüyoruz. Kaohin denilen geleceği öngören ve tarihsel bir çıkarım yapan aygıtın gelecek ile durumu havada kalıyor çünkü gelecek daha yaşanmamış. Var olan insanlığın seçimiyle gelecek oluşuyor. Geleceği öngörmek istiyorsanız bir metafizik olan yazgıyı kavrayan bir teknolojik atılım olmalıdır ki geleceğini tahmin etme ve görme yetilerine sahip olursun. Neml Suresi'nin "Ey Muhammed! Onlara de ki: 'Göklerde ve yerde olan hiçbir varlık, yaratılmışların algı ve tecrübe sınırlarının ötesinde bir âlem olan gaybı bilemez; bütün bunları bilen, ancak ve ancak Tanrı'dır. Yaratılmış olanlara gelince, onlar ne zaman öleceklerini bilemedikleri gibi, ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.'" 65.ayet-i kerimeyi kanıt olarak sunuyorum. Kurgunun Sonu [2007 3.'sü Mustafa Acungil (1974)]; Günlük tarzında yazılan kurguda teknik açıdan başarılı olsa da kullanılan "Agostoz" ve "Aylule" adlarından dolayı kısmen yerli bilimkurgu öyküsü olarak kabul ediyorum. Günlükte yazılan "101" yılı hangi döneme ait olduğu hakkında bilgi olmazken insanoğlunun yazılı kültüre karşı mücadeleyi anlatılırken bu öyküdeki bilimkurgu emaresini göremedim. Günlük muhtemelen ya geçmişten kişinin deneyimleri ve yazılı kaynaklarla mücadelesi anlatıyor yada kurguyu gerçek hayata dönüştüren teknolojiden dolayı oluşan distopik ortamda rahatsız olup Yazılı Kaynaklarla Mücadele Derneği'ni kuran kişinin düşünceleri ve hizmetleri hakkında bilgi veriyor. Bilim kısmı detaylandırılmadığından yaratılmak istenen bilimkurgusal konu zayıf temeller üzerinde duruyor. Homo Homini Lupus (1975'li Bilsen Balcı (2009 Mansiyon Ödülü)]; Öykünün Latince adını okuyunca kahkaha atasım geliyor çünkü Türkçe yazılan öyküde Latince ad verme bence saçmalığın daniskasıdır. Öyküye Çuvaş Türkçesi ad verirsem "Çyn-étem kaškărӗ (insan, insanın kurdudur)." Öyküyü okumaya başlarken gelecekte sebzelerin tohumları bittiği için geçmişe giden yağmacılar olduğundan öyküde Adem (as)'den önceki  dönem olduğunu anlamaya çalışırken öykünün gidişatından Adem (as) sonrası dönem olup insanlar yapıcı ve yıkıcı olarak ikiye ayrıldığını anlıyorsun. İkinci çıkarımdan dolayı bilimkurgu emaresini göremedim çünkü insanlar neden birden tarih öncesi döneme geri dönsünler. Doppelgänger [2008 1.'si Yiğit Kocagöz (1987)]; Öykü teknikleri açısında başarılı olsa da Avrupa mitolojisindeki hayaletten farklı bir kavram olarak, canlı insanın kendisine tıpatıp benzeyen görüntüsü olan Doppelgänger'ı (daha doğrusu İkiz Öykünç'ü), biyolojik teknolojiyle gerçek hayatta yerleştirmesi konusunda detaylı bilgi verilmediğinden dolayı öyküdeki bilimkurgu emareleri yeterli değildir. Bu öykünün genişletilmiş halinde İkiz Öykünç'ü nasıl biyolojik olarak üretildiğine anlatılır. İkiz öykünçlerin klonlardan farkı orjinalleri öykünmeleri ve orjinallerden daha başarılı oluşlarıdır. Logosology [1981'lu Ahmet Ferhat Özkan (2009 Mansiyon Ödülü)]; Anı tarzında yazılan gelecekte insan zekasıyla üretilen eserlerin yerine var olan eserlerin kopyalayarak yeni eserler aldığı gibi doğadaki her şeyi eserlere dönüştüren yapay zekalı teknolojilere Grekçe ve Frank Latincesi kavramlar verilerek tanıtıyor. Libromatique (Türetkiç), Logosology (Güdük Bilimi) ve Logosomatique (Güdükküç) teknolojilerin olduğu dönemde yaşamak istemem çünkü insanın zekasının ürettiği eserlerin değeri paha biçilmezken neden yapay zekayla kopyala üret teknolojisini destekleyeyim. Ondokuz öykünün yer aldığı betikte sadece on öykü beğendim çünkü Türk bilimkurgu çizgisinde hassasiyetle yaklaştığımı biliyorsunuz. Bilimkurgu konusunda Latince ve Grekçe üstünlüğünü asla ve asla kabul etmiyorum. Böyle yazılan öykülere çeviri eser gözüyle bakıyorum. Bilimkurgu adında derneğinin veya kulübün biraz daha katı kurallarla yarışmada Türkçe'ye önem veren eserlere öncelik verilmelidir çünkü Türk kültürü geniş yelpazelidir. Hele de Çuvaş ve Kuzeydoğu Türk Lehçeleri uzaylı dili olabilir çünkü Türkiye Türkçesi'ne çok uzak lehçelerdir. Okuyup okumamayı sizlere bırakıyorum... #BetikEli #YörüngedenÇıkanlar #Kollektif #RodeoYayıncılık #Kitapyorumu #Öykü #Bilimkurgu #UzayOperası #YapayZeka #Robotlar #Yaratıcılık #Teknoloji #KitapTutkusu #KitapOkumakÇokGüzelŞeydir #OkudumBitti #Bookstagram #Bookstagramer
Yörüngeden Çıkanlar
Yörüngeden ÇıkanlarKolektif · Rodeo Yayınları · 20113 okunma
·
156 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.