Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Maxime Chattam'ın okuduğum üçüncü kitabı. Yıllar yıllar önce ''Kaosun Sırları'' isimli kitap bana hediye edildiğinde tanışmıştım yazarla. ( Daha sonra o kitabı okuması için bir arkadaşıma ödünç vermiş fakat geriye alamamıştım). Kaosun sırları komplo teorileri üzerine kurulmuş hikayesiyle beni epeyce etkilemişti. Daha sonra ''Üçlü ittifak'' isimli kitabını aldım. Tam bir hayal kırılığıydı benim için. O kadar ki bir daha Maxime Chattam kitapları almama kararı almıştım. Okuyacak kitap avına çıktığım kitapçıda aradığım hiç bir kitabı bulamadığımdan olsa gerek rafların arasında gezinmeye başladım. O sırada gözüme ilişti kitap ama bir kere soğumuştum yazardan. Yine de gayrı ihtiyari elime alıp tanıtım yazısını incelemeye başladım. İlgimi çekti. Yorumlara göz gezdirdim 1000Kitap'ta. Yorumlar olumluydu. Satın aldım ve okumaya başladım. İtiraf edeyim son zamanlarda okuduğum kitaplardan çok azı bu kitap kadar merak uyandırdı bende. Hikayemiz sokakta çırılçıplak ve amaçsızca koşturan bir kadının olduğu ihbarı ile başlıyor. Kadın bir süre sonra devriye polisleri tarafından yakalanıyor. İlk şok burada yaşanıyor. Kadının elinde başka birine ait bir kafa derisi vardır ve kendi kafa derisi de yüzülmüş haldedir. Tecavüze uğramış, işkence görmüş ve kısa süre önce boynuna acemice bir dövme kazınmıştır. Kadın Cehennemden kaçtığını ve bizzat Şeytan'ı gördüğünü iddia eder. Kahramanımız Annabel O'Donnel ve ortağı Jack olaya tabiri yerindeyse balıklama atlarlar. Çünkü Annabel'in kocası bir yıl önce ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. Soruşturmaya sonradan dahil olan eski FBI kişilik analizi uzmanı Joshua Brolin'in anlattıklarıyla bu olayın daha derin, daha korkunç ve onlarca insanın ortadan kaybolmasıyla alakalı olaylar zincirine ait ilk önemli bulguları barındırdığı anlaşılır. Bundan sonrasını spoiler vermemek adına anlatmayacağım. Ancak Maxime Chattam bu kitabında Garange'yi aratmamış hatta birçok kitabına resmen toz yutturmuş. Karanlığın Soluğu son ana kadar temponun düşmediği, gerilimin sonuna kadar hissedildiği, bir sonraki bölümü okuma merakının körüklendiği bir kitap olmuş. Akıllıca kurgulanmış ters köşeler, beklentinin üzerinde bir hikaye. Beğendiğim bir diğer nokta ise kurgulanmış bir süper polis yerine olayların ekip olarak çözülmesi. Annabel, Jack, Joshua, Cahill ve olaya sonradan dahil olan FBI ajanları. Her biri yapbozun parçalarını kendi becerileriyle keşfedip sonuca ulaştılar hikayede. Her nedense son zamanlarda bu şekilde ekip kavramının yer aldığı kitapları daha çok sevmeye başladım. ( Belki de onun için John Verdon kitaplarını ard arda okudum. Bu da ayrı bir konu tabii ki) Okurken insanoğlunun vahşete neden bu kadar meilli olduğunu, neden vahşetten haz aldığını sorguladım. Hatta bu sorgulamaya zorunlu hissettim kendimi. Genelleme yapmamak lazım fakat dünyaya baktığımızda insanın vahşeti, şiddeti sevdiğini, kendisi yapmasa bile yaşanan olaylardan farklı dozlarda da olsa zevk aldığını anlamamak mümkün değil. Cinayet ve gerilim romanlarının, bol kanlı sinema filmlerinin, entrika ve şiddet dolu gündüz kuşağı programlarının, sürekli birbirini aşağılayan, kavga çıkaran yarışmacılarla bezeli yarışma programlarının bu denli tutmasının nedeni belki de insanın şiddete olan bu düşkünlüğüdür diye düşünüyorum. Antik çağların gladyatörleri, modern çağın boğa güreşleri, boks maçları, kafes dövüşleri. Hepsi insanın şiddet merakının eseri. Sanırım bir daha Maxime Chattam okumama kararımdan vazgeçeceğim. En azından (diğer kitaplarında farklı davranmadıysa tabii) Garange gibi uc sınırlardaki cinsel takıntılara yer vermemiş hikayesinde.
Karanlığın Soluğu
Karanlığın SoluğuMaxime Chattam · Panama Yayıncılık · 2021496 okunma
·
584 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.