Kış Günü
Bugün işten biraz erken çıkıp soğuk havanın iç yenileyen yakıcılığı eşliğinde yürüyüp Kalenderhane Cami'ne gittim. Yere koyduğum şapkama kedinin biri geldi. Az kokladı ve hemen ilerisine çömeldi. Namazı bitirdiğimde baktım ki öylece uyumaya durmuş. Nazlatıp çıktım.
Kitapçı Ahmet'e uğradım. Epeydir ha şimdi ha sonra derken gitmemiştim. İlk dikkatimi çeken durum raflar düzenlenmiş olduğuydu. Fiyatlar da güncellenmiş. Tabiidir. Ekonomi umumi bir mesele.
İskemlemi çekip yeni gelen kitapları karıştırırdım. Aranızda bileni vardır, bunlar kapının hemen karşısındaki yerde olur. Dört beş sütun halde yerden yukarıya yarım metre kadar uzanırlar. Orada 
Alev Alatlı'nın on ciltten oluşacağını haber verdiği serinin ikincisini buldum. Ön kapağı açtım. Çok uygun fiyat. Herhanle her kitabın fiyatı artmamış. Etiket fiyatı şu an 65 lira olan kitap 16 liracık. Aldım. Esnaflık biraz da böyle. Biraz daha karıştırdım sütunları. Eskiler yeniler derken çektim elimi.
Aynı hizada olan üstteki raflara baktım. 
Mustafa Kutlu kitapları. Yepyeniler. Birkaç tanesini karıştırdım. Öyküleri ferahlık verir diye almak istedim. Almadım. Solda 
Cemil Meriç gözüme ilişti; Jurnal 2. Kader bir kere daha kitap yoluyla bana el salladı. İki ay kadar önce internetten sipariş verdim Jurnal'leri. İş bu ya, ilk ciltten iki tane geldi ve değişim yapılmadı. Ücreti ödendi. E kitaplar da epey pahalandı. Bir daha ara ki öyle bir fırsat önüne düşsün. Aramadım. Önüme düştü. Başka hiçbir eseri değil, sadece o var orada. Kader. İnce.
Döndüm arkamı. Orta masada sarımtırak bir kedi var. Başını okşadım hafif. Umursamaz. Sümüğü akıyor. Komik geldi bana.
Raflara gittim. 
Samiha Ayverdi'den herhangi bir eser aradım. Bir tane buldum. Üstünde yapışkan var. Şahinbey hediyesi tarzında bir şeyler yazıyor. İstemeyerek de olsa yerine koydum. Son zamanlarımın kurtarıcısı 
Peyami Safa'ya baktım ama yok. Arıyorum ya, bulamam. 
Tarık Tufan ın son kitabını gördüm; Unutulan. İçimden "çok arabesksin be abi, şimdi sırası değil" düşüncesi geçti. Şanzelize Düğün Salonu romanı da oradaydı. Güzeldir, okuyun.
Sağa doğru baktım. Eğildim biraz. Dini kitaplar bölümü. 
Muhammed Esed'in Mekke'ye Giden Yol'u... 
Taha Kılınç abi şiddetle tavsiye eder durur. Yok şiddetle yanlış oldu çünkü onun karakterine yakışmaz, ısrarla diyelim. Bu kitabın ikinci cildi de varmış. Sanırım İşaret Yayınevi basıyor. Buysa İnsan'dan. Çok cüzi bir meblağ. Şaşırdım ve aldım.
O arada bir okuyucu yanlış bakmadıysam tarih rafından kalınca kitaplar alıp Ahmet abiye gitti. Ne olur, sorusuna bir cevap aldı. Şu kadar olur mu abi deyince "soğukta gelmişsin o kadar, olur" yanıtını verdi. İçimi sıcaklık sardı.
Neden sonra tekrar başladığım yere geldim. Yine iskemleye oturdum. Aldıklarıma bakıyorum. Çiziktir, yıpranmadır herhangi hasar var mı diye. Yok, çok güzel. Kutlu'ydu diyen değil mi? Kitapların da kaderi var. Hemen göz hizamdaki rafta Sevda Lugatı adlı bir kitap var. 
Mehmet Celal eseri. İlgimi çekti. Kitapyurdu'na girip ilgili sayfaya baktım. Sadece bir yorum var, o da müspet. Kitabın baskısı mevcut değil. İçeriğinde beyitler barındırıyor. Alfabetik olarak sevda sözleri sıralanmış ve o kelimeyle ilgili beyitler çeşitli illüstrasyonlarla süslenmiş. Çok hoşuma gitti. Nasibimmiş. Nasibiymişim.
İkindi okundu. Kafi. Ahmet abiye şunları alayım dedim. Toplam fiyattan da düşürüp verdi. Güzel insan cidden.
Günüm bir miktar güzelleşti. Dışarı çıktım. Hala soğuk.
Abi daha önce de sormuş olabilirim, bağışla. Ahmet abinin sahafı nerede tam olarak?
Estağfurullah.
Vezneciler metrosundan Süleymaniye'ye doğru git. Su Ürünleri binasının olduğu sokak. Kalenderhane'yi geç. O sokakta zaten fotokopi dükkanları var. Solda dışarıya kitap standını açmış olur genelde.
Kitap kolilerini karıştırırken Jurnal 2 ile karşılaştım. İki saniye kadar dondum. Hani bana ilk ciltten iki tane yollamışlardı? Meğer tam tersiymiş. Döndük dolaştık yine iki tane Jurnal 2 sahibi olduk. Trajikomik.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.