Gönderi

82 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız üzerine derince düşünelim.
‘’nereye giderseniz gidin ama tüm kalbinizle gidin’’ Bazen zorda kaldığımız, işin içinden çıkamadığımız meseleler vardır. Bu meseleler üzerine saatlerce hatta günlerce kafa yorduğumuz olur. Bütün kafa yormalarımız çıkış yolunu bulmak ya da kestirmeye sapmak içindir. Fakat ne kadar kafa yorarsak yoralım bazen hiçbir cevaba ulaşamayız, sorularımızla kısır bir döngüye gireriz. Halbuki tek isteğimiz doğru cevaba ulaşma arzusu ve bunun sonucunda doğru davranışta bulunma ihtiyacıdır. Gelgelelim bu sorular kolay yanıtlanacak, açık ve net olarak doğruya ulaşacağımız sorular değildir. Ama biz her seferinde doğru yanıtı bulmaya çabalarız; ‘’Ne dersem bu durumdan kurtulabilirim?’’, ‘’Böyle bir anda insan nasıl davranmalıdır?’’, ‘’Doğru mu hareket ettim yoksa yanlış mı?’’ gibi sorularla mücadele ederiz. Karşımızdakileri, çevremizdekileri idare edebilmek için kendi içimizde savaş verir, yine kendi içimizde barışa ereriz. Hatta bu savaş her zaman karşımızdakilerle ya da çevremizdekilerle olmaz. Bazen de savaşımız kendimizle olur, kendimizi yenmeye çalışırız. En zoru da budur. Başkalarını yenmek, kendimizi yenmekten daha kolay gelir. Çünkü gayet iyi biliriz ki dışarıyla olan tartışmada zihindeki, kalpteki kelimeler dile dökülür ve insanın içinden çıktığı an biter. İyi ya da kötü bir şekilde sonlanır. Ama içimizde kalan konuşmalar asla bitmez. Her fırsatta yeniden canlanır. Öyle bir içsel mücadeledir ki, bir kurt gibi kemirir durur bütün benliğimizi. Trenin makiniste, uçağın pilota, geminin kaptana ihtiyacı olduğu kadar bizim zihinlerimizin de hareket edebilmesi, ilerleyebilmesi için rehbere ihtiyacı vardır. Bizlere yol boyu eşlik edecek, yolun sonundaki aydınlığa ulaşmamızı sağlayacak bir rehber. Kalbimizi ve zihnimizi aynı yörüngede tutacak, fakat ne onların çarpışmasını sağlayıp kıvılcım çıkartacak ne de onları birbirinden uzak düşürüp ayrı gayrı olmalarını sağlayacak bir rehber. İşte bu kitapta rehber olarak karşımıza Konfüçyüs çıkıyor. Konfüçyüs kendi coğrafyasına, milletine, zamanına hapsolmayan bütün insanlığa seslenen bir rehber olmuştur. Böylelikle onu 21. yüzyılda bile kendimize rehber edinebiliyoruz. Eminim ki ileriki yüzyıllarda da onu rehber seçecek insanlar olacaktır. Çağına, devrine sığmamak bu olsa gerek. Düşünün ki bir adam, size yüzyıllar öncesinden hayatınızı nasıl güzelleştirebileceğinizi anlatıyor. Üstelik sizi zorlayarak değil, sadece kalbinize ve zihninize seslenerek. Size kendinizi sorgulatıyor ve siz sorgulayarak doğru kapıyı buluyor, o kapıdan geçiyorsunuz. Kitap bizlere Konfüçyüs’ün yaşam tarzını, ideallerini, düşüncelerini, öğretilerini sunuyor. Konfüçyüs’ün hayata baktığı pencereden bakmamızı sağlayan bu kitapta; iyi insan olmayı ve iyi niyetli düşünmeyi görüyoruz. Zihnimizi ve kalbimizi kötü düşüncelerden arındırmamız gerektiğini anlıyoruz. Topluma yarar sağlamanın ön koşulu iyi bir insan olmaktır. Kitabın özetini yapacak olursam; kitabı okurken fark ediyoruz ki, dış dünyada aslında her şey mevcuttur ve önemli olan dış dünyada öğrendiklerimizi kendimize uyarlamamızdır. Hepimiz şeklen insan olarak dünyaya geliriz ama bu yeterli değildir. İnsan olmak için çabalamamız gerekmektedir. Kitap bize zayıf ve güçlü yanlarımızı bilmemiz gerektiğini söyler. En büyük servet bizdedir, bizde ve yapabileceklerimizde. İnsan öfke, sinir gibi anlık duyguların tüm benliğini ele geçirmesine engel olmalıdır. Kişi sabırlı olmalıdır. Fakat sabır hiçbir şey yapmadan beklemek değil, üzerine düşeni yaptıktan sonra beklemektir. Umut varsa orada beklemek de güzeldir. Kişi mutluluğun kendi içinde olduğunu bilmeli ve mutluluğu yalnızca anda aramalıdır. Çünkü mutluluğa giden yol anı değerlendirmekten geçer. Yağmurdan sonra çıkan toprak kokusunu, güneşin batışındaki kızıllığı bilmek gerekir. Bunları bilmeden ölmemelidir insan. Sadece bunları bilmek yetmez tabi. Nasıl erdemli insan olacağını da bilecek insan. Kendi içsel yolculuğunun ve empati yapmanın en büyük erdem olduğunu bildiği gibi. Başkalarını yargılamadan önce başkalarının hatalarını kendi hatası gibi sahiplenecek. İnsanların hikayelerini bilecek ki, onları o hataya götürenin ne olduğunu da anlayacak. İnsan başka bir insanı yargılamak için önce bilmeli, bilmek için anlamalı, anlamak için dinlemeli. İnsanlar geçimsiz, sevgisiz, iletişimsiz olmamalı. Hayatın gayesi; düşüncelerde kötülük olmamasıdır. Çünkü nefret ediyorsanız bir şeylerden bilin ki siz yenilmişsinizdir. Bataklıktan kurtulmanın ilk şartı farkına varmaktır. İnsan önce kendine iyi davranmalı, kendini affetmeli, kendini sevmeli. Hatalarını, geçmiş seçimlerini affetmelidir. Kendisini affetmeyen, sevmeyen insan başkalarını da affedemez, sevemez. Önce kendine inan, kendini bil ve anla. Çünkü bir tane hayatımız var ve bunu anladığımızda ikinci hayatımız başlar. Asıl hayatımız budur; anlamaya başlarsın, hayat başlar. Hayat aslında basittir, biz insanlar hayatı karmaşık hale getiririz. Herkesin bir diğerinden öğreneceği çok şey vardır. Bilmek değişim demektir. Değişmekten ve soru sormaktan korkmamalıyız. Yazar bu kitapla bizlere Konfüçyüs’ün öğretileri üzerinden kendi içimize yapmamız gereken yolculuğu göstermeyi amaçlamış. Mutluluk, huzur, ruh ve denge üzerine düşündürmeyi amaçlayan yazar, Konfüçyüs’ün öğretilerini bir nevi hayat mottosu olarak kendi hayatımıza entegre etmemizi istiyor. Yazarın amacı; insanı içsel bir yolculuğa çıkarmak ve kişinin kendini eğitmesini sağlamaktır. Bu amacı da yazar açıkça belirtmektedir. Çünkü kitap, insanı ve insanın yaşamını merkeze almaktadır. İnsan yaşamına katkıda bulunacak öğretileri bizlere iletmektedir. Yazar konuyu kendi benliğinde benimsemiş olacak ki bize aktarırken herhangi bir bölümde kesilme yaşanmıyor. Düşüncelerini Konfüçyüs’ün düşünceleriyle örtüştürüp bize aktarıyor. Hem Konfüçyüs’ün öğretilerinden hem de kendi yaşamındaki tecrübelerinden hareketle bizlere mantıklı ve tutarlı düşünceler iletiyor. İnsanın yaşamına yön vermeyi genel konu olarak ele alıp, Konfüçyüs’ün sözlerinden bölümler oluşturmuş ve bu bölümlerde hem öğretileri belirtmiş hem de kendi analizine, yorumlamasına yer vermiş. Böylece konu birbirinden alakasız şekilde parçalanmamış ve bütünlüğünü koruyarak harika bir akış sağlamış. Aslında hepimiz ortak bir zeminde birleşebiliriz. Nihayetinde kim; erdemli, yaşamında kendisine ve çevresine yararlı davranan, duygularını kontrol edebilen, iyi düşünceli, topluma yararlı, kendini tanıyan, mutluluğu bilen ve gören, kalbine ve zihnine hâkim olan bir insan olmak istemez ki? Yazarın düşünce yelpazesi de oldukça geniş. İletişim ve insan ilişkileri, karmaşık duygular, değerler kavramları, mantık gibi birçok konuya değindiğinden zengin bir kitap karşımıza çıkmakta. Ayrıca derin düşünceler içeren ve insana kendini sorgulama şansını veren bir kitap olmasına karşın okuyucuda okuma ve anlamada zorlanma oluşturmuyor. Öğretiler ve açıklamalar oldukça kısa ve öz şekilde verilmiş. Felsefi girdaplara itilmeden felsefi temelli düşünceler okuyucuda uyandırılmış. Herkesin rahatlıkla okuyabileceği, herkese hitap edebilecek sade ve akıcı bir kitap. Çünkü süslü ve abartılı üslup yok. Ağır ifadelere veya jargona yer vermiş olsaydı okuyucu kitlesi daralırdı. Hepimiz kendi yaşantımızdan, meselelerimizden bir parça görmüşüzdür bu kitapta. Kitabın etkisi, tesiri yüksek. Bittiği anda bile insan önce bir duraksıyor ve daha sonra kaldığı yerden sorgulamaya devam ediyor. Böylece bilinçli olarak kitabı yaşamına entegre etmeye başlıyor. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim ki beğenmediğim ve katılmadığım tek görüş kadınlarla ilgili; kadının yalnızca çocuk sahibi olduğunda kutsal sayıldığı görüşü. Kadın erkek ilişkilerinde erkeğin adaletten, kadının itaatten sorumlu olması kulağa gerçekten çok ilkel geliyor. Çok yanlış ve kötü bir tutum. Bir kadın olarak rahatsız olduğumu belirtmek isterim. Çağla Nur ÖZCAN
Nereye Giderseniz Gidin Ama Tüm Kalbinizle Gidin
Nereye Giderseniz Gidin Ama Tüm Kalbinizle GidinTuğba Sarıünal · Destek Yayınları · 20201,216 okunma
·
314 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.