Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

#korkunç resim hikayesi
Korkunç Resim… Bugün başka mutluydum çünkü çocuklara sevebileceklerini düşündüğüm bir sürü boyama sayfaları bulmuştum. Özellikle de küçük öğrencim Yağmur’un çok mutlu olacağından emindim. Ne zaman serbest etkinlik veya görsel sanatlar dersi gelse benden her zaman boyama sayfası isterdi. Tabi bende onu kırmaz her zaman yanımda boyama sayfaları bulundururdum. Kahvaltımı yaptım, eşyalarımı toplayıp dışarı çıktım. Gökyüzü engin bir deniz kadar uçsuz bucaksız uzanıp gidiyordu. Güneş insanı iliklerine kadar ısıtıyordu. Aklımdan hemen bu havayı değerlendirmek geçti. Bugünlük bir ders beden eğitimi bir derste görsel sanatlar olsun dedim. Yüzümde gülümseme, içimde ferahlık kırtasiyeye doğru yürümeye başladım. Öğrencilerimin mutlu olacağını düşündükçe sanki içimde bayram oluyordu. Evet, gerçekten bir çocuğun mutlu olması ne kadar değerli bir şey değil mi? Mutlu çocuk; çalışkan, seven, sayan biri oluyor. Bunu aklımdan hiç çıkarmıyorum… Düşüncelere o kadar dalmışım ki kırtasiyeyi geçtiğimi fark edememişim. Her neyse geri döndüm ve bir top boyama kağıdı ile okulun yolunu tuttum… Öğretmenler odasının kapısını yavaşça açtım ve değerli öğretmen arkadaşlarıma selamımı vererek her zaman oturduğum köşeye geçtim. Bir anda öğretmen arkadaşlarım etrafımı sardı. Bunun nedeni açıktı. Çünkü okulda en yeni, en güzel boyamaları ben bulurdum. Öğretmen arkadaşlarıma beğendikleri sayfalardan birer örnek verdim… Öğretmenler odasında her zamanki gibi sesler bir yükseldi bir alçaldı. Yine sohbet koyu ve hararetliydi. Zaman nasıl geçti, zil nasıl çaldı yine hiç birimiz anlayamamıştı. Bu sohbetlerde söz bana düşerse konuşur, gereksiz laftan kaçınmaya çalışırdım. Merdivenlerden yavaş ve istikrarlı bir şekilde çıkıyordum ki yine her zamanki gibi çocuklarım zilin çaldığını unutmuş sınıfın kapısında oyun oynuyorlardı. Beni görünce hemen sınıfa geçip yerine oturdular. Hemen hepsi bir ağızdan, coşkuyla “ Günaydın, Öğretmenim!” dediler. Bende aynı coşkuyla “Tünaydın, Çocuklar!” dedim. Çünkü derslerimiz öğlen saatinde başlıyordu. Ancak çocuklarım öğle vaktini de sabahtan sayıyordu. Olsun, bir mahsuru yoktu. Bütün sınıfa sürprizi söyledim, çünkü daha fazla tutamadım. Hepsi bana sarılmaya çalıştı. Ortam, ders ortamından ziyade sanki bir bayram, eğlence ortamıydı. Çocukların mutlu olması her şeye değerdi. Daha sonra uyarımla herkes yerine oturdu ve gerekli olan kitabı açtılar. Ben tahtada tam ders anlatmaya başlayacakken yanımda kısık bir ses duydum. Bu Yağmur’du. “Öğretmenim, dayanamıyorum! Boyama kağıdını şimdi verseniz olmaz mı?” dedi o ince sesiyle. Bende kısık sesle “olmaz! Şimdi ders işlememiz gerekiyor” dedim. Yüzünü astı ve arkasını dönerek sırasına oturdu. Bende dersimi anlatmaya döndüm… Beklenen ders geldi. Herkes heyecanla dağıtacağım boyama fotokopilerini bekliyordu. Dağıtmaya başladım. Herkes istediğini aldı ve boyamaya başladı. Son olarak alan Yağmur olmuştu. Yerine oturdu, boyalarını çıkardı ve heyecanla rastgele aldığı fotokopiyi çevirir çevirmez önce bir çığlık attı. Sonra sıranın altına girdi. Ben ve çocuklar ne olduğunu anlayamadık. Şaşkınlığım geçer geçmez hemen Yağmur’un oturduğu sıraya koştum. “ Ne oldu, iyi misin?” diye durumunu kontrol ettim. Görünüşte bir şey yoktu. Ancak yine de bir kesik veya yara var mı diye kontrol ettim. Ancak hiçbir şey yoktu. Sonra “ öğretmenim bu boyamayı buradan alır mısın? Çok korkuyorum” dedi. Boyamaya baktığımda durumu anladım. Boyama ona kötü şeyleri hatırlatıyordu. Boyama kağıdı basitçe birbirine bakan ay ve güneşten oluşuyordu. Bu kadar basit bir resmin bir çocuk üzerinde yaratacağı etki nasıl bu kadar büyük olabiliyordu anlayamıyordum… Yağmur’u yanıma çağırdım ve neden resimden koktuğu, resmin ona neler anımsattığı ile ilgili birkaç soru sordum. Sürekli aldığım cevaplar şunlardı. “ Öğretmenim sanki elinde bıçakla beni kovalıyorlar. Öğretmenim ne olur gösterme! Öğretmenim korkuyorum… Öğretmenim yabancı, korkunç… Korkuyorum”. Aldığım bu cevaplar bana Yağmur’un yaşadığı evde sorunların olduğuna kanaat getirmeme neden oldu. Yaşadığı evin sağlıklı bir ortam olmadığını düşündüm ve bir şeyler yapmak zorundaydım. Aklıma okulun rehberlik servisi ile görüşmek geldi. Gerekli olanları rehberlik hocama anlattım ve Yağmur’la konuşmasını rica ettim. Sağ olsun beni kırmadı ve görüşmeyi kabul etti. Umarım bu görüşme Yağmur için daha olacaktır. Ne olursa olsun bende Yağmur’a destek olmak için elimden geleni yapacağıma, kendi kendime söz verdim. Benim için bir çocuğun hayatından daha değerli bir şey yoktu. Bir çocuğun sağlıklı bir ortamda büyümesi demek eğitimde, hayatta başarılı olması demekti…
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.