Gönderi

1/10 puan verdi
Okumayın, Okutturmayın.
Oğuz Aktürk
Oğuz Aktürk
'ün yaptığı bir inceleme/eleştiri yazısını okuduktan sonra, acaba biraz abartı mı diye düşünüp, yazarın kitaplardan birini okumaya başladım ama şu an kendimi, ben az önce ne okudum diye sorguluyorum. Kitaptan bahsedeyim biraz. Yazar, kurgusunu ilk başta internet ortamında yayınlıyor ama ardından, okuyucu kitlesinin de artmasıyla kağıt baskıya geçiyorlar. Kitaptaki ana karakterlerimiz Nehir Erdem ve Bora Karahanlı. Erkek karakterimiz; çapkın, sorumsuz, yakışıklı, zengin ve kendini dünyanın merkezine koyan bir tip. Kadın karakter ise, birkaç yıl önce geçirdiği bir kaza sonucu yürüme yetisini kaybetmiş, güzel, sözde gururlu ve zeki, iflasın eşiğinde bir ailenin kızı. Bora'nın babası, 28 yaşında ve işlerle oldukça ilgili oğlunu sorumsuz bulduğu için evlendirme kararı alıyor. Ama evleneceği kızın sağlık sorunları olmasını istiyor, çünkü oğlu bu şekilde sorumluluk almayı öğrenecek (ha?!). Bunun üzerine de adamın yakın bir arkadaşı, 'bak Erdem ailesini şirketi iflasın eşiğinde, kızları da yürüyemiyor' diyor. Bunun üzerine şirketler ortak oluyor, Bora ve Nehir evleniyor. Ardından da kadının sürekli ezilip hırpalandığı bir aşk(?) serüveni başlıyor. Kitabı okumadan önce edebi bir derinlik, sanatsal bir yön, çok ilginç ve özgün bir kurgu, beni sorgulamaya itecek bir şeyler bulmayı beklemiyordum tabii ama bu kadarını da göreceğimi düşünmemiştim. En azından kadın bir yazar tarafından yazılan kitabın, kadınların yeterince ezildiği bir yerde, yazdıklarını daha hassas bir şekilde ele almasını beklerdim. Özellikle, hitap ettiği yaş kitlesi düşünüldüğünde, gençlere yanlış örnek olabilecek, onları olumsuz etkileyecek böylesine karakterler oluşturması beni dehşete düşürdü. Sevgi ve aşk adı altında erkek karakterin eşine yapmadığı kalmıyor. Yasaklar koyuyor, eve kapatıyor, insanlarla konuşmasına izin vermiyor, aldatıyor, aldatmış gibi yapıyor... Ve kızımız böylesine bir adamdan koşarak uzaklaşması gerekirken, ona kendini sevdirmek için çırpınıp duruyor. Bunlarla ilgili birkaç alıntı ekleyeceğim hemen aşağıya. - - - - - - - - - - - - - - - - - - - "...bu evliliğin muhtaç olan tarafı sensin. Babanın şirketi batmasın diye benimle evlendin. Bu yüzden bu evlilikte Bora Karahanlı kuralları geçer güzelim! Bir, sen benim dışımda kimseyle görüşemezsin; iki, ben senin dışında istediğim herkesle görüşebilirim. Bu kadar basit.." - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “...neye karar verdim, biliyor musun?” Gözlerimi açmadan kaşlarımı çattım: "Neye’" “Bora Karahanlı’nın Yasakları adlı devri başlatmaya. Sana bu kadar özgürlük yeter. Artık yasak devri başlıyor.” - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “Telefon yasak. Odadan dışarı çıkman yasak. Bahçede oturmak istersen yanında birisi daha olmak zorunda. Tek başına oturman yasak. Gelen yemek tepsilerini boş göndermen yasak. Ben seni arada yardımcılardan birinin telefonundan arayacağım. Kadın telefonu buraya getirdiğinde benimle konuşmayı reddetmen, uyuyorum diye yalan söyletmen yasak. Sürekli uyuman da yasak. Sana kitaplar aldıracağım, onları oku. Bilgisayarı kullanabilirsin. Ama internet yasak.” - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “Amacın ne?” Yutkunarak omuz silktim sorusuna karşılık. Sesi çok sert çıkıyordu ve korkudan ölecektim! “Eğlenmek...” Kaşları anında havaya kalktı. “Sen eğlenmeyeceksin Nehir. Sana eğlenmek yasak. Sana odadan çıkmak yasak!" - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Yaklaşık yarım saat boyunca neler yapabileceğimi, nasıl davranmam gerektiğini düşündüm durdum. İçimden bir ses bana sürekli planlarından bahsediyordu. Şöyle ki, önce yerimde başka bir kadın olsaydı ne yapardı diye düşündüm. Yerimde basit bir kadın olsaydı Bora’yı mutlu etmek için dediklerini yapar, yasaklara uyardı. Ve Bora da o kadını sonsuza kadar basit bir kadın olarak görürdü. Ben farklı olmak zorundaydım. Hep farklı olmuştum ve bir kez daha, hatta bundan sonra her zaman farklı olmak zorundaydım. Eğer farklı olmazsam, dikkatini çekemezdim. Söner giderdim. - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Kltabın tamamı, yukarıdaki alıntılar ile aynı tarzda. 13, 14 yaşında genç bir kızın bu kitabı okuyarak, sevgiyi böyle bir şey zannetteğini, sürekli kendisine bağırıp çağıran, emirler veren, kendisini "mal" gibi gören bir erkeği beyaz atlı prens olarak görmesini, bu erkeğin kıskançlık adı altında yaptığı tüm kısıtlamaları sevimli ve romantik bulduğunu düşünsenize. Korkutucu. Kitabı okumayın, okutturmayın.
Sınır
SınırBeyza Alkoç · Yakamoz Yayınları · 20155,9bin okunma
·
326 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.