Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Aşkın Elçisi
Aşkın Elçisi
Kerbela serisinin ikinci romanında Hz.Hüseyinin şehadetinden sonraki zaman dilimi anlatılmış yazarımız her zamanki gibi içten ve samimi bir dil kullanarak yazdıklarını okuyucuya hissettirmeye çalışmış bunuda başarı şekilde aktarıyor. Tarihe baktığımız zaman zulmün karşısın da duranlar her zaman olmuştur bunlardan biride Hz.Hüseyinin kız kardeşi Zeyneptir her ne kadar Yezidin sarayında esir olsalarda Yezidin sarayını başına yıkan insandır İmam Hüseyinin kardeşi.Bakın ne diyor Yezide: Din Gününün Sahibi olan Allah, kimsenin hakkını kimsede koymaz. Bilirim; mazlumların hakkının alınacağı gün, zâlimlerin zulmünden daha çetin geçecek. İşte o gün, bizim hakkımız da kimsede kalmayacak. Oğullarımızı boğazlayıp kızlarımızı esir edenlerle hesaplaşmak ancak Onun şanındandır. 'Bedir deki dedelerim beni görselerdi!' demek yerine; 'Keşke hiç yaşamasaydım!' diyeceğin günler gelecek. Ey Muaviye'nin Oğlu!.. Hesabın sadece ahirette sorulacağını zannetme! Seni bu makama oturtanlar yakında görecekler; asıl bedbaht kimdir ve kimler kötü bir akıbete sahipler... Şunu da asla unutma! Allah kullarına zulmetmez. Her kim bir zulüm içindeyse ancak kendine eder. Bil ki; senin aklın çok zayıf, düşüncelerinse bulanıktır. Ömrün tamam olduğunda etrafındakiler dağılacaklar. Ve kâinatın her yerinden; “ Allahın laneti zâlimlerin üzerine olsun!" diyerek seslenecek melekler... Ey Ceddimin Risâletine nankörlük eden adam!.. Onun kızlarını nasıl çarşı pazar teşhir edersin? Şunu iyi bil ki; bu yaptıkların sana ne insanların nazarında, ne de Allah'ın indinde büyüklük kazandırmaz. Ne de bizim Rabbimize olan yakınlığımızı azaltabilirsin... Birde babasını sürekli halasına Soran Rukiyye vardı Usul adımlarla sepete yaklaşan Rukiyye neler olacağının farkındaydı sanki. Elini atıp sepeti açmazdan evvel herkesle göz göze gelmişti. Kendisini izleyen bir düzine bakışın tanıklığınca nihayet kapağı kaldırıverdi. Açılan sadece bir sepetti. Ama kapanan özlem kapısıydı artık... Onu görür görmez; tüm kâinatı "Ya Ebî!.." diyen ahlarla dolduracaktı. İşte, karşısındaydı babacığı!.. Her zaman olageldiğince reyhan kokuyordu. Uzanıp yanaklarına dokunuverdi. Sıcacıktı. Şakaklarından kan sızıyordu hâlâ. Bir eliyle onu temizlemeye çalışırken titrek dudaklarını büzerek sordu. "Acıyor mu baba!.." "Va Huseyna, Va Muhammeda!.." Sanki o da 'Babasının Annesiydi. Kucağına alıp şefkatle bağrına bastığında “Üzülme, buradayım!.." demişti: "Lebbeyk Ya Huseyn!.." Onun gül cemâlini meshederken gözkapaklarını araladı bir dem. Bal rengi bakışlar doğrudan gönlüne inmişti. Vuruyordu kalbi; geceye ses veren Târık misali. "Onları sinelerine işlemiş olan her türlü çirkinlikten tamamen arındırırız. Ayaklarının altında nehirler çağıldarken onlar şunu dile getirirler: "Bizi bu nimete eriştiren Allah'a hamdolsun! Eğer Allah doğru yolu göstermemiş olsaydı, biz kendi başımıza asla onu bulamazdık. Evet, Rabbimizin Elçileri bize gerçeği söylemişler.' Bunun üzerine onlara şöyle seslenilir. İşte size Cennet! Yapmış olduğunuz güzel âmellere karşılık ona varis kılındınız." Hamdolsun Allah'a!..
Aşkın Elçisi
Aşkın ElçisiAhmet Turgut · Kapı Yayınları · 2012475 okunma
·
161 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.