Gönderi

raja ve bilge, zerdüşt ve ermiş?
Bir Upanişad'da ülkesini terk ederek yaşamın anlamını bulmak umuduyla ormanlara giden bir raca’dan (raja, kral) söz açılıyor. Raca yaşamın anlamını aramakla uzunca bir süre geçirdikten sonra sonunda bir bilgeyle karşılaşır. Ona, nasıl mutlu olabileceğini sorar. Bilge önce konuşmak istemez, sonra şunları söyler: "Ey saygıdeğer kişi! Bu kemikten, deriden, kastan, ilikten, etten, ersuyundan, kandan, gözyaşından, çapaktan, sümükten, tükürükten, terden, boktan, çişten, ödden ve salyadan oluşan, kokuşmuş vücutla nasıl mutlu olunur! Bu isteklerin, öfkenin, kızgınlığın, tutkunun, korkunun, kuşkunun, ürkekliğin, kıskançlığın, özlemin, tiksinmenin, açlığın, susuzluğun, yaşlılığın, ölümün, hastalığın ve daha başkalarının uğrağı olan bu vücutla nasıl mutlu olunur! Hem, bu dünyada her şey gelip geçici, bu sinekler ve böcekler ve benzerleri gibi, şu otlar, ağaçlar gibi önce oluyor sonra yok oluyor. Dahası da var - denizlerin kuruması, dağların devrilmesi, demirkazığın titremesi, fırtınaların kopması, yerin çatlayıp göçmesi... Bütün bunların olabildiği bir yerde nasıl mutlu olunur! Sonra, bir gün her şeyden bıkılır; sonra yine her şeye yeni baştan başlanır!" Buradaki gibi tüm varoluşun bir acı çekme (ıstırap) olarak değerlendirilişi Hint düşünürlerinin bundan sonra artık hiç dilinden düşürmediği bir konu olacaktır. Aryaların başlangıç dönemindeki iyimser, yaşama dönük tutumunun bu köklü değişime nasıl uğradığını anlamaya ve açıklamaya çalışabiliriz. Sıcak iklimin yumuşatıcı etkisi burada büyük bir rol oynamış olabilir. Ayrıca bir toplumda da, gençlikteki taşkınlıklardan, eğlence düşkünlüğünden sonra olgunluk dönemlerinde gerçeği araştırmak, geçici olanla oyalanmamak gibi düşünceler güçlenebilir. Yüce düşünceler ve özellikle felsefeler hep kuşkunun ve hoşnutsuzluğun düşünürü kemirmeye başladığı anda doğup onu bilinen ve görünen gerçeklerin ardındaki ve ötesindeki gizli anlamı aramaya itmemiş midir? Hint düşünürlerinin şimdi saptığı yön olan gizemcilik, düşüncenin var gücüyle içe, öze yönelerek derinleşmesi ve yoğunlaşması, dış gerçeğin önemsiz görülmesine yol açmıştır.
Sayfa 47 - pdfKitabı okudu
·
137 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.