Yapraklar uzun, çimenler yeşildi,
Ne hoştu şemsiyesi uzun göknarların
Ormanın açıklığında, gölgede
Göz kırpıyordu ışığı yıldızların
Tinúviel dans ediyordu orada şimdi,
Görünmeyen bir kavalığın ezgisiyle
Yıldızların ışığı saçlarında
Ve parıl parıl parlıyordu elbisesi sırtında.
Beren buz gibi dağlardan geldi oraya,
Kaybolmuştu yaprakların altında gezinirken,
Kederli kederli dolaşıyordu bir başına
Elf Nehri’nin akıp gittiği yerde
Baktığında göknar yapraklarının gerisinden
O altın çiçekleri gördü şaşkınlıkla
Kızın pelerinini ve kollarını örten,
Ve saçları sanki ardında bir gölge
…
Kaçtı kız yine, ama bu kez Beren yetişti hemen
Tinúviel! Tinúviel! diye.
Elfçe ismiyle seslendi ona birden,
Ve bunu duyunca kız, kalakaldı oracıkta.
Bir an durdu Tinúviel, efsunlandı sesiyle,
Yetişip onu kollarına aldı Beren,
Kötü kader hükmetmişti bir kez Tinúviel’e
Parıldayarak yatarken oğlanın kollarında.
Saçlarının gölgesinde gözlerine bakarken Beren kızın,
Aksini gördü göklerde
Donuk donuk titreyen ürpertili yıldızların.
Tinúviel, Elf güzeli,
Ölümsüz kız, elf soylu bilge
Gölgeli saçlarının hapsine aldı onu
Ve gümüş parıltılı kollarının.
Onları upuzun bir yola sürdü kader
Boz ve soğuk dağları aşan,
Demir saraylar ve karanlık kapılardan geçtiler
Gece gölgeli ormanlardan, şafaksız
Ayıran denizler geçiyordu aralarından,
Yine de sonunda bir kez daha görüştüler,
Ve çekip gittiler çok önceleri bu zamandan,
Orman içinden şarkı söyleyerek, gamsız.
Sayfa 195 - Tinúviel’in Öyküsü - Aragorn