Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
DEBRELİ HASAN VE İNTİKAM MUHACİRLERİ / TAYFUN KAYA Merakla alıp, bit türlü okuma fırsatı bulamadığım kitabı sonunda bitirdim. Merak etme sebebim hem tarih hem biyografi sevdiğimden benim için bir taşla iki kuş vurmak demek. Bunun sonucu olarak da bir nefeste okundu. Debreli Hasan, Tayfun Kaya’nın ikinci kitabı. “İşin İçinde İş Var” adlı ilk kitabı ekolojik sistem içerisinde adaletin ve dengenin sağlanabilmesi için bireylerin ceplerine giren gelirleri ve gelir dengesizliğini ele alan ekonomi ağırlıklı bir kitaptı. Debreli Hasan ise türkülere konu olmuş, Millî Mücadele yıllarının en zor günlerinde Balkanlar'da yaşanan acıların hesabını sormak için memleket aşkıyla çıktıkları yolda yaşadıklarını, çocuklarını ve torunlarının anlattıklarıyla yazılmış biyografik kitap. Kitaptaki bilgilerle yetinmeyip araştırmak isteyenler (benim gibi) için birçok konu var. Öncelikle muhacir nedir? Muhacir, Osmanlı İmparatorluğu dönemi sonlarından itibaren Balkanlar’dan mecburi göç yaşayıp Anadolu’ya gelenlerin genel adıdır. Türkçeye "Mekke'den Medine'ye göç eden" anlamındaki Arapça sözcükten geçmiştir. İntikam Muhacirlerinin tanımı içinse Tayfun Kaya’nın röportajından yararlandım, anlattığına göre:” Biz Balkan harbinde Türkiye’nin bugünkü sınırlarına Selanik’ten gelmişiz. Oradaki Türkler bu dönemde çok zulüm görmüşler. Ve göç etmişler. Bizim gibi bazı aileler, kadın ve çocuklarını gemi ile Türkiye’ye bırakıp, tekrar geri dönmüşler. Ve mücadeleye devam etmişler. Giden Türklerin bazılarının geri döndüğünü gören Rumların içinde “İntikam almaya geldiler” diye söylenti yayılmış. Hatta yakıp, yıktıkları Yunan yerleşim merkezlerine “İntikam muhacirleri buradaydı” diye duvarlarına yazmışlar. Ardından da “İntikam Muhaciri” olarak anılmışlar.” (Kaynak: Önce Vatan Gazetesi) Debreli Hasan ve Halil Onbaşı'nın namı türkülere konu olmuş. Hangi türkü olduğu, nasıl türkülere konu olunduğu da araştırılabilir. Sözlü geleneğin bir örneği olan türkülere sevdalar, hasretler, verilen kayıplar, kahramanlıklar konu oluyor. “Drama Köprüsü” adıyla da bilinen “Debreli Hasan “türküsü Hasan’ın efsanevi yaşamından bir bölümü anlatır. Araştırma yaparken başka ilginç bir bilgiye daha rastladım. Debreli Hasan’ın türkülere konu olan hayatını Yeşilçam’da beyazperdeye uyarlamış. Senaristliği ve yönetmenliğini Yunus Yılmaz’ın yaptığı film 1973 yılında çekilmiş; Bilal İnci, Birsen Şen, Atıf Kaptan, Haydar Karaer gibi oyuncular rol almış. Hasan, Drama’nın Debrencik köyünde doğmuş, o yüzden Debreli lakabıyla anılmış. Hasan, o topraklarda büyümüş, farklı rüzgarlara kapılıp, savrulsa da halkından kopmamış. Balkanlarda yaşayanlar aşk, zulüm ya da haksızlık yüzünden dağlara çıkarlarmış. O da Sırp, Yunan, Bulgar çetelerinin yaptığı baskınlar sonucu eşi ve çocuklarını kaybedince çeteleri durdurmak için dağlara çıkmış. Gece çetecileri tek tek avlıyor, onların ganimetlerini toplayıp, çeteler yüzünden yetim ve öksüz kalan çocuklara, zarara uğrayan köylülere dağıtıyormuş. Aslında anlatılan sadece Hasan’ın hikayesi değil, Balkanlarda yaşanılanlar, güdülen siyasetler, savaşlar, öncesi ve sonrasıyla o günlere nasıl gelindiği; halkın sosyal yaşamı, örf, adet, gelenek ve göreneklerde kısaca anlatılmış. Örneğin: “Yer masasına oturulur. Her Türk sofrasında olduğu gibi masa yuvarlaktır. Masanın ucu başı yoktur. Çünkü Türk sofralarında baş olmaz. Mesaj oldukça nettir. ’Sofrada, bahçede, tarlada, herkes eşit haklara sahiptir.’ Kendi iç düzeninde, alt benliklerde düzen vardır elbette ama köşeli, başlı, maddesel ayrım yapılmaz.” Diye yazmış. Çok hoşuma gitti, ne kadar güzel. Aslında <Kahve yanında su ikramı>, <kapıda biri ince biri kalın iki tokmak olması>, <evde hasta varsa pencereye sarı çiçek konması> gibi onlarca ince düşünülmüş adetlerimiz var. <Hazine-i amire deki para bir şekilde hükumete yetmiyordu. Hatta bu sebeple o dönem kahvelerde sıklıkla “ İş nasıl bu noktalara geldi bilmem. Eskiden ‘Ayuk’ dedik hükmedene, hükumete. Sonradan ‘Elgi uzun’ dedik. Bu da eli uzun demekti. Yani iş yapan, mercilere eli uzanabilen, becerikli, tüm iş alanlarına destek veren, halkının arasında sıkıntısı olana elini uzatan demekti. Nasıl oldu da ‘eli uzun’ bu çirkin manaya geliverdi!...” konuşmaları yapılırdı.> Her şeyin değiştiği gibi maalesef terimlerde olumsuz anlamda değişti. Eşkıyalık ve kahramanlık anlam olarak zıt olsa da her kavramda olduğu gibi bakış açınıza göre değişiyor. Yani zalim olan köy basan çetelere göre işlerinin engellenmesine sebep olduğu için eşkıya; ama yanında olduğu, haklarını savunduğu köylülerine, zulüm gören halka göre kahraman. Debreli Hasan ile başlayan, sonra oğlu Kırdek Halil ve onun oğlu Hasan Çavuş ile devam eden, kuşaktan kuşağa aktarılan kahramanlık öyküsü. Kimi zaman üzülerek, kimi zaman kızarak, Drama Köprüsü (Debreli Hasan) türküsünün sözleriyle hüzünlenerek okuyacağınız, kurgusuyla destan tadında olan eseri keyifle okuyacaksınız. Debreli Hasan ve İntikam Muhacirleri’nden alıntılar: Onları ayağa kaldırmak için tutup silkeledi. Uyanmıyorlardı… Tekrar tekrar iki omuzundan kuvvetlice tutup silkeliyordu. Ama nafile, uyanmadılar. Uyanmayacaklardı. Çaresizliğin en acısıyla imtihan ediliyordu. Elinden bir şey gelemeyecek durumda olmak ne acıydı… Çete avına çıktıkları bir seferde yeni köyü de baskın yedi. Ne yazık ki ailesi tekrar katledildi. Aynı hüzün; aynı acı… Tekrar tekrar ciğeri dağlandı… Ardından yeniden ve sonra yeniden ve yine yeniden bitmeyen acılarla yüzleşti. O günün koşullarında kış aylarında çocuk büyütmek çok hem de çok zordu. Dizanteri, verem, sıtma, frengi, trahom, çiçek, kuduz gibi farklı isimlerle hastalıklar sokaklarda geziniyordu. Bunlara çare de derman da yoktu… Ölümün sadık bekçileri kış aylarında daha çok yüzlerini gösteriyordu. Güçlü ülkelerin daha da güçlü olabilme hayalleri, zengin topraklara ulaşma ve yeni kapital düzende sömürgeler yaratma hayalleri bu bölgedeki stratejileri belirliyordu. Çocuklar adeta savaşın içinde büyüyordu. Gen mucizesi hatasız iş başındaydı. İşte o gün genç Halil lakap kazandı. Köyün büyükleri, “Kırdek Halil” diye seslenmeye başladı. Kırdek: Drama bölgesinde kullanılan bir lakaptı. Arnavutça’dan esinlenmişti. “Onuru için vurur, vurulur.” Demekti. Hayatı boyunca lakabının hakkını verdi. Vatan için, halkın mutluluğu için, adalet için vurulma riskini umursamadı. Onur topraktı, vatandı… Takvimler 1919’u gösterdiğinde yeni bir düzenin kurulması için ilk adımlar atılmaya başlamıştır. Mustafa Kemal Anadolu’yu karış karış gezip kurtuluş ümitlerini canlı tutar. Bir milletin küllerinden yeniden doğması için fitilin ateşi yakılır!
Debreli Hasan ve İntikam Muhacirleri
Debreli Hasan ve İntikam MuhacirleriTayfun Kaya · Beyaz Fil Yayınları · 202025 okunma
·
167 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.