Gönderi

157 syf.
·
Not rated
Dikkat, ilerleyen satırlarda kitap hakkında ön bilgi veya alıntılar bulunabilir! İnsan türü, yer yüzünde hatırı sayılır izler bırakmaya başladığından beri biliyoruz ki belirli nesnelere, şeylere değer yüklemiş, anlamlandırmış ve kullanmıştır. Bu anlamlandırış 'sahip olmak' hegemonya isteğini oluşturdu. Ve bu oluşum, sadece değeri anlamlandıran muhtelif bireyin kendisine mahsus ve mutabık olmayacak kadar lanetliydi. Çünkü bireyler, bireylerden oluşan kitleler ve en nihayetinde kitlelerden oluşan toplumlar bu cezbedici olanaktan 'faydalanmak' istedi. Faydalanma eyleminin fonksiyone edilebilmesi için ise, post-modern çağda attığımız her adımda ensemize oturan 'takas' zihniyeti vuku buldu. İşte Jean Baudrillard, kitabında bu isteğin bizde oluşturduğu sahte, yeri doldurulamaz materyalist değişimleri ve bu maddesel değişimlerin algı dünyamızdaki yanılsamalı sirayetlerini ele alıyor. En basite indirgeyecek olursak, termodinamik yasaları gereğince bile bir 'takas' sırasında yüzde yüz bir verim, dönüşüm, kazanç sağlanamaz. Bu bir doğa yasasıdır. İnsan, yakın tarihte doğadan kopup, en derin içkinliğinde tekrardan egosantrik bir yapı kurduğu için temeli unutmuş olsa gerek. Nasıl doğal kaynakları bizim 'var olmamız' için birer 'köle' haline getirdiysek, insanda tersinir bir biçimde kendisini 'köleleştirdi' ki 'var olduğunu' sansın. Nasıl paradigma ama... Sonuçta doğada çıplak bedeni ve tuhaf zihinsel aktiviteleri ile hayatta kalmaya çalışan, en kudretli silahı kafasındaki enformasyon-sarkastik düşünce karışımlarının 'işleyişi' olan zavallı bir tür, Tanrı'nın da sembolik ölümü ve ardından da post-modernizemin gelişiyle toplumun büyük çoğunluğunu felç insanın 'anlamını' ve 'işleyişini' bildiği anlamsız 'anlam takas' ı anlayışı. Yazarında dediği gibi, tek bir dünya, var tek bir ekonomi var. Bunlar değişilemez, satılamaz; ancak bunların içerisinde barınan parçalar buna kadirdir. Bir bütün olarak değil. Bütününde üstünden bir meta yaratamayız. Yarattığımız takdirde 'sanal' olur, ve bu camiayı benimseyebilmek adına 'gerçek' ten ödün verme girişimleri baş gösterir. Çünkü sanalda, gerçekte fiziksel olarak bulunan 'şeylerin' değerinin atanması, veyahut muadilinin oluşturulması gerekir. Bu da bizi metanın soyutlanması ve sonuç olarak sanal evrenin (metaverse) doğmasına olanak sağlar. 'Sahip olma' ve 'görünüyorsam öyleyse varım' seviyesine gelen insan da, kapital yapılanmanın içerisinde, her zaman verecekli konumda olmaya mahkum oluyor; çünkü düzen onları seviyor. Onlarda düzeni... Aynı ütopya, aynı optik yanılsama. Son olarak kitaptan üzerine düşünülmesi gereken bir pasaj bırakıyorum. Kitabın bir bölümünde şöyle diyor yazar, "O(tanrı), oğulun fedakarlığı sayesinde insanı borçtan kurtarmakla, borçluyu da bu borcu ödeyemez hale getiriyordu, çünkü alacaklı borcu çoktan ödemişti - böylelikle tanrı, bu borcu sonsuza dek dolaşıma sokma imkanı yaratıyordu ve insan bunu, ömür boyu üstleneceği bir hata olarak omuzlarında taşıyordu. İşte tanrının kurnazlığı. aynı zamanda sermayenin kurnazlığı; bir yandan dünyayı giderek artan bir borca sokarken diğer yandan da onu ödemeye çalışıyor; böylelikle, bu borç hiçbir zaman bitirilemeyecek ve hiçbir şeyle takas edilemeyecek hale geliyor."
İmkansız Takas
İmkansız TakasJean Baudrillard · Ayrıntı Yayınları · 2012159 okunma
·
313 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.