Gönderi

Ahmed Arif, Sarılmak, Babam
Biraz önce
Kitapkurdu
Kitapkurdu
Hanım’ın,
Leylim Leylim
Leylim Leylim
yorumunu okuyunca aklıma Ahmed Arif’le ilgili güzel bir anım geldi. Sonra da uzun uzun düşündürdü. 90’lı yılların başında lise 2. Sınıftayken okulumuza bir edebiyat öğretmeni geldi. Hemen hemen yeni mezun sayılacak kadar genç ve güzel bir kadın olan Ayşegül Hocanın edebiyat derslerini unutamam. Artık emekliliği çoktan geçmiş olan ve derslere boşvermiş önceki öğretmenin dersleri neredeyse boş geçiyor sayılırdı. Yeni öğretmenin idealist ders anlatışı ve öğrencilerle mesafeli de olsa arkadaşlıklar kurması hemen dikkat çekmiş ve beğeniyle karşılanmıştı. Bir gün derste “aranızda şiir okuyacak birisi var mı?” diye sordu. Ben de o zamanlar belkide yaşımın gereği hem kendim yazar hem de şiirleri ezberler ve okurdum. Sınıf arkadaşlarımdan bunu bilenler hemen benim ismimi verdiler, zaten diğerlerinden şiir sevenler olsa da tüm sınıf içinde okuyacak birisi yoktu. Öğretmenin ricasıyla ayağa kalkarak o zamanlar çok severek okuduğum Ahmed Arif’in “Uy Havar” şiirini coşkuyla okudum. Gençlik enerjisi ve coşkusu var tabi, şiiri hissederek sözlere göre beden diliyle kah sesimi yükselterek kah hüzünlenerek bazen de heyecanlanarak okumaya başladım. Laf aramızda tek gözlü öğrenci odamızda bu okumaya çok çalışırdım. Sınıfta çıt yok, öğretmen gözünü kırpmadan şaşkın izliyor. Sonradan öğrendiğime göre Ordu’nun gariban öğrencilerinden böyle bir şiir beklemiyordu, hatta şiir beklemiyordu. Şiir okumayı bitirince sınıftaki sessizlik sürüyordu ama sanki az evvel okunan şiir havayı öyle doldurmuş ve asılı kalmıştı ki, tüm sınıf bu şiirin ağırlığından eziliyor ses çıkaramıyordu. Ben ne yapacağımı bilemez ayakta beklerken herkesin gözü öğretmene dönmüştü. Öğretmen birşeyler söylemek istedi ama söyleyemedi, zaten gözleri dolmuş bir şekilde şaşkın bakıyordu, ağlamaklı bir sesle gene konuşmak istedi, olmadı, o da yanıma gelip bana sarılıverdi. Yeni yetme delikanlılığımı yaşayan ben, ince bedeni kısacık kesilmiş saçlarıyla suratım kıpkırmızı olmuş bir şekilde, ellerim ve kollarımın duruşunu bile belirleyemez halde, en güzel tabiriyle dondum kaldım. Bizim yetiştiğimiz yerde insanlar sevdiklerini pek belli etmezler, öyle ağdalı sevgi sözcüklerini de hiç bilmezler zaten. Anne babalar bile çocuklarına sarılmaz, sevgi sözcükleri söylemezlerdi. Kaldı ki öğretmen bile olsa bir kadın bana sarılınca ne yapacağımı bilememem çok doğaldı aslında, beldi de ilk defa akrabam olmayan bir kadın samimiyetle bana sarılıyordu, bedenim ve zihnimin alışık olmadığı bu yeni davranış karşısında şoka girmesi de normaldi. Neden sonra öğretmen kendini toparladı ve tüm sınıfa Ahmed Arif’i ve şiirlerini anlatmaya başladı. Benim için de bu müthiş anı hafızama o şiirin dizeleriyle beraber silinmemek üzere kazındı. Şimdi ne zaman Uy Havar şiirini dinlesem veya okusam dudağımda bir tebessümle o şaşkın yeni yetmeliğim aklıma düşer bir tuhaf olurum. Bu olaydan yaklaşık yirmi sene sonra İstanbul Pendik’teki evimin bahçesindeki çardakta babamla oturuyoruz. Kızım apartmandan arkadaşıyla otoparkımızda akülü arabasını sürüyor biz de babamla sohbet ediyoruz. Babamın dalgın hüzünlü bir duruşu var ama pek belli etmiyor ama bir eve, bir benim arabaya bir de çocukların oyununa bakıp duruyor. Bir ara bana dediki “ Muzaffer, babam şu anda bunları görseydi ne düşünürdü, torununun İstanbul’daki evini, lüks arabasını ve çocuğunun lüks oyuncaklarla oynadığını görse ne olurdu”. Gözleri yaşardı, koca adamın, köyün ileri gelenlerinden namı diğer koca “Bayramın Ali” ağlayarak devam etti. “Deden o yoklukta hiç oyuncak görmedi ve bize de hiç alamadı” devam edemedi, hıçkıramadı da, sadece gözlerinden akan yaşları durduramıyordu. İşte o zaman bile sarılamadım babama, o kadar içten gelen bu dürtüye karşı koyduk ikimiz de. Adı batsın töresinin de alışkanlığının da. Böyle bir an'da baba oğul sarılıp birlikte ağlaşamazlar mı? Dedik ya bizde sarılmak bilinmez diye. Şimdi kızıma sarılırken o günlerin hıncını çıkarırcasına sarılırım. Anne babamız elbette bizi seviyorlardı, ancak çocuk kısmı hissetmek istiyor, kendini güvende hissedeceği bir kucak arıyor ama bilmediğinden anlatamıyor. Ben kırk yaşıma yaklaştığım şu günlerde halen bu isteği duyuyorum ve babamın son zamanlarda köydeki evde, gürgen odunuyla gürül gürül yanan kuzineli sobanın başında artık seyrelmiş ve aklaşmış saçlarını örten kasketiyle düşünüp muhakeme yaparken bu isteği benden daha fazla duyumsadığını hissediyorum...
··
113 views
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Ne güzel şeysin sen Hep yaşın 19 Gel yanıma sar beni Bugün var yarın yokuz...
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Bu arada geçen haftasonu memlekete gittim annemle babama da süpriz oldu. Anneme zaten sarılırdım babama sımsıkı sarıldım bu sefer. Önce tereddüt etti sonra o da kendini bıraktı. Baba yav ne demek insanın arkasında yaslanacağı koca dağ, anladı besbelli birşeyleri, sözle olmasa da biz anlaştık sayılır
Ayçagül Akar okurunun profil resmi
Gözlerim doldu. Çok gönülden yazmışsın. Kalemin gönlünle birleşmiş adeta.
Metin T. okurunun profil resmi
Ahmet Arif inanılmazdır. O incecik kitapta tek bir boş şiiri yoktur. Bilen bilir. Sen gibi. Şiiri başkasından dinlemek, hele de okuyan iyiyse, dayanılmazdır. Değerli Muzafferim, artık nasıl okumuşsan, paralize etmişsin sınıfı. Yüreklere hüzün yüklemişsin. Közlenmiş duyguları alevlendirmişsin. Bak bunu unutmam, alacağım olsun. İnşallah bir İstanbul gurubunda hazanın, Tarihi yarımadaya bir yerlerden bakarken okursun bize de. Söz mü? Ne güzel duygudur, ve belki yine "ellerim ve kollarımın duruşunu bile belirleyemez halde" heyecanı yaşarsın, yaşarız. Neden olmasın? Yaşarız elbette. Sonrasında anlattıkların peki? Hüzünlü ama güzel şeyler değil mi? Zaten tüm güzellikler biraz da hüzünlü değil midir? Akşam akşam bu fukarayı da hüzünlendirdin. Bitirdim ya yazını, hani kızına sarılmışsın ya sen de o zaman, ben de kalktım kızıma sarıldım şimdi. En küçüğüne. Onurlanacağın bir yere gelmişsin. Yetiştirmişsin kendini. Biz de gurur duyduk. İnsan sevgisini göstermeli. Ne güzel ifade etmişsin "Böyle bir an'da baba oğul sarılıp birlikte ağlaşamazlar mı?" Ağlaşırlar elbette. Öyle ağlaşmalılar zaten. Hiç olmazsa bizler için böyle olmalı. Gösterilmeyen sevgiler yitik sayılıyor artık. Kalemine de yüreğine de sağlık olsun. Varol sevgili Muzaffer.
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Ne güzel insansın Metin Abim asıl sen varol, onurlandırdın beni.
2 next answer
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Searching for meaning into unmeaningful life okurunun profil resmi
Çok harika yazmissiniz elinize ve gönlünüze sağlık
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Teşekkür ederim kardeşim.
Ayten Ernaz Tiryaki okurunun profil resmi
Çocuklarımıza bol bol sarılalım lütfen! Gösterilemeyen sevgi; hep eksik, hep yarım ve kırık dökük içimizde yara olarak kalıyor ne yazık ki.
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Çok haklısınız.
K. okurunun profil resmi
Muzaffer Bey çok güzel yazmışsınız... Ben de bi gün sevdiklerim ya da kim bilir belki ben dünyamızı değiştiririz, geriye birkaç tebessüm birkaç sarılma belki bir öpücük kalır diye bazen gururum ayağını direse de sarılırım, gösteririm sevgimi. Ki gururumuzun ayak diretmesi utanmaktandır. Halbuki insan en çok sevmekten utanmamalı. Bundandır ki geriye dönüp baktığımda babamla ilgili hatırladığım en bariz anım odamın önünde sohbet ederken gidip ona sarılmamdır. İyi ki ona her fırsatta sarılmışım... Yaşarken sarılın. Toprağına sarılmak insanın ciğerine oturuyor.
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Çok üzüldüm, her yarım hayatın sonu ölüm, rahmetler olsun. Siz de çok güzel yazmışsınız elinize sağlık.
1 next answer
Mehmet Avcı okurunun profil resmi
Müthiş bir yazı gerçekten doğu tarafı öyle sevgi gösterilemiyor, ihtiyaçtanmıdır nedendir bilmiyorum güzel ağladım teşekkür ederim sevgi ve saygılarımla.
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, Anadolu'nun sevgi anlayışı başka, işyerinde bir arkadaşım yazıyı okuyunca " bizde babanın oğlunun saçına dokunduğu tek an, enseye tokat esnasında olur" dedi...
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.