Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Sanki dünya kendini yineliyor.
"Soyun atası ağaca bağlanır, sonuncusunu da karıncalar yer," Gabriel Garcia Marquez, 1982 Nobel Edebiyat Ödüllü ve asıl ününü Yüzyıllık Yalnızlık** ile kazanmış Kolombiyalı yazar.. Eser Hakkında.. Kullanabileceğim anahtar kelimeler şunlar olabilir: Fantastik, büyülü, efsanavi, mitolojik, doğa üstü ve kahabetler.. Gerçek ile doğa üstü olayların muhteşem bir kurmaca ile okuyusuna akrıldığı, sihirli bir dili olan okuyucusunu da kitap ilerledikçe içine çeken bir kitap.. Bu kitap başlangıçta okuyucusunu sıkabilir.. Aile soyağacına bakıldığında kuşaklar boyunca kadın ve erkeklere aynı ad verilmiş olması, kimin bahsi geçiyor* yanılgısı oluşturabilir. Ancak zaman kavramı düşünüldüğünde bu sorun ilerleyen bölümlerde aşılıyor. Kitabın içeriğine baktığımızda ne anlatıyor bu kitap.. Buendia ailesinin yüzyıl süren kehanetlerden, büyüden beslenerek kadın ve erkeklerinin adım adım sürüklendikleri yalnızlık ve yine aile içinde yaşadıkları sapkın ilişki sonucu bu ailenin son üyesinin karıncalara yem olması, aile kökünün bu şekilde ortadan kalkması.. Yüzyıllık Yalnızlık* çok yoğun bir eser.. Dikkatli okunması gerekiyor. Yazar o kadar çok olay anlatmış ki 461 sayfaya sığdırdıkları kendisinin dahiyane oluşunun ve aldığı ödülü de hak ettiğini kanıtı bence.. Kitap içinde aile içi sapkın sayılan ilişkilerin yanı sıra **Ev köşe bucak aşk doldu.** ** çünkü ölünceye kadar aşktan da güçlü bir bağla, ortak vicdan azabıyla bağlıydılar birbirlerine.** ....... Yaşadıkları kasabaya evlenme törenleri için papazın gelmesi ile o âna kadar yaşadıkları yaşam düzenleri sarsılması.. ** Oysa baktı ki Macondo halkı sevabı günahı rafa kaldırmış, vaftiz nedir, yortu nedir unutmuş, yüreği razı gelmedi bunca rezilliğe. Tanrı sevgisine, Tanrı korkusuna bu denli muhtaç bir yer olmayacağına, Tanrının tohumunu ekmek için buradan daha bakir toprak bulunmayacağına inanarak, bir hafta daha kalmaya, sünnetli sünnetsiz kim varsa vaftiz etmeye, yıllanmış karı kocaları Tanrı önünde nikahlamaya, ölenlerin başında dua etmeye karar verdi. Ama kimse oralı olmadı. Kime yanaşsa, bunca yıldır papazsız da pekala yaşayıp gittiklerini, ruhlarına kimse aracılık etmeden de Tanrıyla işlerini yürüttüklerini söylüyorlardı.*" ...... Macondoyu ilk kuruşları, kasabaya gelen hükümet temsilcisi bir savcının gelmesiyle tetiklenen mahafazakar ve libareller arasındaki iç savaş ve iç savaş neticesinde libarellerin yenilmesi.. Burada belirtmek gerekir Albay Aureliano Buendia libarel topluluğun liderliğini üstleniyor. Sayısız ayaklanma sonucunda aldığı yaralar, yenilgiler, sonunda savaşın anlamsızlığı içinde yalnızlık çukurunda ölüme giden bir yaşamı kitabın diğer bir konusu oluyor. Yine ilerleyen bölümlerde kasabaya gelen yabancıların kurdukları Muz Şirketi* işletilmesi sırasında işçilerin daha iyi yaşam şartları istemesi ama alicengiz oyunları ile işçilerin isteklerinin görmezden gelinmesi, hükümetin bu istekler karşında şirketten yana inisiyatif kullanması, neticesinde büyük bir kargaşa çıkması, durumu idare etmek için gönderilen askerlerin halk yığınları üzerine birdenbire açtığı silahlı saldırı sırasında ölen 3000 den fazla kişinin bir gecede bir vagona istif edilip denize dökülmesi ve ardından olayın esrarengiz bir biçimde hiç yaşanmamış gibi örtbas edilmesi ve tarih kitaplarına da hiç böyle bir olay yaşanmamış gibi geçirilmesi.. Aslında çok boyutlu katmanlı bir kitap Yüzyıllık Yalnızlık İlk bölümde Macondo’nun kuruluşunda ütopik bir yaklaşım var. *Burası, kimsenin otuzunu geçmediği ve kimsenin ölmediği gerçekten mutlu bir köydü.** Daha sonra kapitalist sistemin yerleşmesi, para ile ilişkilerinin ironik bir yaklaşımla anlatılması, ahlâkî düşkünlük ve büyük bir hayal ile kurdukları kasabanın yine hayâl kırıklığı ile ortadan yok olması.. Kimi okuyucuya göre durağan ilerleyen bir kitap. Bana göre yazar ilerleyen bölümlerde yaşanacaklarda satır aralarında söz ederek okuyucuyu kitaba bağlayabilmiş. Sadece odaklanarak ve ara vermeden okumak gerekiyor. Toparlayacak olursak Büyü Gerçeklik* Fantastik, efsanavi, mitolojik, doğa üstü ve kahabetler ile gerçeklerin anlatıldığı; Macondo’nun kuruluşu, gelişimi ve yok oluşu beraberinde kasabanın en önemli ailesi Buendíaların da aile içi skandalar ve sonu trajedi ile biten olaylar ile yok oluş hikayesi.. Kitap şöyle biter: Soyun atası ağaca bağlanır, sonuncusunu da karıncalar yer.** ***Sonra kendi ölümünün nasıl ve ne zaman olacağını öğrenmek için bir sayfa daha atladı. Son satıra gelmeden önce, o odadan bir daha çıkamayacağını anlamış bulunuyordu. Çünkü elyazmalarında Aureliano Babilonia'nın şifreleri çözdüğü anda aynalar (ya da seraplar) kentinin rüzgarla savrulup yok olacağı, insanların anılarından silineceği ve yazılanların evrenin başlangıcından sonuna dek bir daha yinelenmeyeceği yazıyordu. Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkûm edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olamazdı. SON **Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.** Okuyucusunu bekleyen kitap Yüzyıllık Yalnızlık Hayrete düşüren, büyülü ve keyif veren yanını hiç kaybetmeyen .. Okuma listesinde olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,4bin okunma
·
1.825 görüntüleme
Sevgican okurunun profil resmi
Yazarın söylediği: Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.