Gönderi

Gerek "Harf' ve gerekse "Lisan" inkılâblarının gâyesi İslâm Kültürü'nden kopmaktı... Bunu, kemalist inkılâbların iki numaralı âmili İnönü, Ulus Gazetesi 'nde yayınlanan hâtırâtında açıkça ifâde ederek: "Harf inkılâbı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa’yı tahrik eden sebebdir. Ama harf inkılâbının bizde tesiri ve büyük faydası kültür değiştirmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk." Tabii "Arap Kültürü" sözünün aslı "İslâm Kültürü"dür. Araplar'ın İslâm’dan ayrı bir kültürleri yok ki!.. Tabii artık demokrasiye geçilmiş, halkın elinde rey silâhı var. Onun için İslâm değil de “Arap Kültürü" diyor. Fakat halktan rey istemek mevkiinde olmayan birçok kemalist kalem daha sarîh davranarak hedefin İslâm olduğunu açıklamaktan çekinmiyor!.. Bunlardan birkaç misal verelim; Alevî Dedesi Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, bir zamanlar Cumhuriyet Gazetesi'nde yazdığı bir yazıda", “Osmanlıca kelimelerden kurtulmadıkça, gerici kültürün tesirinden çıkamayacağımızı" açıkça ifâde etmiştir. Nedir gerici kültür!.. Hiç şüphesiz İslâm Kültürü?.. 1950ʻli yıllarda en azılı bir İslâm düşmanı olarak "Dinimizde Reform: Kemalizm" adında bir mecmua çıkaran Osman Nuri Çerman, bu mecmuada yayınladığı sayısız yazıda dînin temel esasları ile alâkalı olarak çeşitli hakaret, alay ve tahkirlere yer vermiştir. Bunlardan birkaç misal verelim de bu mel’ûnun Türkçe'mizdeki tahribâtı ve onun menhûs gâyesini nasıl alkışladığını gösterelim: “Arap Harflerini millî dilin gelişmesine en kuvvetli engel sayarak bir hamlede onu değiştirdi. Arap kelimelerini de diğer bir hamle ile atmak için bütün Türkiye 'yi harekete getirdi" - Oh!.. Oh!.. Milletimizin basîretini bağlayan, garbın medeniyet dünyasına karşı gözünü kör, kulağını sağır eden Araplığın ve Arapça'nın tesirinden kurtulmaya başladık." Bu sözleri söyleyen Osman Nuri Çerman nasıl bir adamdır?!. Bu bilinmelidir ki; kimlerin neden lisanda arâbî asıllı kelimelere düşman olduğu anlaşılsın!.. Bunun için onun 1958-59 yıllarında yayınladığı zikri geçen "Dinimiz- de Reform: Kemalizm" adlı dergide yer alan binlerce her- zelerden ummandan bir katre nev'inden bir iki misal zikredelim: "ATATÜRK'ÜN NUTUKLARI KUR'ÂN'A AYKIRI OLMADIĞI İÇİN KUR’ÂN GİBİ KUTSALDIR!.", başlığı altında bakınız neler söylüyor: "Atmosferde rüzgâr, denizlerde dalgalar, akarsularda çağlayanlar, Arz'da volkanlar ve lâvlar, nasıl bir Tanrı kudretiyse, vatan kurtaran Atatürk 'ün ağzından çıkan sözler de bir Tanrı buyruğudur. Türkçe Kur'ân okur gibi O'nu da oku!.. Tekrar oku ve herkese okut!. Oğret!. Anlat!. Yaz, yazdır, yay, yayınla!.. Kutsal kitapların ruhundan ayrı olmayan kemalizm prensipleri vatanseverler Türk'ün inan ibâdeti, medeniyeti, istiklâli ve istikbâlidir!." "Ne için Anıtkabir Kâbemiz, Atatürk'ün İdealle- rinin Gerçekleşmesine Dua Haccımızdır!." Bu da bir makale başlığıdır. Artık böyle bir başlığın altında ne herzeler yer alabileceğini hesâb etmek güç olmasa gerektir. Aynı derginin Ocak 1959 tarihli 24. sayısında diğer bir kemalist Dr. Engin Arın: "Atatürkçülük bayrağımızda iki söz dalgalanıyor. Türkleşelim. Çağdaşlaşalım!. Birincisinin en büyük devrimi Dil Devrimi ikincisinin Din Devrimi'dir. Ama bu ikisi de birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Atatürk devrimleri bir bütündür. Birisini, söylemek bütününü tehlikeye düşürür. Dil devrimi ancak Osmanlıcayı atıp öz dili benimsemekle yaratılabileceği kesin olarak anlaşılmaktadır. Birisi ümmet çağı, ötekisi Türklük çağı!.. Ulusumuz Arapça-Osmanlıca ve Arap yazısı abuk sabukluğundan artık tüm kurtarılmalıdır." demektedir. Bir misal daha verelim de bu bahsi kapatalım: "Kemalizm Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde de yazıldığı gibi Türk'ün dinidir." Bu da diğer bir makale başlığıdır!.. Muhtevâsından nakiller yapmaya hâcet var mı ? Gerçekten insanın mîdesi bulanıyor!.. Kemalistlerin bir de Kur'ân-ı Kerîm için hâşâ “Çöl Kanunu" deyişleri vardır ki, buna dâir de sayısız misal verilebilir. Mâhud, Selman Rüşdü'nün bizdeki benzeri olan Prof. İlhan Arsel diyor ki: ".. Nasıl Arapça’yı ve Farsça’yı baş tâcı edip, Türkçe'yi tenezzül edilmez bir dil hâline indirdi ve dolayısıyla güzel lisanımızın gelişmez ve kısır kalması marifetlerini başardı ise,.. Evet, saymakla bitmeyecek bütün bu işler, din adamı görevlerini ifâ eden veya kendilerine din adamı niteliğini yakıştıran kişilerin marifetleri!. Câiz değildir diye Kur'ân'ı ve ezanı Türkçe okutmayan ve başta Medenî Kanun olmak üzere bu ülkeyi çağdaş medeniyet seviyesine götürecek Atatürk Kanunlarını "Çöl Kanunları" ile değiştirmeye niyetli bu kişiler, Türk toplumunun kaderini çizme hevesindeler. Hz.Peygamber hakkında bu sarhoş kusmuğundan farksız aşağılık ithamın asıl şampiyonu Kemal Çilingiroğlu adındaki İslâm düşmanıdır. O'nun 1950'li yıllarda yayınladığı “Beş San'at" adlı dergisinde kuduz köpek hav- lamasından farksız sayısız hakarete o zaman "Hür Adam" adıyla yayınlanan gazetenin sâhibi merhum Sinan Ömür cevaplar vermiş ve kendisine Çilingiroğlu tarafından hakaret dâvâsı açılmıştı. Bu dâvâ dolayısıyla Sinan Omur Bey, müdafaasında dâvâcının İslâm'a ve Müslümanlar'a hakaretlerini şöyle hülasa etmişti: "Sayın hâkimler!.. C.H.P. sinin çıkardığı ve Eminönü Halk Partisi Başkanı Kemal Çilingiroğlu'nun sâhibi bulunduğu (Beş San'at) dergisinde: «Kur'ana çöl kanunu..... Peygamberimiz efen- dimiz hazretlerine, Bedevi fellàh.... . Çölde idealist bir bedevinin peşinde giden fellàh hayranları nı(Müslümanları) çöle sürmelidir..... Nüfus kağıtlarımızdaki(Dini-İslâm) kaydını sileceğiz, sıra buna da gelecektir..... İstanbul'da bile başı bereli fellàh hayranları gibi bir örnek varken..... Bütçeden diyânet işlerine tahsisat ayrılırken.....Devlet radyolarından kur 'an duyulurken..... Her gün beş defa Türk semalarında arapca dinlenirken..... Mekteplerde din dersleri okutulurken..... Başbakanın Isparta kongresinde: "Programımıza sımsıkı bağlanmamız lâzımdır, bunda lâiklik ve milliyetçilik serahaten vardır.» demesi bir temenniden ibaret kalmaz mı?.... İnsanların kendi milletini seçmek hürriyeti verilmelidir. Böyle olsaydı şimdi ilerleyişimizi sekteye uğratan fellàh hayranlarından kurtulmuş olurduk..... Milliyetlerini unutacak kadar dil, arapçayı doya, doya konuşmak için tek dişi kalmış canavarın dahi girmemiş olduğu uçsuz bucaksız çöllere gitmiş olurlardı..... Âlemin terli apış aralariyle uğraşmayı iş edinen sidikli zihniyet..... Arabistan'da idealist bir Bedevi tarafından sunulan kitabı şerifine Türk Başbakanı Türk aydınını "İnkilâp softası" diye afaroz etmez..... Nüfusumuzdaki “Din-i İslâm" kaydını nerede ise hepimiz sileceğiz çünkü bu da sarıklı cehaletin eseri..... Bu günkü terakki manialarını süratle ortadan kaldırıp ilerlemekte devam ettiğimiz vakit tabiidir ki, sıra nüfus kağıdındaki bu kayda gelecektir..... Diye yazılan yazıları ve (toplu basın mahkemesi huzurunda Kemal Çilingiroğlu 'nun vekili C.H.P. Taksim Bucak Başkanı Avukat Şeyda Güley de): Beş Sanat mecmu asındaki bu yazılarla C.H.P. iftihar eder..... Diye söylediği sözleri görüp okuduğumuz zaman sizler de bizler gibi imanla dolu kalpleriniz çarpacak, vicdanlarınız sarsılacak. Şuurunuz bozulacak ve ihtiyarınızı kaybederek "Bu ne cüret, bu ne cesaret, bu başı bozukluğu nereden alıyorlar ve bu memleketi bunlar ne sanıyorlar, vay din düşmanları vay!" demekten kendinizi alamıyacağınıza sanki yanınızda imişim gibi işitiyor ve görüyorum." Lisânımızdaki tahribâtın adı solcu ve kemalistlerce "Dil Devrimi"dir. Bunun gâyesini en doğru ve kısa bir sûrette belirten F. Rıfkı Atay'dır: "Türk Kafasını, Arap Kafasından ayırmak!.." Söylemeye gerek yoktur ki onların lisanında bir "Arap Kafası" müslümanca düşünmenin tâ kendisidir. Bakınız ne diyor: "Büyük zaferde Yunanlılar denize döküldükten sonra Meclis 'te bir şeriatçı milletvekili: " - Yunanlılardan kurtulduk. Bakalım Mustafa Kemal'den nasıl kurtulacağız?.. demiști. Atatürk çizmelerinin tozu ile İzmir 'den geri döndü. Türklüğü yok olma tehlikesine düşüren asıl ana düşmanın, şeriatçılığın üstüne atıldı. Halfesi ile, şeyhülislâmı ile, medresesiyle, şer'iyye mahkemeleri ile, "emir ve nehiy" yetkileri ile hepsini top yekûn tasfiye etti. Bu enkaz altından lâik cumhuriyet doğdu ve Türk'ün yüzü Batı'ya döndü. Din devrimi de gelmek üzere idi. Ezan gibi ibâdet de Türkçe olacaktı. Kadın on dört asırlık kölelikten kurtulmuştu. Yazı ve dil devrimleri Türk kafasını Arap kafasından ayırıyordu." İşte size, müslümanların değil, lisan inkılâbını yapan, onun içinde vazîfe alan veya onu tasvib eden insanlardan bir kaçının ifâdesiyle Türkçe'ye vâkî müdâhalenin gâyesi!.. Hâlâ daha hedefin Kur'ân-ı Kerîm olduğunu kavramaz ve bu ihânete karşı çıkmazsanız -ben vebalden kurtuldum- siz kendinizi düşünün!.. ÖLÜM VAR!.. ÖLÜM!.. HESAP VAR!.
Sayfa 62
·
397 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.