* Köpek gibi ben de sosyal bir hayvandım ve kendi türüme ihtiyacım vardı. *
Jack London'la tanışma kitabım.. Çok çok beğenerek okudum. Hatta öykü değil de roman olarak okumayı çok isterdim bunu. Okunmamış sayfa sayısı azaldıkça içimde bir hüzün oluştu durdu , bitmesini istemedim. Güzel çevrilmişti tabi bunun etkisi de vardı.
Olay hem ilginç hem çok akıcı. Kızıl vebanın yayıldığı devirden geriye kalan tek bir kişi var ve o kişi yıllar yıllar sonra , torunlarına o dönemi anlatıyor. Biz de o anlatılanları okuyoruz. Kendimi gerçekten kitabın içinde hissettim ; olayları yaşayan benmişim , veba olmamak için - hayatta kalmak için çabalayan benmişim , çevreyi yağmalayanlardan korunmaya çalışan benmişim , hayatta yalnız kaldığımı düşünüp o hissi yaşayan benmişim , 3 yıl 5 yıl 7 yıl sonra hayatta kalan bir insan bulma umuduyla yollara düşen benmişim , yıllar sonra bir kabileye denk gelince adamın ellerine yapışıp ağlayan benmişim.. Kısacık bir kitapta neler yaşadım neler..
* Sabah koca dünyada tek başımaydım. *
Bana biraz da Maymunlar Cehennemi 1968'i hatırlattı. İnsanlık yok oluyor ve sonradan en ilkel şekliyle yeniden başlıyor. Kitabı okurken yer yer aklıma o film geldi.
Keşke öykü değil de roman olsaydın Kızıl Veba.
* Siz tam bir vahşisiniz. İnsan dişlerinden süs yapmaya da başladınız. Bir sonraki nesil burunlarını , kulaklarını delecek ve kemikten ve deniz kabuğundan süsler takacak. İnsan ırkı , medeniyete doğru kanlı tırmanışa geçmeden evvel ilkelliğin en derinlerine kadar batmaya mahkum. Sayımız artıp da yeterince yerimiz olmayınca birbirimizi öldürmeye başlayacağız. Sonra da torunlarımın içindeki en nazik olan Edwin'in , senin başlattığın bu domuz kuyruğu takma olayı gibi , insanlar da insan kafa derilerini soyup süs diye bellerine takacaklar. Edwin , at evladım ! *