Gönderi

Dharma: Buda, anlaşıldığına göre, "var oluş sonlu mu, sonsuz mu?", "Zamanın bir başı sonu var mı?" gibi soyut soruları, öğretisiyle doğrudan doğruya ilişkili görmeyerek geri çevirmiş, yanıtlamamıştır. Bilinmeyen her şeyin çözümünün, her sorunun yanıtının Tanrı esini Veda'larda bulunacağına inanan, çok bilmiş Brahman rahiplerini alaya almıştır. Başlangıçtaki biçimiyle Budacılık, evrenin ne olduğu ve nasıl oluştuğu üzerine gelişkin ve kesin düşünceler ortaya atmaktan çok uzaktır. Varoluşu birleşerek oluşturan en son ve en küçük parçacıklara dharma adı verilir. Sayısız dharma vardır. Dharma'dan tam olarak ne anlaşılması gerektiği üzerinde Budacı okullar arasında bir görüş birliği yoktur. Yalnız şurası bellidir: Dharma deyince canlı bir öz, bir ruh ya da canlılık anlaşılmaz, dharma'lar cansız parçacıklardır. Canlı ve cansız bütün yaratıkların, dağların, taşların, vb. böyle küçücük cansız dharma'ların bir araya gelmesiyle oluştuğu kabul edilir. Demek ki tüm varoluş küçücük dharma'lardan oluşmuş bir görüntüdür. Bir dharma ayrıca sürekli ve kalıcı bir şey de değildir, oluşan, sonra yine hemen yok olan kısa süreli bir görüntüdür. Sürekli, kalıcı bir varlık ise hiç yoktur ve olmamıştır. Yalnızca sürekli bir çevrim ve akış, dharma'ların kesintisiz bir oluş ve yok oluş süreci vardır. Her varlık geçicidir ve bir an için parlar ve parlayarak algılandığı anda yine sönerek geçmişte kalır. Yalnız içinde yaşadığımız şimdiki an gerçektir, ve evren sürekli yinelenen «şu ambardan, «geçiciliğin sürekliliğinden» başka bir şey delildir. Bu durumda kalıcı bir kişilik, benlik de olamaz. Bilincimiz, duygularımız, ruhumuz her an yeniden oluşur ve çözülür. Zihindeki düşünce ve duyguların oluşma ve çözülme hızı, birbirlerini izlemeleri, çağrıştırmaları sanki kalıcı ve sürekli bir benliğimiz. kişiliğimiz varmış duygusuna kapılmamıza yol uçarak bizi yanıltır. Bu bakış açısı bizim alışmadığımız bambaşka bir zaman anlayışını da içermektedir. Geçmişten, «şimdiki zaman» dediğimiz içinde bulunduğumuz şu an’a gelerek geleceğe uzanan, kesintisiz bir akış, bir süreklilik olarak algıladığımız zaman kavramı Budacılara göre bir akış değil, yalnızca kısa kısa anların art arda dizilmesidir. Kalıcı bir şey olmadığı gibi bizim anladığımız anlamda bir tarih, bir geçmiş de yoktur. Buda da, böyle bir anlayışla geleneği ve geçmişin birikimini önemsememiş, geleneğe bağlı olduğunu göstermeye büyük önem veren Hint düşünürlerinin tam tersine, neredeyse hiç bir zaman, hiç bir konuda geleneklere dayanmamıştır. Budacı düşüncenin bir koca yokluk üzerine kurulduğu anlaşılıyor. Tanrı yok, yaratıcı yok, yaradılış yok, benlik yok, kalıcı bir varlık yok, ölümsüz bir ruh yok... Ünlü bir Rus araştırmacı bilgin Budacılığın temel öğretisini şöyle özetlemiştir: "Var olan bir şey yok, sürekli olan bir şey yok, dünyada mutlu olunacak bir şey yok" Ancak, buradaki "mutlu olmak" sözünden bizim dışımızdaki varlıkların bize verdiği mutluluk anlaşılmalıdır, yoksa bir Budacı için pekâlâ, ileride göreceğimiz gibi, kalıcı bir kurtuluşun tattırdığı bir mutluluk duygusu vardır, ne var ki, bunda da bir tür "yokluk tadı" yok değildir.72, 73,74
Sayfa 72 - +73,74Kitabı okudu
·
381 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.