Karakol tutanaklarında isyandır adım
Cellat suratlara aşina bir bela, Faili belirgin bir cinayetim
Lice’de illegal bir yürüyüş, Silvan' da sokağa çıkmaktan firariyim
Beni Amed' de vurun Ape Musayı vurduğunuz yerde
Vedat Aydınla yan yana gömün
Yollara döşenmiş bir barikat, alevlerimden çoğalan bir cehennemim
Tutsaklığa direnen bir slogan,
Özgürlüğe yürüyen eylemim,
Beşiri' de ayrık bir vadi, Sasonda Golan tepeleriyim
Beni Batmanda vurun Hasankeyfte sulara gömün,
Üstüme barajlar kurun,
Yurdu olmayan bir sürgün,
Dağları yakılmış bir kaçağım
Sabahına doğmayan gün
Ölüm kokan bir mayın tarlasıyım
Gabarda yandıkça çoğalan bir palamut ağacı
Bagokta sırlarımı barındıran antik bir mağarayım
Beni Nusaybin' de vurun, bir panzer ezsin yüreğimi
Bedenimden bir çöplük kurun
Renklerini çiçekte solayan bir imge
Dilimden yasak bir türküyüm
Özünde kalmış bir mimoza
Sevgi büyüten bir bahçeyim
Çağlayanında zafer akıtan Dicle
Öfkesinde iklimler kuşatan Cudiyim
Beni Cizrede vurun Mem û Zin' e hikaye götüreyim,
Gözlerimi celladımın gözlerinde göreyim,
Dikenli tellerde yarası kalmış, karmaşık bir örgüyüm
Sansüre takılmış dağlı bir öykü
Sınır boylarında bir gece dürbünüyüm,
Beni Kızıltepede vurun 12 yaşında, 13 kurşun yiyen Uğurun yüreğindeki çocuk olayım
İçinize gizliden sızmış bir ambargoyum
Ekmeğim, suyum, azığım,
Kırışık ellerde sarılmış kaçak bir sigarayım
Laç Deresinde kurşuna dizilmiş toplu cesetlerle gömüleyim
Pülümür' de kendi tohumuna öten Keklik ,
Tahâr vadisinde pusuya yatmış bir avcıyım
Beni Dersimde vurun, Munzur suyunda yıkayın, Seyit Rıza' ya selam durayım
Bir Newroz ateşiyim, kendi közümden alevleniyorum
Bir yürüyüş marşıyım sadece kendime besteyim
Ey ölüm,
Gel beni istediğin yerde vur
Sahipsiz bir ceset olayım
Kanım aksın saatlerce
Failimin gözlerindeki nefretten doğayım
Vurun beni, Vurun beni, vurun beni…