Dağın Öte Yüzü üçlemesinin ilk eseri Ortadirek'te köylünün Çukurova'ya pamuğa inmesi ve kötü bir sürprizle karşılaşmalarına şahit olmuştum. Ortadirek'e dair daha önce bir inceleme yazısı paylaştığımdan bu eser üzerinde durmayacaģım.
Üçlemenin devamı olan Yer Demir Gök Bakır'da ise pamuğa inen köylülerin verimsiz bir tarlayla karşılaşmaları ve buruk bir şekilde köye dönüşleri anlatılıyor. Köylülerin neredeyse hepsinin ağalara borcu vardır ve bu verimsizlik boyunlarını büker. Köylünün içinde bulunduğu bu acınası durum ve bu durumun getirisi olarak ellerinde bulunan kıymetli eşyaları da toprağa gömerek saklamaları durumun vehametini güzel bir şekilde açıklar. Bugün, yarın eşyaları ellerinden alınacak korkusuyla bekleyen köylünün duygu ve düşünce dünyası Yaşar Kemal tarafından yoğun bir şekilde okuyucuya hissettiriliyor.
Bu durumun yanı sıra çaresiz kalan her insanın kendisine sığınacak bir çatı, tutunacak bir dal araması gibi Çukurova köylüsü de kendisine bir ermiş yaratır. Bir kitlenin, topluluğun neler yapabileceği konusundaki gücüne bu satırlarda rastlıyoruz. Zira ermişlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir insanın ermiş olarak ilan edilmesi ve üzerine efsaneler uydurulması, üstüne üstlük bu efsanelere gerçekmişçesine inanılması da cabası. Bu satırları okurken çaresizliğin, yoksulluğun, cehaletin insanlara neler yaptırabileceğini görüyoruz aslında.
Üçlemenin son kitabı Ölmez Otu'nda ise köylülerin durumları daha farklı yönlere kayıyor. Bu sefer verimli bir pamuk tarlasında olan köylü daha mutludur. Çünkü borçlar ödenecektir. Fakat hayat ya bu, hiçbir şey tam olmaz. İlla ki bir yanı eksik kalır. İşte Çukurova köylüleri de bu mutluluğun yanında başka sıkıntılar yaşar. Uzunca Ali yaşlı anası Meryemce'yi köyde bırakıp gelmiştir pamuğa ve bir yandan iyi yaptığını düşünürken diğer yandan anasının ölmesinden korkar. Memidik, Muhtar Sefer'in kendisine yaptığı eziyetlerin intikamını alıp gururla köylünün yüzüne bakmak ve Zeliha'yla evlenmek derdindedir. Ermiş ilan edilen Taşbaşoğlu ise ermişliğin yükü altında ezilmekte ve bu durumdan kurtulma çabası içindedir. Meryemce ise ıssız köyde bir başına, insana hasret bir şekilde köylüyü beklemektedir. Son kitapta ilk iki kitaba göre daha fazla konu ve olay yer almaktadır. Üçlemenin içerisinde en beğendiğim eserin Ölmez Otu olduğunu söyleyebilirim. Zaten üç kitap içinde anlatım konusunda yorum yapmaya gerek bile duymuyorum. Yaşar Kemal'in doğal ve akıcı üslubu hepsinde buram buram kokuyor. Üçlemenin finalinde okuyucu büyük bir soru işaretiyle karşı karşıya kalıyor. Uzunca Ali'ye düşman olan Muhtar Sefer'in köyde yalnız başına kalan Meryemce'yi öldürmesi için Ömer'i köye yollaması söz konusudur fakat eserin sonunda Meryemce'nin yaşadığına veya öldüğüne dair herhangi bir ipucu vermemiş Yaşar Kemal. Her ne kadar bu sorunun cevabını fazlasıyla merak etsem de farklı bir tat bıraktı bende bu merak. :)
837 sayfalık kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da merak uyandırıcı bir yolculuktu benim için. Okumaktan mutluluk ve haz duyduğum bu üç eser bana çok şey kattı. Vakit kaybetmeden okuyun bu güzellikleri. :)