Gönderi

90 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Kusmak üzereyim.
Hüzün ve Tesadüf, Mustafa Kutlu külliyatımın beşinci kitabı oldu. Kalınlığına bakarsak fazla uzun sürede okuyabildim çünkü oldukça sıkılmıştım artık Kutlu okumaktan. Kutlu, çoğu zaman iyi bir hikaye anlatıcısı olabilir fakat konu seçimleri tekdüze ve betimlemeler de insanı bir süre sonra bayıyor. Hüzün ve Tesadüf de yine bu bıkkınlığı veren kitaplardan biriydi. Su Sesi hikayesini beğendim. Verdiği mesaj oldukça anlamlıydı fakat daha önceki kitaplardaki hikayelerle benzerlikler taşıyordu. Kutlu bu hikayede diyor ki: ‘’İnsan çoğaldı, su azaldı, namertlik çoğaldı, mertlik azaldı. Yine birçok hikayede işlediği konuya benzer olarak değişimin getirdiği kötülükleri anlatmış. Bu hikayede bir hayratın uzun yıllar oradaki doğayı ve insanları beslediğini fakat bir gün musluğunun çalındığını ve yenisi takıldıkça çalınmaya devam ettiğini anlatıyor. İnsanın açgözlülüğünün ve bencilliğinin kanıtı bu. Öte yandan birde insanın diğer bir parçası olan vicdan ve saflığı da işlemiş çünkü Cevat isimli gariban bir adam çıkıyor ve çalınan muslukların yerine sürekli yenisini takıyor. Böylece hayrat kullanılmaya devam ediyor, musluklar da çalınmaya. Fakat Cevat’ın bu iyiliği bazıları tarafından eleştiriliyor Bu da insanların nankörlüğünü gösteriyor ve şu atasözünü aklımıza getiriyor: ‘’İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir. Kutlu kitaplarında dikkatimi çeken en önemli nokta Kutlu’nun kadın karakterlere yer verme şekli ve kadınlara yaklaşımı. Bu kitapta da diğer kitaplarda olduğu gibi sınıfta kaldı. Bu kadar düşük puan vermemenin sebeplerinden bir tanesi de bu. Sayfa 32’de kadın kelimesi ilk defa geçiyor ve onda da siyah poşet taşıdıkları belirtiliyor. Siyah poşetin neyi simgelediğini gayet iyi anlamışsınızdır. Öte yandan Karaconcolos isimli rezalet hikayesinde ilk defa baş karakterimiz bir kadın ve bu kadın son derece çirkin bir şekilde eleştirilmiş. Sebebi de sık sık karşısına çıkan İslami ögelerden rahatsız olması. Çevremde böyle insanlardan çok var. Bazıları kendini içine doğdukları dine ait hissetmiyor ve toplumun çoğunluğunun öyle olmasından rahatsız. Ki bu bence eleştirilecek bir şey değil çünkü kitapta kadın herhangi bir nefret suçu işlemiyor, yalnızca içten içe rahatsız, hatta bir noktada rahatsız olmaktan da rahatsız. Elbette bu özellikleri taşıyan karakter bir kadın olmalıydı. Bu kitapların hitap ettiği yaş kitlesine bakacak olursak yüzünde makyaj, tırnaklarında kırmızı ojelerle ahlaksız bir kadın herkesi tatmin ederdi. Hikayenin ne konusu, ne anlatımı güzel. Mustafa Kutlu bazı hikayeleri anlaşılmasın diye yazıyormuş gibi. Hikayenin sonunda kadın metaforik bir şekilde cadıya dönüşüyor ve süpürgesine atlayarak göklerde gezintiye çıkıyor. Onu gören çocuklar da yorganlarının altına saklanıp dua etmeye başlıyorlar. 31’den komik bir şey bulduğum için mutluyum. Kitapta en sevdiğim ve konusu bakımından diğer kitaplardaki hikayelerdekilere de kıyasla en farklı ve ilgi çekici olduğunu düşündüğüm Uç Selahattin Uç, insanların başına gelen amansız olayların vicdan yükünü, istemeden sebebiyet verdikleri felaketlere karşı hislerini anlatıyor. Bir uğurböceğinin karakterimizin dizine konmasıyla başlıyor. Karakterimiz uğurböceğinden o günkü maçta iyi bir iş çıkarmalarını diliyor. Sonra yerinden kalkıyor, uğurböceğini salıyor ve 9 yaşındaki kalecileri Selahattin’i çalıştırmaya gidiyor. Tam yanlarında Kanlı Ev diye bir mülk var, zamanında burada bir cinayet işlenmiş. Kan döküldüğü için insanlar burayı lanetli ilan etmiş ve yaklaşmaktan çekinir olmuşlar. Büyük çocuk hırsla topa vuruyor ve Selahattin’in onu muazzam bir şekilde yakalamasını bekliyor. Selahattin yetenekli, sıçrıyor ve topu yakalıyor ama sert bir şekilde yere düşüyor. Uğurböceği karakterimize ihanet ediyor ve Kanlı Ev’in laneti üzerine bulaşıyor.
Hüzün ve Tesadüf
Hüzün ve TesadüfMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20073,971 okunma
·
197 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.