Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Keşanlı Ali Destanı Oyunu Üzerine Bir Yazı
KEŞANLI ALİ DESTANI ( TİYATRO OYUNU) HAKKINDA BİR YAZI Haldun Taner’in kaleme aldığı bu eşsiz eser hakkında söyleneceklere sayfalar yetmez. Ancak bizim söyleyeceklerimiz genel olup eseri tanıtma babında olacaktır. İlk önce eserin genel muhtevasına bakalım. Haldun Taner’in kaleme aldığı Keşanlı Ali Destanı oyunu epik bir tiyatrodur. Bu oyun ilk gösterimine, 31 Mart 1964 gecesi Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından Beyoğlu’nda Muammer Karaca sahnesinde oynandı. İlk gösterimin sona ermesi ile seyirciler sahneyi alkış tufanına tuttu. İlk sahnelenmesinden sonra Türkiye’nin çeşitli tiyatrolarında dört yüzden fazla kez oynandı. Keşanlı Ali Destanı sınırları aştı, Avrupa ve Amerika’da defalarca oynanıp hakkında yazılar yazıldı. Bir çok global düzeydeki gazetelerde manşet oldu. Hem izlendi hem de çok okundu. 1964- 2020 yılları arasında kitap halinde 18 baskısı çıktı. Bu teknik bilgilerden de anlaşılacağı üzere bu eser dünya çapında çok büyük etki yarattı. Peki bu denli etkiye sahip olan oyunun konusu, içeriği nedir? Yukarıda eserle ilgili hatırı sayılacak kadar teknik bilgiyi verdikten sonra biraz da eserin içerik özelliklerine bakalım. Bu oyundaki baş karakter Keşanlı Ali etrafında gecekondu yaşamını görürüz. Keşanlı Ali, işlemediği bir cinayet sonucunda hapishaneye girer ve hakkında destan diyebileceğimiz hikayeler, övgüler anlatılır. Hapisten çıktığı zaman büyük bir sevinçle, hatta kurtarıcı gözüyle bakılır. Aslında suçsuz olan Ali, erliğin, yiğitliğin verdiği karizma ile suçsuzluğunu dile getiremez. Gecekondu muhitine muhtar olur, kendi kendine düzen kurar ve bir nevi oradaki varoşları, kendi kurduğu sistemle yönetir. Fakat Ali topluma karşı aldığı sorumluluk ve aşkı arasında sıkışır. Çünkü öldürdüğü sanılan kişi Zilha’nin dayısıdır. Dolayısıyla Ali’den nefret eder. Ancak esasında aralarında bir aşk vardır. Bir seferinde Ali masum olduğunu, dayısını kendisinin öldürmediğini söyler ama Zilha pek emin olamaz. Zilha daha sonra sosyete kısmına gider ve orada bakıcılık daha sonra evlilik yapma dercesine gelir. Ancak bunu duyan Keşanlı Ali’nin geldiğini duyar ve ayrıca kendisi de evlenmek istemez artık. Zilha kaçar. Ali yanlışlıkla başka bir kadını kaçırır. Mahalleye polis gelir kız sağ salim teslim edilir. Oyunun sonunda asıl katil çıkagelir. Keşanlı Ali’yi namı alındı diye vurmak ister, ancak asıl mesele Ali’yi sevmeyen birileri tarafından planlamıştır. Ali ve Zilha tam kavuşmuştur ki bu olay olur. Zilha gitme der. Ancak Ali destan der ve Manyak Cafer’in üzerine gider. Boğuşma sırasında polis gelir. Ali’yi hapse götürür. Bu olayı gören gecekondulular Keşanlı Ali’nin destanını söyler. Oyunun genel hatlarıyla hikayesi böyledir. Oyundaki zaman tam olarak kendini göstermese de 60-70’li Türkiye’si olduğu anlaşılmaktadır. Mekan ise şehrin dışında ‘ Sinekli’ adıyla karşımıza çıkan gecekondu mahallesidir. Oyunda bazı çatışmalar ve önemli hususlar vardır. Bunlar: Sınıf çatışması / farkı, bir tarafta daha düşük kültürlü, belki köylü diyebileceğimiz insanlar. Bir tarafta ise iyi eğitim düzeyine sahip sosyete insanlar. Aralarındaki farkları özellikle Zilha’nin sosyete evine gittiğinde yaşanan diyaloglardan ve yabancı dadının hal ve hareketlerinden görebiliyoruz. Bazı tabirler de bunu kanıtlar nitelikte. Örneğin, bir diyalogda votka- rakı gibi içki adları geçer. Burada rakı gecekonduluları, votka zengin kısmı temsil eder. Bu oyundan yola çıkarak gecekondulu- şehirli ( zengin, sosyete) sınıfının Türkiye’deki durumunu gösterir. Bu oyunda bazı sosyal eleştirileri de görmek mümkün. Politikacıların 4 yılda bir gecekondulara uğramaları, oradaki insanlara verdikleri değeri gösteriyor. Gecekonduluların kendi çabalarıyla geçinmeye çalıştıklarını da oyunda görmek mümkündür. Oyunun başka bir orijinalliği ise yerel unsurlara yer vermesi, gecekondu toplumunun ağız özelliği ile konuşması, yörelerine has argoları da kullanması esere ayrı bir hava katmıştır. Ayrıca bünyesindeki argo ve yerel konuşmalar zaman zaman güldürücü sahneler meydana getirmiştir. Bütün bu söylenenleri sonuca bağlamak gerekirse, Haldun Taner toplumun sorunlarını, gecekondu toplumunu bize sunmuştur Görüldüğü toplumun nabzını tutan bir eser. Peki şahsımın eser hakkında kanaatleri neler? Bu oyun Türkiye’nin başlıca sorunlarından olan gecekondu meselesini ele alıyor. Aynı topraklarda yaşayan insanların geçim derdi ile büyük şehirlere gelerek derme çatma barakalarda yaşamaya çalışması ne kadar epik bir oyun etrafında anlatılsa da bir dramdır. Bu insanların sadece seçim yaklaştığı zaman hatırlanması da ayrı bir hayal kırıklığıdır. Zengin, varlıklı insanların kendilerini onlardan yüksekte görmesi, ekonomik durumun hala eski çağlarda olduğu gibi sınıf ayrımına sebep olması da zannımca insanların hala sosyal olarak gelişmediğini göstermektedir. Şahsımın eserden çıkardığı muhteviyat bu şekildedir. Haldun Taner, Türkiye’nin bilinen sorunlarından birini epik bir şekilde vermesi, üstü örtülü bir şekilde insanlara hem gülmelerini hem de düşünmelerini amaçlamıştır diyebilirim. Bu oyunun global düzeyde taktir toplaması da ayrıca sosyal bir mesele olan gecekondu sorununu tekrar dünyaya hatırlatmıştır. Bu tür sosyal meseleleri konu alan eserler her daim taktir edilecektir diye düşünüyorum.
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.