Gönderi

272 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 32 days
Merhabalar. Dorian Gray'i, izlediğim yabancı bir dizi sayesinde duymuştum. Aslında orada, kendi portresini herkesin görebileceği bir yere asmış, asil, güzelliği sayesinde kendini beğenen bebek yüzlü biri olarak izlediğimde bu karakterin aslında Oscar Wilde'ın ellerinden çıktığını bilmiyordum; sonradan öğrendim. Ve kitaba merakım o zaman başladı, sürekli bir alma çabasına giriştim, sonunda okumak kısmet oldu. :') Açıkçası kitabı duyduktan sonra Dorian Gray'in çok mükemmel bir adam olduğunu düşünmeye başladım. Neden bilmiyorum ama öyle bir his vardı içimde. Aslına bakarsak gerçekten de öyle mükemmel bir adam. Wilde'ın muhteşem betimlemeriyle bunu çok rahat anlıyorsunuz ama her şeyin dış güzellik olmadığını artık herkesin bildiği şu zamanlarda, okurken sizi etkisi altına alan Dorian'dan bir süre sonra nasıl kurtulduğunuzu bu düşünce sayesinde fark ediyorsunuz. Kitap, daha ilk sayfalarında sarıyor sizi. Lord Henry ve Basil Hallward'ın konuşmalarıyla başlayan kitapta benim ilgimi çeken ilk kişi Basil'di. Daha sonra düşüncelerinin çoğunu bencil ve kibirli bulduğum Lord Henry'e bir takım antipatik düşünceler beslediğim sırada yazarı estetizm akımında okuduğum aklıma geldi. Ve bu düşünceyle okumaya devam edince "Sanat, sanat içindir." cümlesinin ne demek olduğunu, soylu kesimin neden bu kadar yüceltilip halkın neden yerildiğini ve kibrin neden bu kadar üst safhada olduğunu daha iyi idrak ettim. Her okuduğum satırda bu bende sırıttı mı? Evet. Yer yer rahatsız da oldum ama herkesin aynı düşünmesinin imkansız olduğunu hatta sıkıcı, yeniliğe gem vuracak bir şey olduğunu da okuduğumdan ilk defa böyle bir kitap serüvenine başlamanın farklılığına odaklanarak devam ettim. Lord Henry'in her düşüncesine olmasa da bazı söylediklerinde son derece haklı olduğunu da burada söylemek lazım şimdi. Ama adamda öyle bir şeytan tüyü var ki sizi, düşünceleri ve onları dile getirişi sayesinde esir alıyordu; tıpkı Dorian'ı da esir aldığı, kendine bağladığı gibi. Açıkçası kitapta en üzüldüğüm kişi, içimdeki hümanist taraftan dolayı Basil oldu. Her ne kadar spoiler vermek istemesem de yaşadıklarını hak etmeyen ama kitabın sonunda onun adına sevindiğim bir karakterdi. Kitabın sonu demişken, iyi ki öyle bitti. Öyle bitmeseydi içim asla rahat olmayacaktı. Zaten bir an kitabın sonunun ucu açık olarak bitmesinden çok korkmuştum. Neyse ki bitince bir nebze rahatladım. Ama Dorian Gray'i, şu kırk yaşında bile yirmi yaşında sanılan adamı, yaşamını, çevresini iyi ki okumuşum. Çünkü kitap bana çok şey kattı. Hele de Basil-Henry, Henry-Dorian, Dorian-Basil, ve hatta Henry-ve diğerleri arasında olan diyaloglardaki zıt düşünceler, hazır cevap konuşmalar beni çok etkiledi. Bazı düşüncelere katıldım bazılarına katılmadım hatta alıntılarda, kafamı kurcaladığı ama yazılmaya değer olduğunu düşündüğüm için kim tarafından söylendiğini altına yazdığım bir sürü alıntı oldu. Tabii son sayfalarda artık kendimi tutamayıp bir sürü alıntı ekledim ki daha nice güzel cümleler olmasına rağmen kitabın akıcılığı sayesinde yerini unuttuğum anlar oldu ve o akıcılığı bırakıp geri dönemedim. :') Kitabı tavsiye eder miyim? Kesinlikle. İnsanın farklı bakış açılarını da okuması, farklı düşüncelerin zihnine girmesine izin vermesi ve bu şekilde kendi özgün düşüncelerini ortaya çıkarması için Dorian Gray'in Portresi ve bunun gibi nice bir sürü kitapları okuması gerek diye düşünüyorum. İyi okumalar...
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202373.9k okunma
··
527 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.