Gözle görülen şeyleri seviyorum en az göze görünmeyenler kadar !
DİPÇE:
Akan zaman içinde yaşamın değiştiğini hayatımıza istesek de istemesek de birilerinin eklemlendiğini birilerinin köşesiz dünyamıza tutunamayıp yuvarlandığını her şeyin zorunlu şekil değiştirdiğini hatta kendimizin bile azar azar ince çizgiler sahiplendiğini , kaybolup giden zamanın sesine kulak verdiğimizde fark ederiz.
Ardımızda bıraktığımız zaman; ölü tanecikler halinde yüreğimizde korku korku öfke öfke umutsuzluk ve çaresizlikle tortulanıyor ve biz ,bizi öğüten bu hengame içinde kendi karanlığımızda kayboluyor , hangi davranışımızın hangi duygumuzdan kaynaklandığını bilemeyecek kadar uzak düşüyoruz kendimizden.
Gerçek bir yalnızlık duygusu ile akıp giden bir nehrin sularında yüreğimizi yıkamadıkça ; korkularımız ve tutsaklıklarımız ile yüzleşmedikçe yeniden doğamayacak ve farkında olmadan yüreğimizi tıkayan o tortuyla azar azar ama ıstırapla öleceğiz.
Bu kesif yığını yerinden oynatamayanlar yaşamın bize sunulan bir mucize olduğunu bilemeyecek , ondan kopup gelen muziceleri ise asla göremeyecek...Yüreği ie sevemeyecek, yüreği ile özleyemeyecekler...
Kumandanı Öldürmek, bir nehrin sularına erişen orada kendisiyle yüzleşen, ruhunu ve bedenini temize çeken ressamın hikayesi ...
Bu eserinde ülkesinin yüreğindeki tortuyu "Nanking Katliamı" nı deşen, bu ağırlığın bir sanatçının bileklerinden sızan kanla akıp bitmeyeceğini sembolik olarak anlatan ve bu yarayı bireysel yolcuğunda dillendiren Murakami'yi daha çok sevdim.
Ben Murakami'nin kuyusunun başında zamanın ölüp gitme sesine kulak verdim.
Kimbilir belki o nehir rüyalarımızda dahi çağıldıyordur
Dipçe 2 :
Bu incelemede karakter analizine, zaman- mekan örüntüsüne ,yazarın dili üslubu ve metaforların çözümlenmesine
yer vermedim. 848 sayfa boyunca ve bitiminde okuma birikimimin ötesinde içsellestirmeye odaklandım bu öyle bir eserdi ..