Gönderi

Kuran ilkelerinin rehberliğiyle, Muhammed, halkın içindeki kabile ve ırk ayrımlarını ortadan kaldırmak için çok mücadele etmiş olmasına rağmen, ölümünden yaklaşık otuz yıl sonra iktidar tutkunu liderler cahiliye günlerinin düşmanlık ateşini yeniden yaktılar. Çevredeki yerleşik nüfusun Muhammed peygamberin ölümünden sonra İslam'a hızlı bir şekilde girişi de bu geriye doğru dönüşümün etkin faktörlerinden birisidir; dini yeni kabul edenlerin çoğu, Kuran prensiplerini anlamadan ve rasyonel ve manevi bir paradigma değişimi geçirmeden din değiştirmişti. Dahası, Muhammed peygamber doğum yeri Mekke'ye geri dönünce kendisine ve diğer Müslümanlara (barışçılara) karşı savaş kampanyaları düzenleyen müşrikler için genel af ilan etmişti. Bu müşriklerin bazısı sadece sosyal ve politik menfaat için sözde Müslüman olmuşlardı ama geriletici kabile geleneklerini muhafaza etmişlerdi. Örneğin; Ebu Sufyan'ın çocukları, Muhammed peygamber ve arkadaşlarının kurduğu demokratik yöntemi yıkacak ve onu babadan oğula geçen saltanat ile değiştireceklerdi. Kurucu lider Muhammed'ten sora gelen dört seçilmiş cumhurbaşkanı (halifeler), halk tarafından seçilmişti. Ancak, dördüncü halife döneminde, önde gelen kabile liderlerinin iktidar mücadelesi yüzünden siyasi kutuplaşmalar artmıştı. Daha sonra bu farklılıklar, din adamları tarafından uydurulan dini, ayinsel ve yasal değişiklikler vasıtasıyla katılaştı ve kutsallaştı. Muhammed'in kuzeni Ali ve sonra torunları Hasan ve Hüseyin'in öldürülmesiyle birbirine düşman iki ana siyasi mezhep, daha doğrusu İslam dışı iki din ortaya çıktı: Sünnilik ve Şiilik. Zaman geçtikçe her iki dinden birçok mezhep ve hizipler doğdu. Bu iki din ve düzinelerce mezhepleri va tarikatları arasında propaganda savaşı başladı. Kendi siyasi ve dini konumlarını kuvvetlendirmek için, Muhammed'e ve putlaştırdıkları eski dostlarına mal ettikleri sözler ve eylemler uydurmak için seferber oldular. Yüzyıllar sonra birçok küçük mezhep kayboldu ve bunların yerini güçlü krallar ve onların sadık din adamları tarafından birleştirilen ve resmileştirilen büyük mezhepler aldı. Böylece bugün yaşayan dört tane Sünni mezhebimiz oldu: Hanbeli (Çoğunlukla Suudi Arabistan, Umman, Katar ve Arap Emirlikleri'nde), Maliki (Fas, Tunus, Cezayir Moritanya, Libya, Kuveyt, Bahreyn, Dubai ve Abu Dabi), Hanefi (Türkiye, Pakistan, Hindistan, Afganistan, Bangladeş, Balkanlar ve Orta Asya) ve Şafii (Endonezya, Malezya, Filipinler, Mısır, Sudan, Etiyopya, Somali ve Kuzey Yemen). Maturidilik, Eşarilik, Mutezile ve nispeten yeni olan Vahhabilik gibi uygulama ve içtihattan ziyade teoloji ve teoriden meydana gelen mezhepler de vardır. Şafiiler büyük oranda Eşari, Hanbeliler de Vahhabi'yken, Hanefiler de Metüridili'ği izlerler. Şii mezhepler çoğunlukla Mutezili düşünce okuluna mensuptur. Sünnilik dininin günümüze kadar yaşayan dört ameli mezhebinin ve dört itikadi mezhebinin oluşturduğu 16 mezhep kombinasyonuna geçmişin ve günümüzün birkaç düzineyi bulan Sufi tarikatlarını ve siyasi hiziplerini de eklersek, sadece SÜNNİ cephede farklı ameli, itikadi mezheplerin ve tarikatların oluşturduğu yüzlerce dini kombinasyon olduğunu öğreniriz.
Sayfa 73 - Ozan Yayıncılık / 2 - Diri Diri GömülenKitabı okudu
·
220 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.