Gönderi

72 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
Kıskançlık çeker yalanın acısını ve görür sakladığından fazlasını
Marcel Proust Kayıp Zamanın İzinde serisinin yazarı.. Aslında yazacaklarım inceleme ifade etmez . Seriyi okumuş olmama rağmen inceleme yazma yeterliliğinde hissediyorum kendimi.. Yazar ve eserleri için inceleme yazmak bana göre daha akademik bir bilgi gerektiriyor. Kıskançlık* kitabı için söyleyeceğim yazarın Mahpus* eserinin bir bölümü.. Eser, yazarın aşık olduğu Albertine ile karşılıklı mahpus oldukları hayatlarında birbirlerini sınama, sahiplenme eğilimleri, kıskançlığı besleyen kaynaklar, vb psikolojik gözlem; yer, kişi tahlilleriyle özellikle de duygu tahlili ile seriyi okuyanlara bir hatırlatma mahiyetinde .. Ve yazarla tanışmak için de ideal bir başlangıç eseri niteliğinde.. Yani Marcel Proust ile tanışmak isteyenler bu eseri başlangıç eseri seçebilirler. Marcel Proust okuma sürecimde hatrı sayılır alıntılar paylaştım. Merak edenler göz atabilirler eserleri hakkında fikir sahibi olmak için.. Ebebiyat severlerin bir gün muhakkak tanışmak isteyeceğini bir yazar Proust.. ... rezilce çırpındığı bir mücadeleyi fazla uzatmayana ne mutlu!... Tamamıyla sahip olamadığımızı severiz ancak.! Gariptir ki ilk aşk, yüreğimizde bıraktığı kırgınlıklarla sonraki aşkların yolunu açsa da belirtilerin ve çekilen acıların özdeşliği üzerinden olsun, bunlara bir çare bulma imkânı sunmaz bize. Bir pasaj ile bitiriyorum. Neden sonra buz kesmiş halde geri dönüp yorganın altına girdim ve tüm gece ağladım. ____ Her dakika beni Albertine'in iyi geceler dileğine daha da yaklaştırıyordu ve sonunda o dilek geldi. Ancak o gece onun kendi varlığından soyutlanmış ve benimle de buluşmayan öpücüğü beni öyle bir kaygıya sürüklemişti ki kalbim çarparak kapıya doğru ilerleyişini izlerken şöyle düşünüyordum: "Onu geri çağırmak için bir mazeret uydurmak, yanımda tutmak, barışmak istiyorsam acele etmeliyim, odadan çıkmasına son birkaç adım kaldı sadece, son iki, son bir, kolu çeviriyor, açıyor, çok geç, kapıyı ardından çekti!" Ancak yine de çok geç değildi belki. Tıpkı bir zamanlar Combray'de, annem beni öpücüğüyle avutmadan gittiğinde olduğu gibi Albertine'in ardından atılmak istiyordum, onu bir daha görmeden huzura eremeyeceğimi, bu bir kez daha görüşün şimdiye dek hiç olmadığı kadar muazzam bir şeye dönüşeceğini ve bu üzüntüden tek başıma sıyrılmayı başaramazsam belki de gidip Albertine'e yalvarmak gibi utanç verici bir alışkanlığa kapılacağımı hissediyordum. Yataktan fırladığımda o odasına varmıştı bile, çıkıp da beni çağırır umuduyla koridoru ileri geri arşınladım, usulca seslenir de duyamam korkusuyla kapısının önünde kıpırtısız bekledim, bir anlığına odama dönüp acaba şansıma sevgilim sanki eksikliğini çekmesinden endişe etmiş gibi davranabileceğim, onun odasına gitmeye bahane edebileceğim mendildir, çantadır, bir şey bırakmış mıdır diye bakındım. Hayır, hiçbir şey yoktu. Tekrar dönüp kapısının önünde dikildim. Ama artık aradaki yarıktan ışık sızmıyordu. Albertine ışığı söndürmüş, yatmıştı; bense orada, kim bilir hangi doğmayacak fırsatın umuduyla kıpırtısız duruyordum. Neden sonra buz kesmiş halde geri dönüp yorganın altına girdim ve tüm gece ağladım. Combray da uykudan önce annesinden iyi geceler* öpücüğü beklerken kalbindeki tarifsiz sızıları bize de hissettiren yazarı hep özleyeceğim. İyi okumalar dilerim. Yazarla tanışmanız dileğimle..
Kıskançlık
KıskançlıkMarcel Proust · Can Yayınları · 20201,955 okunma
··
2.704 görüntüleme
Sevgican okurunun profil resmi
Combray da uykudan önce annesinden iyi geceler* öpücüğü beklerken kalbindeki tarifsiz sızıları bize de hissettiren yazarı hep özleyeceğim.
Sevgican okurunun profil resmi
Unutamayacağım bir pasaj.. ... Artık böyle gecelerde Albertine'in [sevgilisi] yanında hissettiğim, annemin Combray'deki öpücüklerinin sakinleştirici etkisi değil, aksine, ya bana kızgın ya da misafirlerle meşgul olduğundan yarım ağızla iyi uykular dilediği hatta odama kadar çıkmadığı geceler yaşadığım tasaydı. Bu tasa, onun aşka aktarımı değil, hayır, bir zaman, paylaşım yani tutkuların bölüşümü gerçekleştiği zaman aşkta uzmanlaşan, sadece aşkta tahsis edilen bu tasanın ta kendisi, şimdi tekrardan her şeye yayılıyor gibiydi, aynı çocukluğumdaki gibi yeniden bölünmez bir bütün olmuştu, sanki Albertine'i hem bir sevgili hem bir kız kardeş hem bir kız çocuğu hem de mutat iyi uykular dileklerine yeniden çocuksu bir ihtiyaç hissetmeye başladığım bir anne gibi yatağımın kıyısında tutamayacak olmanın korkusuyla titreyen tüm duygularım bir araya toplaşmakta, ömrümün bir kış günü kadar kısa görünen bu vakitsiz akşamında buluşmaktaydı. Ancak çocukluğuma özgü o tasayı yeniden deneyimliyor olsam da bana bu deneyimi yaşatan kişinin değişmiş olması, bende uyandırdığı duygunun farklılığı ve bizzat karakterimin de uğradığı değişim, Albertine'den, bir zamanlar annemden istediğim gibi beni yatıştırmasını istemeyi imkânsız kılıyordu. ...syf 61
Bu yorum görüntülenemiyor
İpek okurunun profil resmi
“Karşılıklı mahpus oldukları hayatlarında...”
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.