Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Fatiha suresi 2.Ayet
Fatiha suresi 2. Ayet... 2 Recep 1443 اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى اٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ صَلُّوا عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ صَلُّوا عَلَى طَبِيبِ قُلُوبِنَا مُحَمَّدٍ صَلُّوا عَلَى شَفِيعِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّدٍ رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ سُبْحَانَكَ لاَ فَهْمَ لَنَا اِلاَّ مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَ ادُ الْكَرِيمُ أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ الفاتحة اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ Rahman Rahim, İlk olarak Rahman'ı anlatmaya çalışacağız inşâALLAH'U RAHMAN... Rahman olan odur; "Merhamet'in Mutlak Kaynağı" RAHMAN'ın esasen yeryüzü karşılığı Merhamettir... Yeryüzündeki tüm kullara istediklerini lûtf eden, onlara Merhameti öğreten merhametin kaynağı olan RAHMAN'dır. Bu ismi şerif-i kainat'a tecelli ettiği diğer isimlerinde, bir nev-i içinde toplandığı isim'dir. Bu sebep üzere Kainat'ın anahtarı olan Fatiha suresinde ALLAH azze ve celle, Rab'liğinden ve Uluhuyetin den sonra ilk olarak bu ismi şerifini kainat'a öğretmiştir, bunun hikmet-i ilah-i'si yaratıcı olana sunulması en mükemmel Hamd'ı sunduktan sonra ne şekilde (ilerde göreceğiz) kimden ne istemesi gerektiğini bilmesi gerektiğini ve nasıl istemesi gerektiğini öğretir. Bu ismi zaman'ın mekan'ın ve diğer isimlerin medar-ı olduğundan, sadece yağmur yağdırıp, güneşi doğuran ve kainat'a bir düzen ve nizam koyan değil, bunun dışında yarattıkları nın zat'ına ulaşabilmesi için Resûl'ler Nebi'ler gönderip kitap veya onların hayatlarını, kendi hayatlarına tatbik etmek için ve yeryüzündeki fesad'a yol açmamamız için, doğru yolu bize bu ismi ile öğretendir. Bu isim yaratıldıktan sonra Hakiki vatanın da kurtuluş bulması sebebi ile masiva-ya yolculuk süresince rehberlik etmesi, onun yine yarattıklarına Merhametin den dolayı Tecell-iyi Murad etmesidir. Bir nev-i MERHAMET'in sahibi merhamet'i bize anlatır. Bu noktada yaratılan tüm yaratılmışlar da, Merhameti bu ismi şerif'inden öğrenmişlerdir, ki bunlar bir önceki ayette söylediği üzere, tüm alemlere de öğrettiği, öğretilen de bu noktada tüm mahlûkat dır. Merhamet'i bizlere yaşamın içerisin de tatbik etmemizi, bu ismi şerif-i nin bizlerde ki tecell-i sini göstermemizi Murad ettiği için, hayatın içinde bu kavramı sindirmeli ve bu kavramı olmaz ise olmaz gibi kabul ederek, Kemal'âta ulaşmanın bir yolu bir rehberi olarak kabul etmemiz gerektiğini bize bildirmiştir. Merhamet'inin biz deki öğretisini her şart ve şekil altında göstermemizi isteyen yüce yaratıcı hayatına tatbik etmemiş insanlara da Merhamet olunmayacağını bize Resûl'leri ve nebi'leri ile öğretmiş, bize diğer ümmetlere hitap ederken güzel ve naif olmamızı bu ismin Tecell-i sinin bizlere mutlak bir şekilde yansıması gerektiği bildirmiştir. Lakin bir nokta bundan müstesnadır, Kur'an-ı Kerim'de geçen savaş ve mücadele ayetlerinin genel toplandığı sûre olan, Tevbe suresi zat'ına şirk, küfür, isyan edenler ile karşı karşıya kaldığımız da, onları bundan mahrum bırakmış, onlara Merhamet buyurmadığını bizlerinde bu noktada ciddi ve dik bir duruş göstermemizi bu sûrede öğretmiştir, bu sebep ile sure başında ism-i şerif-i zikredilmez. Ancak çok ince bir detay vardır ki kendisi Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan MUHAMMED (sav)'in vesilesi ile Zat-ının rahmet'ini bize ondan öğrenme ve bilme kılavuzu olarak murad etmiş ve öğretmiştir, böyle olunca savaş veya mücadele esnasında bile merhamet'i gösterebilmiş, bize bu konuda bir ölçü, bir sınır çizmiş ve bildirmiştir.(sav) Bunun dışında Merhamet etmenin bir sınırı olmadığını yine o öğretmiş kendisine her türlü eziyet zûlm ve fenalık yapan kavmi için, kendisi için veya onların o anki durumları için değil, ebedî dünyada sıkıntı çekmemeleri için ve risaletinde verdiği şuur ile defalarca kez onlar için bağışlanma ve mağfiret dilemiştir. (açık bir şekilde bunu yapmaması söylenen kişiler müstesna) Bizler bu noktada bize Merhameti veren ALLAH 'ı ve onu bize öğreten Rasûlüllah'ın öğretilerini hayatımıza tatbik etmek, bizler için kaçınılmaz bir Hakikat olduğunu kabul etmeli ve buna ram/kul olmalıyız. Evet ALLAH bir ayet'i Kerim'in de RAHMÂN'ın kulları ifadesini kullanırken, Merhameti'nin tecelisini kullarinda görme Murad-ı ile seslenmiş ve bu doğrultuda bir hayat sürmemizi, bu şekilde düşünmemiz gerektiğini ve böyle kavrayıp böyle yaşamamızı bize emretmiştir. Merhamet kavramı öylesine geniş bir kavramdır ki! Bizlere kendi lûtf'undan, fazlın dan, keremin den bahşetmiş lûtf etmiş olan ALLAH, kulların Merhametinin ne şekilde olacaklarını bilemediği ve bilemeyeceği için aciz yaratıldıkların dan dolayı yine merhametin den bunların içlerinde Hakiki manada bilmek isteyenleri ayırmış, ve buna seslenerek (Âyňel yâkîn) ayetini lûtf etmiş, tabiat ayetlerine gizlemiş, görmek isteyene ap açık deliller ile göstermiştir, şöyle ki! bir bakış ile hayvanlar aleminde gezinsek onların ihtiyaç fazlası bir stok yapıp avlanmadığını, gerekli olan merhamet'i gerekli yerde gösterdiğini en vahşi doğada bile merhamet'i kullarına öğrettiğini, ancak insan hepsinden vahşi olabilicek iken, tüm tabiyat'a Merhamet etmesi gerekenin esasen kendisi olduğunu öğretmiştir. Ancak insanlık her geçen gün bundan uzaklaştığı için Hakikatler den daha da fazla uzaklaşarak gerçeklik paradoksunun içersinde kaybolmaktadır. Merhamet en zor zamanda en güç durumda bile bizden istenen, en büyük ve en önemli erdem olduğundan, ALLAH' bu sürenin ilk ayetinde ilk olarak kullarına bu ismini şerif-i'ni öğretmektedir. Bu kavram gerçekten zor anlaşılır bir kavramdır, şöyle ki, içinizde en çok Merhamet eden benim buyuran ALLAH'ın son Rasûlü (SAV) bize bu konuda o kadar muazzam bir şekilde merhameti öğretiyor ki! en yakın sevgilisini şehid eden vahşi (ra) bile onun Merhameti'nin en küçük örneği olduğunu, yüzyıllar sonrasında bile bize bildiriliyor, bizler hayatın içinde bunu örnek alarak tüm yaşamını taklit ederek bu merhamet duygusunun hesabından sorgu sorulduğunda af edilmeyi dileyen ola biliriz. Bize öğrettiği bu ismin hakkını gereği gibi ödeyemeyecek olduğumuz halde Zat-ının razı olacağını bize bildirmiştir, yoksa hiçbir yaratılmış mahluk, içine yaratılışta (DNA/RNA) doğası gereği fıtratına konulmuş olduğu halde, kovulmuşun yada nefs'in buyruklarına teslim olarak bundan uzaklaşmış olsa bile, mutlak suret üzerine bir şekilde aslına rücu ederek haraket etmeli, değil ise zaten yeri haber verilen ateş'ten ibaret olduğu da bizlere bildirilmiştir.(HafazanALLAH) Bugün bizden Murad ettiği ise her şart ve şekilde hakkınız yendi, adaletsizlik oldu, acımasız davran dı lar, veya her ne şart altında olursak olalım merhametin alt kavramı olan af etme erdemi nin bizdeki tecelli sini harekete geçirip sadece onun dilediğini yaptığımızı bilip nefsin bu noktada bizi aldatıp da ne büyüklük gösterdin ve af ettin demesine dahi izin vermeyerek herkesi ve her şeyi af ederek öncesinde de kendimizin af edilmesini tahayyül ederek veya düşünerek af erdemini çalıştırmalıyız. Böyle olunca RAHMAN ism-i şerifi kulları üzerindeki tecellisini fiili bir dua olarak kullanıp Rabbimize şükür etmiş oluruz. Merhamet kavramı size verilmiş olan tüm nimetlerin ondan geldiğini kabul ederek (hayr ve şer) tüm öğretilere bile Merhamet etmeyi bile bilmeli insan. Hakikat dünyasına girmek isteyen ve zahiri alemden çıkıp, tüm alemleri izlemek isteyen bir kul gibi, örneğin EYYUP (as) ın üzerindeki kurt' a ne şekilde merhamet ettiğini, yine İbrahim (as) sırf cibril'e merhameti göstermek adına ateşe olan yolculuğunda ateşe, suya, kainat'a başta cibril'e (bir melek olduğundan dünya içi bir canlıya dokunmasını istemeyip onu pis insan cesedi ile kirletmek istememiş olması) merhamet ederek bu kavramın ne kadar büyük ve Kemal'e ulaşmak için ne kadar çaba göstermek gerektiğini bizlere bin yıllar öncesinden öğretmeye çalışmış ve bize de soyundan gelecek bir Nebi/ Rasûl ile öğretmesini ALLAH'tan dilemiş bu duası kabul olmuş, böylelikle hem ALLAH'ın kulu üzerindeki Murad-ı olmuş hemde onun duası kabul edilmiştir, (salli ve barik). Tüm kitab'ı ve Rasûl'ünü, neredeyse tüm hayatını bizlere merhamet etmeyi öğrenmemiz Murad'ın dan dolayı, neredeyse bine yakın ayet ile bizlere bu kavramın ne kadar büyük ve önemli olduğunu bildirmiş ve bundan mutlak sorumlu olduğumuzu bizlere haber vermiş, bizlerde aslında en başında şahid olduğumuz (Bezm-i elest'te) onun Merhameti'nin seslenişine şahidlik etmiş zat-ı bize merhamet ederek bizleri muhatab aldığını ve bundan dolayı bize de mutlak merhametin kendisinden olduğunu, ancak her şart ve şekilde merhameti yaşayan ve ruhuna işlemiş, istem dışı bir kas hareketi gibi hayatına tatbik etmiş kullar olmamızı bizlere ap açık emretmiş dir. Merhamet'i idrak etmemiş kimse RAHMAN ismi şerif-i'ni kavrayamayacağı gibi surenin bundan sonraki ifadelerinin onda bir uyanış bir hareket tesiri olmayacağını, dolayısıyla söylenen bu seslerin sadece ağızdan çıkıp kalbe inmeyeceğini, bizlere yine merhametinden öğretmiş, anahtara ulaşmamız için bunu açıkça kullarına göstermiş ve Hakiki merhameti yine bizlere yaşamın içerisinde bizlere O' öğretmiştir. Sonuç olarak savaş müstesna (İslam'a karşı savaşan gayri müslimler) her ne şart ve şekil ile olursa olsun ve içinde bulunduğumuz durumun ahvali vs ne olursa olsun merhamet etmenin ne demek olduğunu ve nerden geldiğini ve ne için merhamet etmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Hakikat-i ALLAH azze ve celle bilir. 2 Recep 1443 بايتول 2. Ayet devamı, Recep 1443'te Rahim ismi şerif'i... İnşâALLAH
·
333 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.