Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Işığın Gücü
Bu ışığın gücü insanlara bahşettiği öz bilgidir. Bir kimse bu ışıkta aydınlanırsa, gerçek durumu ona açıklanır. Pek çok imanlı kendi kendine yeten, doymuş ve kibirle dolu hayatlar sürmektedir. Sarf edilen hiçbir insan sözü, teşvik, öğüt, açıklama, uyarı ya da kınama böyle bir kişiye kendi düşmüş durumunu gösteremez. Ancak Tanrı lütfunu göstererek Kutsal Ruh aracılığıyla kişiyi aydınlattığı zaman, böyle biri ne kadar yozlaşmış, düşmüş ve iki yüzlü olduğunu görecektir. Tanrı'nın ışığı geldiğinde, her şey renk değiştirir. Tanrı'nın aydınlığında her şey gerçek rengini belli eder. Esasen Tanrı'nın ışığında aydınlanmamış hiçbir insan kurtulamaz. Tanrı'nın ışığında aydınlanmadan hiç kimse ruhsal yolculukta ilerleyemez ve etkin bir iş yapamaz. Bir günahkar Rab İsa'nın Kurtarıcı olduğuna nasıl inanabilir? Kesinlikle tartışma yoluyla değil. Günahkar olduğunu nasıl anlayabilir? Kesinlikle ayıplamayla değil. Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, ister en mantıklı sözcüklerle tartışma başlatın, ister fevkalade nedenler öne sürün ya da en katı sözlerle uyarın; bunların hiç biri bir günahkarın günahlarını görmesini ve İsa'nın Kurtarıcı olduğunu anlamasını sağlayamaz. Bu yöntemlerin yararsız olduğunu söylemiyorum. Belli önemleri vardır. Ama bu yaklaşımlar aracılığıyla insanlar günahkar olduklarını ve İsa'nın Kurtarıcı olduğunu sadece akli olarak bilebilirler. Bu yöntemler asla görmelerini sağlamaz. Günahkar kişi kördür ve bu körlük Tanrı'nın Müjdesi'nden yayılan gerçek ışığı görmekten onları alıkoyar. Kutsal Ruh, Tanrı'nın ışığıyla günahkarların gözlerini açar ve onları aydınlatır. Görmek Yeni Antlaşma'da özel bir berekettir. Tanrı, kendi Oğlu'nu benim içimde sergiler. Bu durum kurtulan her insan için ortak bir deneyimdir. İnsanları güzel düşüncelerle, mantıkla, sıcak duygularla, müzikle, gözyaşlarıyla ya da tartışmalarla "Hristiyan olmaya" ya da "İsa'ya inanmaya" çağırmak boştur. Tanrı'nın Kutsal Ruh aracılığıyla yayılan ışığı birinci vazgeçilmez unsurdur. Temel gereksinim günahkarın kendi durumunu ve İsa'nın yüceliğini görmesidir. Günahkarın gözyaşı dökmesini, tövbe etmesini, hararetle günahlarını itiraf etmesini, kendini iyi hissetmesini sağlamaya kalkışmak boştur. Sadece Kutsal Ruh'ta gören bir günahkar Rab İsa'ya Kurtarıcı olarak gerçekten iman edebilir. Çünkü görmediğiniz şeye asla inanmazsınız ve görmediğiniz şeyi kabul edemezsiniz. İç varlığınızda gördüğünüz zaman iman edersiniz. Sadece bu tür bir iman sağlamdır. Sadece bu iman denemeler karşısında direnecektir. Hristiyan hayatında ilerleme teşviklere, uyarılara ve öğretilere bağlı değildir. Mesele bir imanlıya hararetli olmasını, görevini yapmasını, daha çok Kutsal Kitap okumasını ya da daha çok dua etmesini söylemek değildir. Bütün bunlar öncelikli değil, ikinci sırada gelir. Aslı olan görmektir. Bu nedenledir ki, Pavlus Efesliler'e yazdığı mektupta, onların Rab'de iyi durumda olduklarını ve Korintliler gibi ahlak bakımından düşmüş olmadıklarını bilmesine rağmen, onlar için ilk dua konusu Tanrı'nın Kutsal Ruh aracılığıyla yürek gözlerini aydınlatmasıydı. Hristiyan hayatında ilerlemek, imanlıların gözlerini açan, Tanrı'nın yüceliğinin zenginliğini ve İsa Mesih'in dirilişi aracılığıyla bağışladığı kudretin büyüklüğünü görmelerini sağlayan Tanrı'nın ışığını almaya bağlıdır. Bu şeyleri görmediği ve Tanrı'nın lütfettiği şeylerin zenginliğini bilmediği sürece bir Hristiyan'ın ilerlemesi olanaksızdır. Tanrı'nın işini yapan herhangi biri Tanrı tarafından aydınlatılmış olmalıdır. Sadece Tanrı'nın aydınlattığı kişi benliğini yargılayabilir. Benliğini yargılayan biri Tanrı tarafından kullanılabilir. Tanrı'nın aydınlattığı kişi ne kadar kirli olduğunu görebilir, çünkü Tanrı'nın kutsallığını görmüştür. Ne kadar haksız olduğunu görebilir, çünkü Tanrı'nın yüceliğini görmüştür. Bir imanlı kendisini böyle tanıdıktan sonra, gerçekten sünnet olmuş, kendisine hiç güvenmeyen (yalnızca güvenmemekle kalmayan, ama derinden nefret eden) ve tamamen Kutsal Ruh'a dayanan biri haline gelecektir. Ancak Tanrı'nın eli altında yaşayan böyle biri Tanrı tarafından kullanılabilir. Ancak böyle biri Tanrı'nın görüşüne sahip olur, Tanrı'nın planını görür ve hedefini anlar. Tanrı tarafından aydınlatılmamış pek çok insan kendisini şahane sanır. Şeytan, insanları hali hazırda kutsallığı elde ettiklerine ve günahsız olduklarına inandırarak aldatmaktadır. Tanrı'nın ışığıyla aydınlanmamış oldukları için böyle söylediklerini anlamazlar. Bundan dolayı benliğin yozlaşmış olduğunu anlamazlar. Ben Mesih'in yaşamımız olduğuna ve günahlarımızın tamamen alt etmemizi sağlayacağına derinden inanan biriyim. Hiçbir Hristiyan bu dünyada günahtan kaçınmanın imkansız olduğunu söyleyerek bahaneler yaratamaz. Ama zaferli bir hayat sürsek bile, benliğimizin yozlaşmış olmadığını söyleyemeyiz. Günümüzde "insan ya bir uca ya da diğer bir uca gider" şeklinde hatalı bir düşünce var. Bazıları yozlaşmış oldukları için günah işlememenin olanaksız olduğunu düşünüyor. Diğerleriyse Mesih'i zaferleri olarak kabul ettikleri için, günahtan kökten temizlendiklerini ve bu nedenle artık yozlaşmış olmadıklarını düşünür. Aslında bu iki düşüncede yanlıştır. Gerçek şu ki Mesih'te zaferliyiz, ama kendi içimizde yozlaşmış durumdayız. Bir imanlı her gün günah karşısında Mesih aracılığıyla tam bir zafer hayatı sürebilir ve aynı zamanda son derece yozlaşmış olduğu duygusunu taşıyabilir. Bu çürümüşlük ve yozlaşmışlık duygusu zaferine mani olamaz, çünkü günahı alt eden kendisi değil, içindeki Mesih'tir. Benzer bir şekilde, zaferli oluşu tam bir yozlaşmışlık duygusunu ortadan kaldırmaz, çünkü benliğin yozlaşmış doğası Mesih'in sağladığı kurtarış sayesinde değişmeyecektir. Kendi küçük ve loş ışıkları altında çok kutsal, günahsız ve sevgide yetkinleşmiş olduklarını düşünerek aldanan birçok insan olduğundan, Kutsal Kitap'taki pek çok iman adamının Tanrı'nın ışığı altında kendilerini nasıl gördüklerine bakmamız gerekir. EYÜP Eyüp doğru bir adamdı. Tanrı'nın Eyüp hakkındaki görüşü buydu. Çektiği bütün sıkıntılar boyunca ü arkadaşı onun günah işlediğini ve Tanrı'yı öfkelendirdiğini düşündü. Ama o bunu inkar ederek suçsuz ve doğru olduğunu kanıtlamak için onlarla büyük bir tartışmaya girdi. Hepimiz biliyoruz ki, Tanrı kendisini ona açıkladığı zaman Kutsal Kitap'ta şöyle dediği yazılıdır: "Kulaktan duymaydı bildiklerim senin hakkında, şimdiyse gözlerimle gördüm seni. Bu yüzden kendimi hor görüyor, toz ve kül içinde tövbe ediyorum" (Eyüp 42:5-6) Tanrı'nın ışığı onu aydınlattığında, Eyüp ne kadar düşük bir durumda olduğunu anladı. İnsani sözler Eyüp'ün kendisini ayıplamasını sağlayamadı, ama Tanrı'nın ışığı onu alçalttı. Yeşaya Tanrı Yeşeya'yı göreve göndermeden önce ona görkemini gösterdi. Bu görkem karşısında Tanrı'nın peygamberi feryat etmekten başka bir şey yapamadı: "Vay başıma! Mahvoldum. Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral'ı, Her Şeye Egemen Rab'bi gözlerimle gördüm" (Yeşeya 6:5) Bu görümü almadan önce, Yeşeya'nın dudakları kirliydi ve dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyordu. Ama bu durumu fark etmemişti ve muhtemelen Tanrı'ya hizmet eden bir peygamber olabileceğini düşündü. Tanrı'nın parlak ışığı geldiği zaman, içinde yaşadığı toplumun gerçek durumunu görebildi. Aynı zamanda kendi durumunu da gördü; dudaklarının ne kadar kirli ve Tanrı'nın sözcüsü olamayacak kadar değersiz olduğunu gördü. Bu yüzden "Vay başıma! Mahvoldum!" dedi. Gerçekten de Tanrı'nın Kutsallığı "Vay" çekmemize neden olur. Kendisini bu şekilde tanıdıktan sonra Seraflar'dan biri korla ağzına dokundu ve temizlendi. Burada çok yerinde bir sıralama görmekteyiz: İlk önce kirlilik, sonra Tanrı'nın ışığı ve kirliliğini görmek ve sonra temizlenme olasılığı ve sonra giderilmeye hazır duruma gelme. Daniel Kutsal Kitap'ta günahlarından bahsedilmeyen iki insan vardır. Daniel bunlardan biridir. Buradan Tanrı'yı hoşnut eden bir adam olduğunu anlıyoruz. Gene de Kutsal Kitap Rab'bi gördüğü ve Tanrı'nın ışığıyla aydınlandığı zaman, şöyle diyor: "Böylece ben yalnız kaldım. Bu büyük görümü seyrederken gücüm tükendi, benzim büsbütün soldu, kendimi toparlayamadım. Sonra adamın sesini duyunca yüzüstü yere düşüp derin bir uykuya daldım" (Daniel 10:8-9) Tanrı'nın ışığı altında en önde gelen kutsallar bile ayakta duramaz. Yüzüstü yere düşmek zorunda kalmıştır. Habakkuk Habakkuk da Tanrı'nın ışığıyla aydınlandığı zaman aynı deneyimden geçmiştir. Şöyle dedi: "Sesini duyunca yüreğim hopladı, seğirdi dudaklarım, kemiklerim eridi sanki, çözüldü dizlerimin bağı" (Habakkuk 3:16) Petrus Petrus'un kendisine güvenen ve atılgan biri olduğunu biliyoruz. Ama Tanrı'nın ışığı Rab İsa aracılığıyla biraz olsun üzerine parladığında, Petrus kendisini gördü ve günahkar olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Öğrencilerin bütün geceyi balık tutamadan geçirdikleri öyküyü biliyoruz. Sonra Rab ağlarını derin sulara atmalarını buyurdu. Buyruğa itaat edince öyle çok balık tuttular ki, iki tekne balıkla dolup taştı. Bu sayede Rab'bin yüceliği parladı ve Petrus İsa'nın ayaklarının dibine kapanarak "Ya Rab, benden uzak dur, ben günahlı bir adamım" dedi. (Luka 5:8) Pavlus Pavlus yüce mücadeleyi sürdüren, yarışı bitiren ve imanı koruyan biriydi. Bu dünyayı terk etmesine az bir zaman kala, bize şöyle der, "Günahkarların en kötüsü benim." Burada dikkat çekmek istediğimiz şey "benim" ifadesinin şimdiki zaman olmasıdır. Bu ifade ölümün eşiğindeyken kendisini nasıl gördüğünü belirtmektedir. Rab İsa'nın günahkarları kurtarmak için dünyaya geldiğini ve günahkarlar arasında birinci geldiğini söyler. Övünecek hiçbir şeyi yoktur. Başarıları yoktu, bir özelliği yoktu. Mesih'in lütfuyla kurtulan diğer günahkarlardan farksızdı. Yalnız bununla da kalmamış, kendisini diğerlerinden daha kötü saymıştı; bu yüzden Rab'bin lütfuna diğerlerinden daha çok ihtiyaç duyuyordu. Tanrı'nın ışığını Pavlus'dan daha çok alan kim var? Aldığı ışığın miktarı diğerlerinden fazla olduğu için, kendisini diğerlerinden daha iyi tanıyordu ve kendisi hakkında verdiği hüküm daha şiddetliydi. Ancak kendisini tanımayan kişiler kutsal, gelişmiş ve özel olduklarını düşünürler. Kendilerini tanımamalarının nedeni Tanrı'nın ışığıyla aydınlanmamış olmalarıdır. Yuhanna Rab'bin sevdiği bu öğrenci, Rab'bin dünyada geçirdiği günler boyunca O'na diğerlerinden daha yakındı. Rab'bin göğsüne başını yaslayan öğrencinin Yuhanna olduğunu hatırlayalım. Rab'bin dirilişinden sonra on yıllarca Rab'be hizmet etti ve Rab özellikle paydaşlık, Tanrı'nın sevgisi ve Tanrı'nın ışığı hakkında bir mektup yazmak için onu kullandı. İnsani olarak konuşursak, eğer bu elçi Tanrı'nın ışığını görseydi, diğerleri kadar korkmaması gerekirdi. Gene de, Patmos adasında aldığı görümde Rab'bin yüceliğini tasvir ederken şu sözleri kullanmıştı: "Yüzü bütün gücüyle parlayan güneş gibiydi. O'nu görünce, ölü gibi ayaklarının dibine yığıldım" (Va. 1:16-17) Tanrı'nın ışığını gördüğü zaman yere kapanmayacak kimse yoktur.
Watchman Nee
Watchman Nee
https://1000kitap.com/yazar/i112912
·
223 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.