Gönderi

Beyin ve alkol ilişkisi
İnsanlar alkolü sever. O kadar ki, alkolle ilişkili meseleler birçok toplum için sürekli bir sorun oluşturur. Bunlar o kadar yaygın ve devamlı şekilde ortaya çıkabilir ki, onlarla uğraşmak milyarlara mâl olabilir. Öyleyse bu kadar zararlı bir şey nasıl bu kadar popüler olabiliyor? Muhtemelen alkol eğlenceli olduğundan. Bunun yanında, ödül ve zevkle ilgili beyin bölgelerinde dopamin salınımına neden olur (sosyal işçilerin çok hoşlandıkları o acayip neşeli sarhoşluğu yaratarak). Ayrıca alkol etrafında örülmüş sosyal bir gelenek de vardır; kutlamaların, arkadaşlık kurmanın ve genel olarak eğlencenin neredeyse zorunlu unsurudur. Alkolün zararlı etkilerinin bu nedenle sürekli hafife alındığını görebilirsiniz. Elbette akşamdan kalma hali kötüdür ama akşamdan kalmaların berbatlığını karşılaştırmak ve bunlarla gülmek de arkadaşlarla bağ kurmanın bir diğer yoludur. Ve sarhoş insanların gülünç davranışları bazı durumlarda (belki sabah saat onda bir okulda) tehdit edici olsa da herkes aynı anda bunu yaptığında eğlencelidir, değil mi? Modern toplum tarafından bizden talep edilen ciddiyet ve uyumun ortasında gerekli bir ferahlamadır bu. Böylelikle, alkolün olumsuz etkileri, alkolden hoşlananlar tarafından ödenmeye değer bir bedel olarak değerlendirilir. Olumsuz etkilerden biri de bellek kaybıdır. Alkol ve bellek kaybı el ele yalpalayarak gider. Komedi dizilerinde, stand-up gösterilerinde, hatta kişisel anekdotlarda mizah malzemesidir, genellikle sarhoş geçirilen bir geceden sonra uyanıldığında normal şartlarda bir insanın yatak odasında bulunmayacak trafik konileri, garip giysiler, horlayan yabancılar, kızgın kuğular ve diğer şeylerle çevrili bulunabilmeyi içerir. Pekâlâ, bu durumda en başta alkolün beynimizin bellek sistemini neden etkilediği konusuna bakmamız gerekiyor. Nihayetinde ne zaman bir şey yesek, sayısız çeşitlilikte kimyasal ve madde sindiriyoruz, neden bunlar dilimizi dolaştırıp bizi sokak lambalarıyla kavgaya sokmuyor? Bu, alkolün kimyasal özelliklerinden kaynaklanır. Beden ve beyin, potansiyel olarak zararlı maddelerin sistemimize girmesini engellemek için değişik savunma seviyelerine sahiptir (mide asitleri, karmaşık bağırsak duvarları, yabancı şeyleri beyinden uzak tutmaya adanmış bariyerler…) ama alkol (özellikle de içtiğimiz tür olan etanol) suda çözünür ve tüm bu savunma hatlarından geçecek kadar ufaktır, dolayısıyla içtiğimiz alkol kan dolaşımı sayesinde tüm beden sistemlerine dağılır. Ve beyinde biriktiğinde önemli birçok işe çomak sokar. Alkol bir depresandır. Ertesi sabah sizi berbat ve depresif hissettirdiği için değil (elbette bunu da yapar) ama beyin sinirlerindeki faaliyeti bastırdığı için; müzik setinin sesini kısan biri gibi bunların faaliyetini azaltır. Ama bu neden insanları daha gülünç şekilde hareket ettirsin ki? Beyin etkinliği azalmışsa sarhoş insanların köşede sessizce oturup sızması gerekmez mi? Evet, kimi sarhoşlar tam da bunu yapar ama unutmayın ki insan beyninin uyanık olduğumuz her an yürüttüğü işlemler sadece bir şeylerin olmasını sağlamaz, bazı şeylerin de olmasını önler. Beyin neredeyse yaptığımız her şeyi kontrol eder ama her şeyi aynı anda yapamayız, bu yüzden beynin önemli bir kısmı ketlemeye (engellemeye) ve belli beyin bölgelerinin aktivasyonunun durdurulmasına ayrılmıştır. Büyük bir şehirde trafiğin nasıl kontrol edildiğini düşünün; bu karmaşık bir iştir ve belli dereceye kadar “dur” işaretlerine ya da kırmızı ışıklara dayanır. Bunlar olmadan şehir dakikalar içinde karmaşık bir durma noktasına gelebilir. Benzer şekilde beynin, önemli ve hayati fonksiyonları sadece ihtiyaç duyulduğunda sağlayan sayısız bölümü vardır. Örneğin bacağınızı hareket ettiren beyin bölgesi çok önemlidir ama bir toplantıda oturmaya çalıştığınızda değil, bu yüzden başka bir beyin bölgesinin bacak kontrol eden bölgeye, “Şimdi sırası değil dostum” demesine ihtiyaç duyarsınız. Alkolün etkisi altında, normalde hoppalık, aşırı neşe ve öfkeyi kontrol atlında ya da baskılanmış olarak tutan beyin bölgelerindeki kırmızı ışıklar ya soluk hale geliyor ya da kapanıyor. Alkol aynı zamanda konuşmada netlik ve yürüme koordinasyonundan sorumlu alanları da kapıyor. Şu kayda değerdir ki, kalp atış gibi şeyleri kontrol eden daha basit ve temel sistemlerimiz gayet sağlam ve zindeyken daha yeni, daha karmaşık süreçler alkol tarafından kolayca kesintiye uğratılır ya da zedelenir. Modern teknolojide buna bazı paralellikler vardır; 1980’lerden kalma bir walkman’i merdivenden aşağı düşürseniz de çalışmaya devam ederken, akıllı bir telefonu masanın köşesine çarparsanız yüklü bir tamir masrafıyla karşılaşabilirsiniz. Öyle görünüyor ki karmaşıklık kolay zedelenebilirlikle sonuçlanıyor. Beyin ile alkolde de durum bu, “yüksek” fonksiyonlar ilk gidenler oluyor. Sosyal kısıtlama, utanma ve kafamızın içindeki “Bu herhalde iyi bir fikir değil” diyen küçük seslerde. Alkol bunların sesini kolayca kesiyor. Sarhoş olduğunuzda aklınızdakileri söylemeye daha meyilli oluyorsunuz ya da bir kahkaha için delice riskleri göze alabiliyorsunuz, örneğin beyin üstüne koca bir kitap yazmak gibi. Alkol tarafından kesintiye uğratılan son şeyler (ve bu noktaya varmak için epey içmek lazım) kalp atışı ve nefes alma gibi temel fizyolojik süreçlerdir. Eğer bu duruma varana kadar içmişseniz, muhtemelen endişelenmeye yetecek kadar beyin fonksiyonuna sahip değilsinizdir ama aslında gerçekten de endişelenmelisiniz. Bu iki uç arasında teknik olarak hem temel hem de karmaşık olan bellek sistemi vardır. Alkolün özellikle bellek oluşumu ve kodlanmasından sorumlu beyin bölgesi olan hipokampusu kesintiye uğratma eğilimi var gibidir. Ayrıca kısa süreli belleğinizi de sınırlayabilir ama ertesi gün uyandığınızda endişelendirici boşluklara neden olan, hipokampus aracılığıyla uzun süreli belleğin kesintiye uğramasıdır. Elbette bu tam bir kapalı olma hali değil, hatıralar hâlâ oluşuyordur ama daha verimsiz ve tesadüfi olarak. İlginç bir ek: Çoğu insan içi bellek oluşumunu tamamen bloke edecek kadar içmek (sızma) zar zor konuşacakları ya da zar zor ayakta duracakları kadar sarhoş olmak anlamına gelir. Ancak alkolikler farklıdır. Uzun süredir içiyorlardır, o kadar ki bedenleri ve beyinleri düzenli alkol girişiyle baş edecek, hatta bunu gerektirecek şekilde adapte olmuştur, bu nedenle ortalama bir insanın dayanabileceğinden çok daha fazlasını tüketmelerine rağmen ayakta ve anlaşılır kalabilirler. Ancak tükettikleri alkolün hâlâ bellek sistemleri üstünde etkisi vardır ve beyinlerinde yeterince içki varsa, bu bellek oluşumunun tamamen “kapanmasına” neden olurken toleransları nedeniyle hâlâ normal şekilde konuşmaya ve hareket etmeye devam edebilirler. Sorunları dışsal olarak göstermezler ama on dakika sonra söyledikleri ya da yaptıkları şey hakkında hiçbir hatıraya sahip değildirler. Oynadıkları bilgisayar oyununu başkasına bırakmış gibidirler, dışarıdan oyunu izleyen birisi oyuncunun değiştiğini fark etmez. Ama yerini bırakan oyuncu tuvaletten çıkıp geldiğinde neler olup bittiği konusunda hiçbir fikri yoktur. Evet, alkol bellek sistemini kesintiye uğratır. Ama çok özel koşullarda aslında hatırlamaya da yardımcı olabilir. Bu, duruma özgü hatırlama olarak bilinen olgudur. Basitçe ifade edersek, alkol ya da uyarıcılar ya da beynin faaliyetini herhangi bir şekilde değiştiren maddeler belli bir nörolojik durum yaratır. Beyin aniden her yanı kaplayan engelleyici bir maddeyle baş etmek zorunda kalınca bu durum muhakkak fark edilir, odamızın dumanla dolduğunu fark etmemenizin imkânsız olması gibi. Bu ruh halinde de uygulanabilir; eğer bir şeyi kötü bir ruh halindeyken öğrendiyseniz, daha sonra tekrardan kötü bir ruh hali içindeyken bunu hatırlamanız daha kolay olacaktır. Ruh halini ve ruhsal rahatsızlıkları beyindeki “kimyasal dengesizlikler” olarak tanımlamak aşırı basitleştirme olur (yine de çoğu insan bunu yapar), ancak belli bir ruh halindeyken kaynaklanan ve ona yol açan kimyasal ve elektro-kimyasal etkinliğin genel seviyeleri beynin tanıyabileceği bir şeydir, tanır da. Böylece hatıraları tetiklemek için kafanızın içindeki bağlam da potansiyel olarak kafanızın dışındaki kadar yararlıdır. Alkol belleği kesintiye uğratır ama sadece belli bir noktadan sonra; birkaç bira ya da şarabın verdiği çakırkeyifliği yaşamak ve ertesi gün hâlâ her şeyi hatırlamak mümkündür. Ama iki kadeh şaraptan sonra ilginç bir dedikodu ya da faydalı bir bilgi öğrenirseniz, beyniniz hafif sarhoş halinizi hatıranın parçası olarak kodlayacaktır, böylece (başka bir gece) yeniden iki kadeh şarap içtiğiniz zaman bu hatıraya ulaşmanız çok daha kolay olacaktır. Bu senaryoda, bir kadeh şarap gerçekten de belleğinizi güçlendirebilir. Lütfen bunu sınav ya da test için çalışırken aşırı içmek için bilimsel bir dayanak olarak almayın. Sınava girerken sarhoş olmanız, alkolün size sağlayabileceği ufak tefek bellek avantajlarını ortadan kaldıracak kadar ciddi bir sorundur, özellikle de bu sürücü belgesi için pratik sınavıysa. Ama umutsuz öğrenciler için hâlâ bir şans var: Kafein beyni etkiler ve hatıraları tetikleyebilecek özel bir dahili durum yaratabilir; birçok öğrenci sınava hazırlanırken kafein yüklü geceler geçirir, dolayısıyla sınava girdiğinizde benzer şekilde aşırı kafein tarafından uyarılmış olursanız, bu size notlarınızdan bazı önemli ayrıntıları hatırlamada yardımcı olabilir. Tamamen çürütülemez bir kanıt değil ama bir defasında (bilmeden) bu taktiği üniversitede kullanmıştım, özellikle de çekindiğim bir sınava hazırlanmak için tüm gece uyumadım. Aşırı miktarda kahve beni ayakta tuttu ve tam sınavdan önce de sınav bitene kadar ayakta kalabilmek için koca bir fincan dolusu kahve içtim. Sınavda 73 almıştım, o seneki en yüksek notlarımdan biriydi. Yine de bu yaklaşımı tavsiye etmem. Evet, iyi bir not aldım ama tüm sınav boyunca çaresiz tuvalet ihtiyacı duydum, daha fazla kâğıt gerektiğinde sınav gözlemcisine “baba” diye seslendim, eve dönerken de sert bir kavgaya tutuştum. Bir güvercinle.
Kategori: ÇıkarımlarımKitabı okuyor
··
259 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.