Gönderi

27 Nisan ve 28 Şubat'ın siyasal ortamı
Geçmişe bakıldığında, 2007 yılında yaşanan deneyimler, silahlı kuvvetlerin en yüksek kademesinde ciddi bir siyasal kavrayış eksikliği olduğunu ve kamuoyunun yanlış yorumlandığını gösterdi. Eğer 27 Nisan “e- muhtırası”ndan sorumlu olanlar, doğrudan bir hükümet darbesine başvurmaksızın cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu etkileyebileceklerini ciddi olarak düşünmüş idiyseler, büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. Onlar, ordunun baskısının “Refahyol” hükümetinin devrilmesinde önemli bir rol oynadığı 1997 yılındaki durumla paralellik gösterdiğini düşünmüş olabilirler, ama 2007 yılının ortamı tamamen farklıydı. “Refahyol”un tersine, AKP hükümeti, gerek ülke içinde halkın büyük desteğine, gerek ülke dışında desteğe sahipti. 1997 yılında “Refahyol”a karşı olan iş dünyasından insan hakları örgütlerine kadar çok çeşitli kurumlar, 2007 yılında AKP'yi devirecek bir askeri harekete şiddetle karşıydılar. Orgeneral Başbuğ'un farkına varmış göründüğü gibi, eğer silahlı kuvvetler siyasal aktörler olmaya devam edeceklerse, onların da halka hitap etme tarzlarını değiştirmeleri –halka konuşmak yerine halkla konuşmayı, ya da tamamen kendi aralarında konuşmayı öğrenmeleri, gerekir. Konu her ne kadar pek tartışılmış olmasa da, askeri zihniyetin değişmesi, askerlerin sosyal şartlar ve tutumlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları ve böylece subaylar ile sivil toplumun büyük bölümü arasındaki kültürel uçurumun daraltılması için, katı duvarlar içindeki askeri eğitim sisteminde ve bu sistemin beslediği kolektif kültürde reform yapılması gerekir. Ama gerek birbiri ardına gelen hükümetler, gerek ordu komutanları bu konuya hemen hiç dokunmamışlardır.
Sayfa 163Kitabı okudu
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.