Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1326 syf.
·
Puan vermedi
·
73 günde okudu
Uzun bir seyahatteyseniz, her konaklama yerinde elinizdeki deftere, ya da bilgisayarınıza notlar alarak devam edebilirsiniz, bense çoğu kez, manzaranın ya da tarihi eserin fotoğraflarını çekmeyi bile unuturum :) Fakat o anı sonuna kadar yaşamanın sunduğu konfor, hiç bir kadrajın mercekle buluşmasında yoktur... Yol arkadaşlarınızla sohbet etmekse, asıl seyahattir. Çünkü yolun hem bağlayıcı, hem de sizi kendinizden, iç dünyanızdan uzaklaştıran bir yanı vardır. Kendinize uzaktan bakma imkanı bulursunuz. İlk kez gördüğünüz yerlerin, keşfettiğiniz lezzetlerin, yeni'nin şaşkınlığı, ümidin saflığıyla aynı kabiledendir. :) Kim ne derse desin mekanın insanın içine sirayet eden bir yanı vardır. Hele bu ardına düştüğünüz ses, tekinsiz sözlerle sizi aniden kavrayıp iç manzaranızın boşluğuna hiddetle savuruyorsa... Hele bu mekan, kâh zirvelerde bir bilge bakışa, kâh yerin fersah fersah altında öfkeyle homurdanan zehirli bir yılana dönüşüyorsa... Daha evvel Zerdüşt'ü okuyan arkadaşlarım, sakin olun, o okuduğunuz çekirdek çitlerken göz ucuyla baktığınız dizinin 30 saniyelik fragmanıydı sadece :)) Ben şöyle dedim; okuduğum bütün kitapları Zerdüşt gibi okumuşsam, berdüş olup çıkmışım :) Ki Jung çoğu yerde şunu diyor; 'Bunun manasını hiçbirimiz bilemeyiz.' :) Oysa ne çok içlenmiştik, nasıl yakalamıştı o cümleler bizi, nasihatleri duyunca, eyvallah demiş, iyiliğe, erdeme, güzel olan her şeye verip veriştirince, afallayıvermiştik... Bunun en kolay yolu bazı şeyleri deliliğe vermektir. Fakat çocuklar ve deliler, yolun sonundan seslenirler bize, bu yüzden çok tanıdık gelirler... Jung'un böyle vakaları olmuş mesela, bazı hastaları hummaya tutulduğunda, inanılmaz derecede normal şeyler söylemişler, hatta bunu biraz daha aşıp, kehanette bulunmuşlar :) Efendim inceleme burada bitti, bazı eserlerin de önsözünü okuyup ben sana sonra dönerim demiyor muyuz? :)) Bundan sonra ki kısım Nietzsche'nin Zerdüşt'üyle ilgili ciddi spoiler içermektedir. Eserin adından da anlaşılacağı gibi, Carl Gustav Jung, Böyle Buyurdu Zerdüşt'le ilgili uzun bir döneme yayılan seminerler vermiş ve psikiyatrist dostlarıyla, ilgi duyan katılımcılarla, üzerine konuşmuşlar. Bu konuşma çok samimi, özel bir ön hazırlığı yok kimsenin, anfide ders anlatırmış gibi, herkese fikirlerini sormuş Jung, keyifli keyifli sohbet etmişler. Başından sonuna kadar cümle cümle psikolojik tahlillerle devam ediyor eser. Alıntıların altına aldığım kısa notlarla biraz değinmek isterim... İP CAMBAZI VE RUHUN GERİLME KATSAYISI; Zıtlıkların gerilimi; enantiodromia... Psikolojide hayli önemsenen bir yaklaşım var; Enantiodromia. Aslı Herakleitos'a ait olan bu kuramı, Jung çalışmalarıyla geliştirmiş ve pek çok yöntemin temeline yerleştirmiş. Enantiodromia; karşıtına doğru çekilmek koşmak manasını taşıyor. Bir anlamda zıddına dönüşmek. İyi ve kötü Yin ve Yang Kartal ve yılan Nietzsche'nin 'iyi ve kötünün ötesinde' dediği şey... Pek çok yerde gördüğümüz o kartalın boynuna dolanmış vaziyette bulunan yılanın manası şudur... Kartal; Dünya ile ilgili cismani yüklerini atmış, özgürleşmiş, ruhu temsil eder. Çok da güçlüdür çünkü toprağın altında yuvalanmış kötücül gücü ve bedeni temsil eden yılanı paramparça edip bünyesine katabilir :) Günlük hayatta yaşadığımız en büyük çelişkilerden biri ruhumuzdaki gerçek yaşam ve toplumun bize dayattığı uyumlu yaşam(Persona) arasındaki uçurumdur. Bazen öyle bir kaptırırız ki içimizde akıp giden hakikati tamamen yok sayarız ve gündelik yaşantımıza yoğunlaşırız. Zamanla bir huzursuzluk başlar, nedeni yansıtmaya çalıştığımız cesaretin içeride büyüttüğü korkaklıktır, ya da affettiklerimizin içimizde derinleştirdiği öfkemizdir.Bu kaçınılmazdır çünkü iki karşıt durumu bilinç düzeyinde ne kadar besliyorsak, bilinçdışımızda ki karşıtını da o ölçüde besliyoruz demektir. Bu kendi ruhsal dengemizi kontrol altında tutabilmek için önemli bir ipucudur... Elbette bilinçdışımızın içeriğini kavrayamayız ve onun ne olduğunu söyleyemeyiz ama bilincimizde yükselen suları gözlemleyip, bilinçdışımızın ne olmadığını söyleyebiliriz... NİETZSCHE'NİN ZERDÜŞT'Ü DİNLERKEN DURAKSADIĞI ANLAR ÜZERİNE... Metnin pek çok yerinde, Nietzsche'nin duraksamalar yaşadığını, adeta düşüncelere daldığını görüyoruz. Çok ciddi bir konudan bahsediyorsunuz, müthiş kaptırmışsınız, kutsal bir metni okuyormuşsunuz gibi kendinden emin ve tok sesiniz, cümleler kulakları tatlı bir esintiyle dolduruyor... Derken birden bire coşkuyu yitirdiniz, bir an ne dediğinizi unuttunuz, aktığı yeri küle çevirecek kadar güçlü sözcüklerinizin kıvılcımları söndü... İçinizde ki ses, "dur" dedi, sen "bunlara gerçekten inanıyor musun?" Bilinçdışınızdan yayılan bir ürperti, susturdu bilincinizi, zaferle gülümsedi, elm sokağı kabusu gibi :) Jung'un takıntılı durumları saptamasına ve kompleksleri belirlemesine yardımı olan çağrışım yöntemi de, bu fikirden yola çıkarak başarıya ulaşmıştır. NİETZSCHE'NİN PATOLOJİK MEGALOMANİSİ... Her insanın içinde kendi zihinsel ve duyusal eşiğini geçen, bir bilge vardır. Jung bu imgeyi "bilinçdışımızdaki kahin" diye adlandırır. İçinize doğan şeylerin benliğinizle ya da bilinç düzeyinizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu bilgenin ta kendisi olduğumuza inanmak bize çok çekici gelir. Fakat bu masum tatmin duygusu aslında oldukça tehlikelidir. Erdemli olma tutkusu insanı zamanla kendisinin mesih, peygamber, ya da olağanüstü lutuflarla donatılmış, seçilmiş bir kul olduğuna inandırır. Nietzsche kendisini Zerdüşt'le özdeşleştirmiş ve bu konudaki ısrarı onu dönüşü olmayan bir yola sürüklemiştir... NİETZSCHE'NİN YAZDIKLARI, BİLİNÇDIŞINDA KONUŞAN ZERDÜŞT'ÜN SÖZLERİDİR... Nietzsche bu bilince taşan seslerden kendi sesinin tınısını kurtaramadığı için hastalanmıştır. Bu tespit psikolojik bütün süreçlerde işlevi olan önemli bir hadisedir. Bizler Animus'un etkisine kapılıp durmaksızın boşlukta yüzüp duran düşünceleri muazzam bir dille ifade edebiliriz fakat konuşan zihnimizin içeriğidir. Kendi düşüncemizi bütün bu içeriğin devingen ve derinliği anlaşılmayan dalgalarının içinden çekip çıkarabiliyorsak gerçekten düşünebiliyoruz demektir, bu bir erkeğin animası için de geçerlidir. Gerçek duygu ve düşüncelerini Anima'nın dalgalarının arasından çekip çıkarmaları, gerekmektedir... Sürekli dalga örneğini vermem de bakınız şu an Animus'un burnunu sokmasından başka bir şey değildir zira daha evvel öğrendiğim bir bilgiyi bana dayatmaktadır :) Rüyada deniz sularının taştığını ve yükseldiğini, hatta kıyıdan bazı şeyleri yuttuğunu gören birisi, bilinçdışının bilincini kapladığını düşünmeli bir besmele çekip en yakın uzmana görünmelidir :) ÜSTÜNİNSAN OLMAK SANILDIĞI KADAR KOLAY DEĞİLDİR... Tam burada Jung Dileği Olmayan Adam'ın öyküsünü anlatır; Tanrı'nın sevdiği kullarından olduğunu bilmeyen bir adama melek gelir ne dilerse kabul edileceğini söyler. Adam bir dileği olmadığını söyler fakat aslında bir dileği vardır; Tanrı katında kıymetli olan kamil bir zatın ruhunu duymak, görmek istemektedir. Her şeyi bilen Tanrı, meleğini tekrar gönderir ve der ki; dileğini biliyoruz dilerse gerçekleştirelim. Melek tekrar gelir ve adam tamam der dileğim bu ve bir azizin ruhu kendisine gösterilir. Adam görür görmez delirir... Jung bu hikayeyi eserde uzun uzun anlatmaktadır ve hastalarına da anlattığını belirtmektedir. Sebebiyse şudur; Ruhsal üstünlük ve feraset sanıldığı kadar kolay taşınan bir hal değildir. Heves ettiğimiz şeylere uygunluğumuzu tartan Tanrı'nın taktir ettiği en hayırlısı, en güzelidir. ASIL AŞAĞILADIĞIMIZ KENDİMİZDİR... Birine karşı duyulan nefret ve düşmanlık anında, o insana öfke duyarız değil mi? Bu öfkenin düşmanlık duyduğumuz kişiyle hiçbir ilgisi yoktur :) O öfke ve hınç dediğimiz şey karşı tarafa yansıttığımız gölgemizin, bize hesap sormasından ibarettir. Formül basit; bizde olanı karşımızdaki kişiye yansıtıp, o durumdan rahatsızlık duyuyoruz, ve gölgemiz yumurta topuklarının ökçesine basıyor, ceketi omuzlarına alıyor ve şöyle diyor; Hayırdır kardeş, bir durum mu var :)) Bunun gibi durumlarda öfkemizi dindirmenin tek yolu vardır, gölgemize bir çay ısmarlamak ve sorunumuzu konuşarak halletmek :) Özbenlik bilinç ve bilinçdışının toplamıdır. Bilinç bir daire ile ifade edilecek olursa, onu kapsayan daha büyük bir daire vardır ve buna "özbenlik" denir. Özbenliğin bilinci saran ve bilinç dairesinin dışında kalan kısmı ise bilinçdışıdır. Bütün bu açıklamalar ne için? Arketip dediğimiz kolektif bilinçdışında yer alan imge ve düşüncelerin yerini almamız, onlarla özdeşleşmemiz mümkün değildir. Çünkü özbenliğimiz içinde bulunan şeyin yerine geçemez. Bunu bilmek önemlidir, çünkü pek çok nevrozun çıkış yeri bilinçdışında bulunan arketiplerle özdeşleşme merakıdır... Şu ana kadar tahammül ettiğiniz için sabrınızı tebrik ediyorum bilincinize sağlık... :) Bu eseri okuyun derim, kendinizi tanımak için muazzam bir yol olabilir... Eseri tanımama vesile olan,
Gökhan
Gökhan
'a çok teşekkür ederim :)
Nietzsche'nin Zerdüşt'ü Üzerine Seminerler
Nietzsche'nin Zerdüşt'ü Üzerine SeminerlerCarl Gustav Jung · Alfa Yayıncılık · 201952 okunma
··
1 artı 1'leme
·
4.575 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Eline sağlık çok doyurucu ve açıklayıcı bir inceleme olmuş.;)
Eylül Türk okurunun profil resmi
Eseri tavsiye ederim Mustafa Hocam, bu bahsi geçen konular sadece fikir vermek için :) Teşekkür ederim.
Pelin okurunun profil resmi
Eylül konfetiler patlatmak istiyorum sana şu an. Hem kitabı bitirdiğin için hem inceleme için. Eline yüreğine kalemine sağlık bitanem. Sende ayrı bi seminer yazısı yazmışsın.😅 Sadece kitaba dair değil şimdiye kadar okuduklarımı toparladı sanki. Ruhsal üstünlük ve ferasetten bahsetmişsin ya herkese nasip olmaz kaldıramaz diye.Bir yerde okumuştum. İnsanların ayetleri idrakından bahsediyordu. Tanrı her insana kendi kaldırabildiği kadar ayetler idrak ettirir ki o insan kaldıramayacağı ayetlerden sorumlu olmasın diye. Tanrı’nın taktir ettiği kadar sorumlu olmak… Ne yüce bir güzellik demiştim. Her paragraf çok doyurucu ve çok kıymetliydi. Yüreğine sağlık tekrardan…🥰
Eylül Türk okurunun profil resmi
Henüz bitmedi eser Pelinim 🤭Ama gayretliyim😅 Verdiğin örnek de çok kıymetliydi. "O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. " {Mülk Sûresi, 2} Rabbim kendi 'daha iyimizi' görmek hususunda yüreklendiriyor bizi Kusursuz olmak zorunda değilsin, çünkü 'en iyi âmel ' değil senden istenen... İçtenlikle yönelmek, ruhsal baskıların direncini kırar ve bu bir mucizenin keşfi olabilir. Eser bir başyapıt, bir kırmızı kitap olmasa da, ikinci sıradan listeye girer👌☺️ Senin de güzel yüreğine sağlık Pelinim, birlikte okumanın keyfi bambaşka🥰🌹
6 sonraki yanıtı göster
Gökhan okurunun profil resmi
Eline sağlık güzel yazmışın. Beğenerek okudum. Arada reklamımı da yaptığın için teşekkür ederim ahaha :)
Eylül Türk okurunun profil resmi
:) Yoğun olduğunu bilmesem her bölümde, yetiş Gökhan diyecektim😅 Ben de eserden çok keyif aldım, son 200 sayfayı sayfa sayfa okuyorum, bitmesin diye :)) Tekrar teşekkür ederim Mitra (Bir kaç seminerde Jung kulaklarını çınlattı ☺️)
6 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.