Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Fatiha suresi 3.ayet'in devamı.
اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى اٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ صَلُّوا عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ صَلُّوا عَلَى طَبِيبِ قُلُوبِنَا مُحَمَّدٍ صَلُّوا عَلَى شَفِيعِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّدٍ رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ سُبْحَانَكَ لاَ فَهْمَ لَنَا اِلاَّ مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَ ادُ الْكَرِيمُ الفاتحة أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ 6 Recep 1443 3. Ayet... Din gününün sahibi... Bu kavramı iki başlık altında işlemeye çalışacağımızı dün söylemiş, bu gün devamını anlatmaya çalışacağız inşâALLAH'U RAHMAN. Din günü ve Mâlik (CC)' adı altında, anlatacağımızı seslemiştik, bugün MÂLİK (CC) kavramını, bu sûre adı altında okumaya çalışacağız. Mâlik, genel anlamda sahib adı altın da incelenmiş olup, neredeyse bütün âlimler bu sebep ile bu ayeti din gününün sahibi olarak tercüme etmişler dir. Ama bir insan bilir ki sahib demek, koruyan, gözeten, bakan, kollayan, gerektiğinde gerektiği ilgi ve alakayı, zamanın da yapan kişi demek anlamına geldiği, herkes tarafından bilinir. Mesela, evlâd sahibi bir anne, yavrusunun ihtiyaçlarını görmek adına, ne tür çabalar sergiler hepimiz az çok tahmin edebiliriz. Ya da bir evin sahibi nin evi üzerindeki alakası, eğer içinde kiracısı varsa onunla olan ilişkisi, bir araç sahibi aracının onu yarı yolda bırakmaması için zamanında gereken bakımı yaptırıp, servis gereksinimlerini karşılaması, her kişi bir şekilde, birşeyin sahibliği üzere yaşam sürer iken, sahib olduklarımıza gerekli ehemniyeti gösteririz, ve en küçük çocuğun bile elindekini almaya kalktığımızda neler olur az çok biliriz, çünkü gerekli olan sahiplenme duygusuna doğuştan güdülenmiş dir, insan oğlu. Peki bu sahib olma kavramını ALLAH'a izafe ettiğimiz de ne olur? Bizler bu kavramın Hakiki sahibi olduğunu bilen ve iman eden kullar olarak, buna göre bir yaşam sürmeye gayret ederiz ki burası zaten ap açık bir belirginlik dir, hayatın içinde. Ancak yine de bir çok ism-i şerif-in hakikati unutulmuş yada kovulmuş tarafından unutturulmuştur, öyle değil mi? Mesela, EL- ADL, EL-HAK, EL, HAKİM, EL-ŞAFİ, EL-MUKTEDİR, gibi ism-i şerif'lerini ya başka şeylere izafe etmiş, ya yok kabul eder, ya da kendinden bilir insan oğlu, son zulüm yılları olan günümüzde. Peki ya bunun sebebi neydi? Neden zat-ının ism-i şerif'lerini aciz insan kendi istediği gibi algılamaya veya yaşamaya başladı? Örneğin birine sorsanız, dünya'da adalet varmı diye, yok der, yada şifa nın kaynağını ilaçlar da yada hastanelerde arar, hatta hak ve hukuk kavramı varmı deseniz kesinlikle yok diyecektir, aslında bu kelimede hem EL-HAK hemde, EL-HÂKİM, ism-i şerif'lerini yok sayar bilmez câhil insan oğlu.. Bize isimlerini merhameti gereği bildirdiğini ve bizlerin zûlm/karanlık içinde kalmamamız için merhametinden, dünya hayatında huzur refah müreffeh ve diğer kavramların da hepsini layıkıyla yaşaya bilmemiz için bildirmiş dir, ALLAH azze ve celle. Bu doğrultu da her şeyin sahibi olan EL-MÂLİK olan ALLAH azze ve celle, bu sûre de bizlere sahiplik kavramını anlatırken, özellikle bu ism-i şerif'ini murad etmiştir. Çünkü bununla birlikte EL-VELİ ism-i şerif-i de aslında sahib, koruyan, kollayan, gözeten anlamındadır, ancak yüce yaratıcı nın burada MÂLİK ism-i şerif'ini murad etmesi, bize herşeyin sahibinin dünya tecell-isinin halife olduğunu hatırlatmaktadır. İlk var oluşta esasen yaratılmışlar bunu bilir ve daha önce anlattığımız gibi genetik kodun da (dna/rna) bunların olduğunu, hakiki iç dünya aleminden bilir ümmeti islam. Ama hakikaten samimi bir kalb ile tefekkür eden her bir birey bilir ki, evveli ve ahiri her şey kendisine aittir, çünkü sahib olan odur. Bu kavramları anlayan ve bilen kişi eğer, ALLAH'ın yardımı ile sadr-ini açar ve kalbin de idrak etmeye çalışırsa, ozaman MÂLİK'ism-i şerif-i'nin ne kadar önemli olduğunu bilebilir, daha önceden de anlattığımız gibi, bu sûrenin KUR-AN'I KERİM'in anahtarı niteliğinde olan ayetlerini, bize bildirilen bu üç isminin diğer isimlerinin de medar-ı olmasının hakikatini, idrak edebilir ve merhameti sebebiyle, bu üç ismin hakikat alemin de ne kadar çok ehemmiyet arz ettiğini kavrar ve Hakikatine ulaşabilir. Mâlik olan ALLAH azze ve celle yine sebep halk eder ki kulları fesad'a uğrayıp bozgunculuk yapmasın ve yeryüzünde murad ettiği kavramları bozmasın, korusunlar ve kollasınlar diye koruyucu olarak bize hilafet gibi bir kavram, bunun başına da halife diye bir koruyucu koymuştur. Bu isim zannedildiği üzere öyle yönetici idareci anlamında değil, yer yüzün de fesad çıkartacağı kesin olan kulların, kuralları bozmadan bunu yapamayacağı dan dolayı, koyulan kuralları evvelinde bozduğunu, bizden önceki ümmet ler üzerinden anlatarak, bize kitab'ın da bildirmiştir, Mutlak koruyucu ALLAH azze ve celle. Hayatın içindeki kurallar bütününü korumak adına başımıza bir koruyucu halife murad etmiştir. Lakin bu kitabın korunması kıyamete kadar Zat-ının elinde olduğunu mutlak ifadesi ile KUR-AN'I KERİM'İN de bildirmiş ve koruyacağını söylemiştir. Ancak bu kavram'ın şimdiki zamanda içi boşaltılmaya çalışılmış olsada, hiçbir değeri olmayacaktır, olan sadece biz kullara olacak, zillet, zûlm, ve çirkinlikler ile dolu bir yaşam sürmekten başka sonuç oluşmayacak dır. Bundan dolayı diğer ism-i şerif'leri gibi EL-MÂLİK ism-i şerif-ini de anlamını idrak edemediğimiz ortadadır. Bunun da malesef bize çok uzak bir bağlamda olduğunu aslında bilidirmişdir kitab'ın da. Kalb'lerine iman yerleşmemiş ve okudukları boğazların dan aşşağıya inmeyen müslümanların sonuçlarını. Geçmiş tarihlerde yazılı hiçbir metinde bu tip kavramlara ulaşmamız mümkün olmamıştır, çünkü tarih boyunca İslam ümmeti asla başsız (halife) siz kalmamıştır. Böyle olunca bütünleşik bir din anlayışı yerine herkesin kendi anladığı, kendi aklınca kendi fikirlerince bir din olgusu oluşturmuş ve tarikat, cemaat, dernek, kurum gibi birçok din savunuculuğu adı altında bölücü kavramların zincirleri ortaya çıkmıştır. İslam dininin hakikati ebedi olan kavramları insanların üzerin den kalkmış ve her kafanın bir din anlayışı oluşmuştur. Bu bize yeni nesiller de dinin saçma ve anlamsız olduğu, tutarsızlık lar yüzün den İslam'dan uzaklaştığı, hakikatini yine ALLAH azze ve celle nin merhametin den dolayı bildirmeyi murad ettiğinden anlaşılmalıdır, eğer bizler gereği gibi dine sarılmayıp bu şekilde kendi menfaatlerimiz üzeriden bir din algısı yaşar isek, yeni nesillerin asla hakka ve hakikate ulaşamayıp yanlış ve tutarsız yollara girip, karanlıklar ve zûlm içinde kaybolmuş olacağın dan, bizlere uyarı olarak şu anki dünya kaybolmuşluğunu gösteriyor aslında. İslam coğrafyasında yaşananları ap açık gösterdiği halde ALLAH azze ve celle, yinede kimsenin işine bu kavram dahilinde hareket etmek gelmediğinden, birşey yapmıyor yada yapamıyor. Ancak fıtratın da uyması gereken kurallar bütününü bildiğinden dolayı bu coğrafyalar da yaşanan olaylar dan dolayı bir hüzüne ve bir dertlenmeye düçar olur, Ümmeti MUHAMMED. Aslında herkes şunu iyi bilir ki ALLAH azze ve celle nur'u nu tamamlayacak ve mutlaka bu nur-u yine bir hilâfet ve halife üzerinden olacaktır. Bu mevki ve mâkam onun EL-MÂLİK ism-i şerif-i nin bir nevi yeryüzündeki temsili anlamına geldiğinden, din gününün bugün olduğu idraki ile yaşarsa ise yönetici, mutlak zafer sahibi olacağını anlayabilirler tüm Müslüman liderler. Aslında bunu bir önceki yazımızda anlatmış, din günü bölümünde açıklamıştık ve bugünü sanki o gün gibi yaşamanın bir gereklilik olduğunu böyle olmaz ise kovulmuşun bizi bir şekilde aldatacağını söylemiştik. ALLAH nur'unu mutlak suretle tamamlayacak ancak buna sebep olarak bu ism-i şerif'ini yeryüzünde gereği gibi tesbih ve takdis edecek tek ve yegane kul olan halife'nin tecell-i sinden sonra ona nasib edecektir. İnsanlık onun sağladığı yada sebep olduğu adalet, hak, hukuk, vs gibi kavramların her birinin hayat bulduğunu görünce zaten direk ona biat edip, onunla birlikte onun açmaya çabaladığı yolda yürüyecek, dolayısıyla bunlar oluşup burada ALLAH'ın bize bildirdiği bu kavram üzerinden yer yüzünde tekrardan huzur ve güven ortamı oluşarak bir şekilde (O'nun murad ettiği gibi) nur'u tamamlanmış olacaktır. Bu noktada akıllı ilim, irfan sahibi yöneticiler bu kavramların hakikatini idrak ettiklerinde bu kavrama sahib çıkar, ve ancak böylelikle yer yüzünde hükümranlık elde edebilir lider yönetici. (İslam hükümranlığı) Fakat ne yapsalar da bu gün bu kavramdan uzak bir şekilde elde edilmiş güçlere sahip devletler, asla hükümranlık kuramazlar hepsi yıkılmaya ve yok olmaya mahkum kalacaklardır ve bunuda bilirler. Hatta dünya nın süper gücü olduğunu iddia eden devletlerini de, bunun içine koysak ne yapsalar da tam bir hükümranlık tam bir kontrol sağlayamadıkları hakikatini kabul etmekten başka çareleri olmadığı, hakikati ile yüzleşecekdir. Zamanı geldiğinde ise bir sebepten ötürü bu kavramı sindirmiş benimsemiş bir yöneticinin hayat bulmasından sonra tüm mahlûkat ona istese de, istemese de tabi olacaktır.(Müslüman olan) Bu açıdan bakınca bu halife kavramı sadece bir yönetici değil, ALLAH azze ve celle'nin yer yüzündeki temsilcisi anlamına geldiğini ve EL-MÂLİK ism-i şerif-i kavramının hakikatini idrak etmiş olabiliriz. Böyle olunca ALLAH'ın tüm kulları bütün ism-i şerif'lerini tesbih ve takdis etseler de bu ism-i şerif'ini sadece bu mâkam da oturan halifenin gereği gibi tesbih ve takdis edebildiğini görürler, ve bundan dolayı ALLAH'ın ona olan yardımı da, yine EL-HAK ism-i şerif-i sebebi ile halife'ye ulaşır ve yer yüzü karanlıklardan ve zûlm den kurtulmuş olur. Evet bu kavramın bu zamanda içinin boş olması ile dünya nın diğer tarafında bir zûlm'e uğrayan İslam ümmetin den bir kişinin bir kulun hesabını kimin vereceği sorusu da karşılıksız kalmamış olur. Bu ağır ve kimsenin kaldıramayacağı yükü, böyle olduğun dan bir kişiye değil tüm ümmete yüklemiştir ALLAH azze ve celle. Ancak bu mâkam sahibi başta olur ve bu mâkam gereği gibi mâkam-ı nefs için değil layık olduğu üzere bu ism-i şerif'in hakkını ödemek adına görevini ifa eder ise, ancak ozaman hayat bulur bu kavram, ozaman bizden bu sorgu kalkar, sadece halife bunun gibi sosyolojik ve stratejik olaylar ile muhatap olur. Bize ise bu noktada düşen, ona kayıtsız şartsız itaat etmek, ve yine Hz. Ömer (ra) zamanında olduğu gibi hükümranlık şerefini ve izzetini tatmak ve vakarlı, onurlu, şerefli, lezzetlerin hakkını veren ve hakikati yaşayabilme nasibine ulaşan hayırlı bir ümmet olup, asıl nimet'e ulaşmış oluruz. Dolayısıyla bu kavram basit bir isimden ibaret olmayıp, ALLAH azze ve celle'nin yeryüzünde onun özel isimlerini temsil eden, hak,adalet,hukuk,nizam vs gibi kavramları kullarına merhametinden öğrettiği ve hayata tatbik etmemizi murad ettiği, hayırlı yaşamı sürmeyi başarır ve Eşref-i mahlûkat'ın yer yüzü gayesine ulaşmış oluruz. En Doğrusu ALLAH azze ve celle bilir. 6 Recep 1443 بايتول
·
366 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.