Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

167 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ALMAN GELİN ULLA VE YÖRÜKLER İLE İLGİLİ BİR İNCELEME
1927 doğumlu, Alman uyruklu Ulla Johansen, doktorasını yaptıktan sonra babasının tavsiyesine uyarak etnoloji alanında kariyer yapmaya karar verir. Türkiye’nin verdiği ve ancak üçüncü mevki tren biletine yetecek kadar bir burs kazanarak, 1956 yılında ülkemize gelir. Türkiye’de arkeolojik kazı yapan Alman arkeologlardan bir Yörük obası ile kendisini tanıştırmalarını ister ama onlar buna güler, adeta kendisiyle alay ederler ve yedi ay, bir Yürük obasıyla yaşama hayalinin gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu söylerler. Fakat bu arada Kadirli Karatepe’de kazı yapan Halet Çambel’le tanışır, isteğini ona da anlatır. Halet Hanım, bu isteğinden ötürü onu tebrik eder, yapacağı çalışmanın, Yörük kültürünü tanıtmak açısından Türkiye için vazgeçilemez önemde olduğunu belirtir. Çambel, onu Karatepe civarında Cin Hasan ve onun aracılığıyla da Yörük gocası İsa Emmi’yle tanıştırır. Ulla bir gün, İsa Emmi’ye bir çocuk gibi boynunu büker, gözyaşı döker ve Yürüklerle ilgili yazacağı kitap için, kendisini yanlarına almalarını ister. İsa Emmi ona: "Kızım, bizimle ilgili ne yazacaksın?!.. Dokuz ayda doğuyoruz, büyüyoruz, evleniyoruz, çocuk sahibi oluyoruz ve bir gün ölüyoruz. Bunda ne fevkaladelik var?.. Ayrıca, bir şehir kızını ne ile besleyeceğiz? Bizde her gün helva, lokum olmaz.“ der. (Sayfa 11) İsa Emmi onu terslememiştir ya, Ulla için artık gerisi kolaydır. Kadınlık içgüdüleri bir erkeğin bir kadının gözyaşlarına dayanamayacağını öğretmiştir nasıl olsa. İki damla gözyaşı mesleyi çözüm yolunun önünü açar, Ese Emmi yumuşar... “Gelecek baharda benim İsa Emmi'ye emanet bırakılmam için el sıkışıldı. Ancak bunu yapmadan önce İsa Emmi civardaki köylülerden büyük bir saygı gören Halet Hanım’dan (Çambel) benim bakire olup olmadığım hakkında bilgi almıştı. Emanet - Bugün artık günlük konuşma dilinde basit bir kavram - o zamanlarda Yörüklerde dinsel - törensel önemi olan bir anlam içeriyordu. Emanet edilen bir mal için erkek, şerefiyle, gerektiğinde-örneğin soygunlarda - yaşamıyla kefil olurdu.” (Sayfa 12) Ve Ulla, 1956 – 1957 öğretim döneminde Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde hazırlık okur, dil öğrenir. Nisan ayı ortalarında ise, Kadirli Karatepe’ye gelir, bir gece sabaha karşı göç katarı ile yola çıkarlar. Sayıları, Ulla ille birlikte 29 kişidir. Karatepe’den Andırın’a geçerler, Altınboğa, Keşişinsuyu, Ağa Dağı altından, Çokak, Çiğşar, Ağa Dere, Küçük ve Büyük Çamurlu, Kazandere, Yuvaca Dağ ve Dibek Dağ arasından, Kirezliyurt Köyü’nden, yaklaşık bir ay sonra Saimbeyli’ye bağlı Beypınar Yaylası’na ulaşırlar. Yayla’da başka obalarda vardır ve çadır sayısı 8, insan sayısı ise 91’dir. Ulla’nın adı da artık ‘Güllü’dür. İlk göçe katıldığı bahar, aynı zamanda ramazandır, oba ile beraber oruç tutar. Ese Emmi'si, Dudu Bacı'sı, Dede, Gubuş ne görev verirse onu yapar, kirmen eğirir, örüme dahi gider, bazen komik durumlara düşer, obanın eli ayağı olur. Ve sonunda, Ekim ayı ortalarında ayrılık vakti gelir çatar... "Son akşam, her zamanki gibi ocağın çevresinde oturduk. Bir süre kimse konuşmadı. Uzun süren suskunluğun ardından önce Kubuş ağlamaya başladı; sonra herkes, erkekler bile... Döndü bacı:" Keşke buraya hiç gelmemiş olsaydın, daha iyi olurdu. Şimdi gözlerimiz hep yolda kalacak, belki dönersin diye. Çadırımız bomboş olacak." deyince bende kendimi daha fazla tutamadım. Ağlamam durmuyordu. Ayrılırken birbirimizin her şeyini affettik; varsa borçlarımızı yok ettik. Buna rağmen onların sayesinde öğrendiklerime, özel isteklerimin dikkate alınmasına ve bana gösterilen sıcaklığa karşı bir şükran borcum kaldı. Bu kitabın, beni konuk eden ailenin torununa bu borcun ödenmesinde yardımcı olmasını diliyorum.” (Sayfa 165) Ulla Hanım Yörükleri, Yörükler’de onu çok sevdiler ve ölene kadar da birbirlerinden hiç kopamadılar. Ulla, 1964 - 70 - 82 - 89 - 95 ve en son olarak da 2010 yılında gelerek ‘Bizim Oba’ dediği bu ailenin acıları, dertleri ve sevinçlerine ortak oldu. Tabi, Ulla’nın kadir bilirliği yanında herhalde asıl konuşulması gereken bu Yörük obasının sevgi, saygı, hoşgörü ve medenilikte ulaştığı üstün derece olmalıdır. Zira Yörükler dünyada eşine rastlanmayan türden bir sevgi, saygı, erdem, ahlak ve tutum içerisinde olmasalar kadın başıyla elin ‘gâvuru’ bu aileye kendi ailesi gibi bağlanabilir miydi? Ulla Hanım’dan önce, 1930’lu yıllarda Ali Rıza Yalgın da bu alanda çok daha kapsamlı, 15 yıl süren inceleme araştırmalar yapmış, “Karatepeliler” ve “Cenupta Türkmen Oymakları” adı altında, bu çalışmaları yayınlanmıştı. Fakat Ulla Hanım’ın bu çalışmasında bir kadın duyarlılığı ve inceliği, bir Alman disiplini, her satırda kendini hissettir. Dolayısıyla da bu çalışmaya alanında emsalsiz diyebiliriz. Sonuç Olarak: Anadolu tarihine baktığımızda bu topraklarda şehir devleti olarak barınmak isteyen kavimlerin çabucak silindiklerini görürüz. Çünkü Anadolu’nun dağı, taşı, deresi, tepesi, kıracı, ovası, düzü ve her bir karışı ayrı bir değerde ve önemdedir. Bu sebeple de Anadolu’nun her karşında yaşamıyorsanız, bu topraklarda barınamaz, öyle veya böyle silinir gidersiniz. Başta ekonomi olmak üzere bu gün ülkemizde görülen topyekûn bir çöküşün içindeyiz... İki yüz yıldır devlet, kendi kendine yetebilen bu kadim hayat tarzını bitirmek için uğraşıyor. 1865 Sis (Kozan) zorunlu iskan ve sürgünü ile bu hayat tarzı büyük yara alsa da, Yörükler'i yine de doğadan, dağlardan, dolayısıyla da hayattan tamamen kopartamamışlardı. Fakat oyun kurucuların ülkemizdeki işbirlikçileri son olarak, köy okulları ve köy karakollarını kapattılar. HES, maden işletmeleri, karayolları bahane edilerek köylülerin arazileri, yaşama alanları ve yaşama hakları gaspedildi ve köylü o çarpık şehirlere göçe zorlanarak, tamamen üretim dışına itildiğinden Ulla Hanım'ın anlattığı bu hayat tarzı kökten yok edildi. Ve işte bu sebeple de artık, samanı, buğdayı, arpayı dahi üretemeyen, ithal eden bir ülke durumuna düşürüldük. 2021 yılında hayata veda eden Ulla Johansen’in bu kitapta anlattığı hazin hikâye, işte bu gün yaşadığımız bu topyekûn kırılma ve çöküşün de hüzünlü bir hikâyesidir aslında. Okuyarak kalın... facebook.com/Dunya.yorukler....
50 Yıl Önce Türkiye'de Yörüklerin Yayla Hayatı
50 Yıl Önce Türkiye'de Yörüklerin Yayla HayatıUlla Johansen · Kültür ve Turizm Bakanlığı · 20051 okunma
·
285 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.