Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
Râvi: Bir İlim Talebesinin Meşakkatli Yolculuğu
Râvi: Bir İlim Talebesinin Meşakkatli Yolculuğu Râvi : Hadis nakleden kimse M. Enes Topgül hocamızın Ketebe yayınevinden çıkan Râvi isimli eserini inceleyeceğiz inşallah. Öncelikle belirtmeleyim ki hikaye tarzında olan eserleri okumayı çok sevdiğimden dolayı bu kitabı da çok sevdim. Hicrî ikinci yy’da bir muhaddisin yolculuğu tuttuğu günlükler üzerinden anlatılıyor bu eserde. Râvimiz 163’de doğan, 243’ vefat eden bir kimsedir . Yolculuğu Semerkand, Buhara, Nişabur, Merv,Rey, Kum, Isfahan, Ahvaz, Basra, Mekke, Medine, Sana, Kufe , Bağdat güzergahında geçiyor. Yaklaşık 15 bin km yol yapıyor ve bunu şimdiki gibi araba, uçak vb seyahat araçlarıyla değil, deve sırtında, bazen ise yürüyerek yapıyor. Buradan anlıyoruz ki Hicri ikinci asırda bir ilim talibinin rıhlesi çok meşakkatli süreçlerden geçiyormuş. Eserde râvinin yolculuğunun yanı sıra ilim için gittiği bölgelerdeki siyasi, sosyal durumlara da değiniliyor. Söz gelimi o dönemde iktidarda olan Abbasilerin hadis ulemasına yaptıkları ‘mihne süreci’nden bahsedilerek dönem hakkında bilgi edinmemiz sağlanılıyor. Kitabın ana temalarından biri: İlim yolculuğu(rıhle) yapmanın meşakkatli bir iş olduğunu, çoğu rahatlıklardan feragât etmek gerektiğidir. Râvimiz ilim için başka bir beldeye gitmek isteğinde parası bittiği için kervanın ayak işlerini yapma zahmetine katlanıyor, yeri geliyor bir beldeye tek başına yolu bilmeden işaret taşlarını takip edererek ölüm pahasına rıhle yapıyor. Ölüm pahasına diyorum çünkü: O asırlarda yapılan yolculuklar bir çok tehlikeyi barındırıyor. Örneğin: Çölde yolunu kaybederek ölmek, denizde boğulmak, saldırıya uğramak. Bunca tehlikeyi Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinin doğru anlaşılması ve aktarılması için göze alıyorlar. Bir hadis alabilmek için upuzun yolcuklar yapmayı, ailesinden uzak 3-4 sene boyunca ilimle uğraşmayı, günde 4, 4.5 saat uyuyarak sadece tek bir kimseden değil, o beldede bulunan bir çok âlimden rivayet almayı kendilerine zorluk olarak değil, ilim için yapılan başlangıcı ve neticesi itibariyle güzel bir amel olarak değerlendiriyorlar. Yukarıda da değindiğim gibi eserde beni etkileyen hususlardan biri râvinin az uyuyarak, gecesini gündüzüne katarak, ders halkalarına ve arkadaşlarıyla müzakerelere katılmasıdır. Yolculuk ettiği o beldede hangi muhaddisler ünlü ise onların peşinden neredeyse hiç ayrılmayarak kaldığı o süreyi en istifadeli şekilde geçirme çabası da bizlere örnek büyük bir teşkil ediyor. Eserde yazarın akademik ve edebi üslubu mecz etmesi ortaya şahane bir anlatı bırakıyor bence. Hadis ilmiyle uğraşanların kolaylıkla okuyacağı, normal bir vatandaşın da sıkılmadan okuyacağı bir üslupla yazıldığını düşünüyorum. Râvimiz başta ilim yolculuğuna girdiğinde niyetinin mülk, makam mı, yoksa Allah rızası olduğunu sorguluyor. Eserin sonunda ise hadis yolculuğunun, niyetinin sadece Allah rızası için olduğunu söylüyor. Derslere düzenli katılmanın, derselere iyi bir şekilde hazırlanmanın, müzakerenin de önemine vurgu yapılıyor. Bu hadiseler bizim için güzel bir örnek teşkil ediyor. Yazarımız kitap üzerine yaptığı konuşmada şunları söylüyor: “ Toplumda sünnet ile alakalı algılar 8-10 sene içinde sağlıklı olmayan bir zemine kaydı. Bu eserde sünnete karşı güvensizliğin okuyucuyu bizzat hadis tarihi konularının içine girdirilerek bu algıyı bozmak istedik.” Yazarın dediği gibi bu eseri okuyan kimse Hadis ilminin ne kadar detaylı olduğunu, hem metin bazında hem de râvi bazında muhaddislerin ince eleyip sık dokuduğunu fark eder. Yazar bu eserde dört tane anlatım şeklini görebileceğimizi söylüyor. Bunlar : 1) Bir muhaddisin 24 saatlik ilim pratiği 2) Râvimizden 60 sene önce yaşayan bir muhaddisin 4 yıllık serüveni (kitaptaki tarihlere dikkat edilirse anlaşılıyor.) 3) Muhaddisin 160’dan 240’lara kadar olan bütün hayat serüveni, siyasi-sosyal olaylar 4) Yazma bir eserin serüveni Eser bende hicri ikinci asırda bir ilim talebesinin ne gibi zorluklardan geçtiğini iyice kavratarak onların sahip olamadığı imkanlara benim bugün hayli hayli sahip olduğum, ilim yolunda bu eserden ibret alarak Allah rızasını gaye, ilimde sebât etmem gerektiğini düşüncelerini uyandırdı. İlim yolculuğunun hicri ikinci asırlarda ne kadar zor olduğundan bahsettik. Günümüzde ise ilmi eserlere, hocalara ulaşma imkanımız çok kolaylaştı fakat o yola rağbet gittikçe azaldı. Bence bize gereken ilimde sebât etmek, bu muazzam büyük imkanlardan yeterince yararlanmaktır. Çünkü internet üzerinden olsun fakülteler aracılığıyla olsun ilmi birikime ulaşmak kolay fakat o uğraşa yönelmek, uzun süre sabretmek ise bu her şeyin ‘hızlı, pratik’ olduğu çağda çok zor oluyor. Umarım yapacağımız bu ilmi yolcuklarda Allah rızasını gaye edinir, ilimde sebât ederiz. Eseri çok beğendim, tavsiye ederim. Alana yeni bir soluk getirdiği için M. Enes Topgül hocamıza teşekkür ederiz, Allah razı olsun. İbrahim Serdar
Râvi
RâviMuhammed Enes Topgül · Ketebe yayınevi · 2021509 okunma
··
836 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.