Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
Yazar üç temayı işlemiş romanında. İlki, iyi ve kötünün mücadelesi ki, ana temasıydı diyebilirim romanın. İkincisi, kötülüğün, kutsallıkla dokunulmaz addedilip denetimden uzak kurumları da ele geçirebileceğiydi. Üçüncüsü ise, masumiyetin korumasız olduğu, en çok zararı onun gördüğüydü. İyi ile kötünün mücadelesini ana tem yaptım, çünkü daha en başlarda üvey babanın Emil’e karşı tavrından böyle bir sonuç çıkardım. Ve acı olan da, üvey baba Ahmed’in kötü olma hali tam bir “sebepsiz kötülük muamması”ydı benim için. Yazar mesleğinden dolayı olsa gerek, Ahmed’de var olan bu kötülüğü iyi yansıtmış. İnsan yaptığı her davranışı mantıklı bir sebebe dayandırıyor ve kendisini hep iyi hissetmek istiyor galiba. Ahmed de bunun dışında olmamalı elbette. Fakat Emil’e ruhsal ve fiziksel şiddet uygularken kendisini nasıl ikna ettiğini anlayamamam beni onun “sebepsiz kötü” olduğuna ikna etti. O doğuştan kötüydü. Bu kötü olma hali aklıma Herman Melville’nin “Sağlam Adam- Bir Maskeli Geçit” romanında anlattığı bir öyküden bir kesiti getirdi. Kötü, anlatıyordu. “Bir yılan olmak” diyordu, “çimenin üzerinde fark edilmeden süzülmek? Bir dokunuşta sokmak, öldürmek, güzel bedeninizin tamamı bir hançermiş gibi ? Kısacası kendinizi bilgiden ve vicdandan muaf hissetmek ve bir süreliğine tümüyle içgüdüsel, kayıtsız, sorumsuz bir yaratığın tasasız, keyifli yaşantısını sürmek arzusu hiç içinizden geçmedi mi?” Kötü, kötülüğü bilinçli yapar. Bu hal onu kendisi gibi kötüleri bulmaya sevk eder. Ahmed buluyor da kötüleri; bir tarikat. Kutsanıp dokunulmama statüsüne erişmiş olan tarikat kötülerin elinde bir şiddet, taciz yuvasına dönüşmüş. Kurbanlarıysa masumiyetin simgesi çocuklar. Ahmed’in Emil’e yaptığı sistemli işkenceler, kahramanın kişiliğini parçalamaya başlıyor. Onun insan olarak bahşedilmiş tüm haklarını elinden alıyor. Her bölümde, olmayan, ama ustaca varmış gibi anneye yutturulan sahte bir sevginin nasıl vıcık vıcık sahneye konulduğunu görüyoruz. Anne aldatılıyor. Aldanmaya yatkın bir ruh hali içinde sanki. Aşık. Hem de kötüye. Bilmeden elbette. Şiddet, olmayan bu sevgiyle ustaca örtbas ediliyor. Sinir bozucu. Ana yoldan yan yollara sapmanın, gerçeği kaybetme, yanlışın içinde kaybolma riskinin hep olduğunu, hatta bu ihtimalin daha yüksek olduğu fikrini tarikatlar üstünden işlemiş yazar. Emil’in anneannesi ve dedesiyle girdiği diyaloglarda din ne kadar aklanmışsa, tarikatlar o kadar yerin dibine sokulmuş. Müslümanlık, sadece Allah ve peygamberi üzerinden olduğu zaman bir sevgi dini olarak öne çıkarılmış. Konusunu oldukça güncel olan, tarikatlarda rastlanabilen dini istismardan almış yazar. Konusuyla alakalı daha fazla spoiler vermek istemiyorum. Emil’in babası üstüne yaptığı tiratlar aklıma Cemal Süreya’nın “Sizin hiç babanız öldü mü?” şiirini getirdi. Açtım onu okudum. Benim de aklıma babam geldi. Burnumun direği sızladı. Sonra aklıma geldi, Ah Muhsin Ünlü’nün "Resulullahla Benim Aramdaki Farklar" şiiri. Dinledim, ağladım. İnsan annesini özleyince, annesi de yoksa artık, ağlıyor. Belki siz de dinlemek istesiniz. youtube.com/watch?v=Bp-DFYa...
Nur Çeşmesi
Nur ÇeşmesiAyşe Nart · Şiirden Yayınevi · 20177 okunma
··
69 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.