Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Günümüzde İslam Dünyasında Yaşanan Sorunların Sebepleri
1. Bilgi üretmeyenler, üretilen bilginin takipçisi hatta mahkûmu olmaya mecburdur. İslam dünyası bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleme, değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda, maalesef, zamanın gerisinde kalmıştır. Bu mesafeyi telafi etmek durumundayız. Doğru ve sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde; sağlıklı düşünmeyi, sorunlari tespit etmeyi ve çözüm üretme imkânını da kaybediyoruz. 2. Bugün batı merkezli bilginin insanı ve hayatı dizayn ettiğine şahit oluyoruz. Ancak söz konusu anlayışın, insan-evren-Allah tasavvurunda var olan ciddi krizler ve paradokslar bütün insanlığı olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Batının teklif ettiği değerler insanlığın özlediği huzuru ve güveni tesis edememiş, bilakis geleceğe dair umudun daha da zayıflamasına sebep olmuştur. Nitekim batının kendi içinden bakıldığında bile bu umutsuzluk dikkat çekmektedir. Bunun yanında, son vahye, köklü bir medeniyete, dinamik insan kaynaklarına sahip olduğu halde İslam dünyası, insanı ve hayatı inşa edecek bir bilgi ve dünya tasavvurunu, güçlendirip izah ederek yeryüzüne henüz teklif edebilmiş değildir. Bilgiye insanoğlunun hayat serüveninde mutlak surette ulaşmak için çaba sarf etmesi gerekmektedir Zira Rabbimiz, vahyini "oku" emriyle başlatmıştır. Allah'ın son peygamberi ne "oku" emrinin devamında "O kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir" şeklinde vahyetmesi, bir bilgi toplumu oluşturma gayesini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte İslam vahyinin her aşamasında insana akletmeyi, araştırmayı öğütleyen emirlerin varlığı, bilgi ve ilim üreten bir toplum idealini ortaya koymaktadır. İnsanın öğrendiği bilgiyi hayatında tatbik etmesi, bilgiyi bir şuur ve bilince dönüştürmesi ise bilgi sahibi olmanın ideal formunu oluşturmaktadır. İslam dünyasında bilgi ile bir bilinç oluşturulamaması, beraberinde inanç alanında ve sosyal alanlarda da çoğu sorunları beraberinde getirmektedir. 3. Maalesef İslam dünyasında dinin doğru anlaşılması gibi temel bir sorunun varlığını kabul etmek zorundayız. Elbette bunun birçok sebebi var. Ümmet coğrafyasının siyasal, kültürel, ekonomik, askeri açıdan küresel müdahalelere maruz kaldığını hepimiz biliyoruz. Ancak bütün bunların ötesinde özellikle son asır boyunca İslam coğrafyasının inanç dünyasına, medeniyet değerlerine, ümmetin ortak zeminine ve algısına yönelik ciddi müdahalelerin varlığına şahit oluyoruz. Herkesin yaşama özgürlüğünü en mukaddes ve dokunulmaz hak olarak ilan eden İslam'ın muazzez kavramlarının, masum insanların hayatlarına kast eden terör örgütleri tarafından istismar edilmesi, söz konusu örgütlerin din anlayışının ne kadar sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. Referansını dinden aldığını iddia ederek toplumda bozgunculuk yapan Daiş, Boko Haram, Fetö vs. gibi yapılar, İslam'ın üstün ahlak ilkelerinden uzaklaşmanın, vahiy ile insanlığa sunulan bilginin doğru öğrenilmemesinin, yanlış bir din ve peygamber tasavvurunun neticesidir. 4. Diğer yandan dini argüman ve sloganları kullanarak, İslam'ın en mukaddes değerlerini ve kavramlarını istismar eden terör örgütlerinin küresel müdahalelerle, uluslararası faktörlerle, vekâlet savaşlarıyla ilgili boyutunun varlığı da inkar edilemez. Ancak bu durum, sorunlarımızı tamamen harici unsurlara indirgeyerek, sorumluluklarımızı ve hatalarımızı görmezden gelmeye mazeret olmamalıdır. 5. Burada İslam'ı en doğru şekilde anlatma ve gösterme sorumluluğu olan kişi ve kurumların görevlerini daha etkin yapamamasının yanında, dini bilgiyi gelişigüzel ve özensiz bir şekilde elde edenlerin de sorumluluğunun altını çizmek durumundayız. Din eğitimi ve tasavvuru konusunda önemli sorunların varlığı muhakkaktır. Özellikle inanç esaslarını cedel konusu yapmak, fıkhın özünü ve makasıdını gözetmeksizin zahiri boyutu dikte etmek, ibadetlerde şekilciliği öne çıkararak ibadetin ahlaka ve hayata yansıyan boyutunu ihmal etmek, tebliğde metodu kaybederek kaba, katı ve itici bir tutum takınmak öncelikleri kaybetmek gibi herbiri üzerine epey konuşmamız gereken oldukça ciddi sorunların varlığı aşikârdır. 6. Dinin hayatla irtibatının zayıf olması, yaşanan, dini, sosyal ya da insanı ilgilendiren diğer meselelere İslam adına doğru, gerçekçi ve pratik boyutu olan çözümler getirilememesi, hayatın içinden konularda inancın ikinci planda kalmasına, hayatın dışına ya da kenarına itilmesine sebep olmaktadır. Yaşanan hayatı, sorunları, sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din anlayışı doğal olarak kabul görmemekte hatta marjinal alanlar oluşmasına neden olmaktadır. Bu açıdan İslam dünyası din eğitimi ve öğretimini, amaç, metod, muhteva, gibi açılardan yeniden ele almak zorundadır. Örneğin; özgürlük, hak, sorumluluk, hukuk, paylaşma, eşitlik, emek gibi insanlığın, özellikle gençliğin popüler kavramları, aslında en güzel karşılıklarını İslam düşüncesinde ve ahlakında bulmaktadır. 7. Diğer ciddi bir sorun da mezhebi ve meşrebi farklılıkların tefrika ve kavga sebebine dönüşmesidir. Rahmete ve kolaylığa; özgür düşünce ve hür iradeye vesile olan mezhep ve meşrep farklılıklarının husumet sebebi haline gelmesi, dinin özünden, vahye dayalı bilginin yorum farklılıklarının insanların birbirlerini ötekileştirmelerine sebep olması, Peygamber'in kuşatıcı, kucaklayıcı, merhamet yüklü mesajlarından uzaklaşmanın sonucudur. 8. Yine itikadi açıdan batı merkezli felsefenin çıkmazlarının neticesi olarak neşet eden ve dünyayı etkileyen; deizm, nihilizm, ateizm vb akımların, itikadi alanda yaşanan kaotik ortamın da etkisiyle karşılık bulması, üzerinde durulması gereken hususlardandır. 9. Saydığımız bütün bu sebeplerin kaynağı olarak aslında yalın ve açık bir ifade kullanmak mümkündür; O da bilgiden uzak kalmak, bilgiyi değersizleştirmek ya da bilgi sahibi olunması halinde de bilgiyi bir bilince ve şuura dönüştürememektir, yani cehalettir.
Sayfa 123
·
166 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.