Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Daha da yazacaktım ama sıkılmayın istedim.
İyi bir kitabı her okuyuşumuzda o kitabın bambaşka yönlerini keşfederiz, farklı bir bakış açısı geliştiririz, başka bir pencereden bakarak daha önce o pencereden bakmış insanlara ortak oluruz. Bence bu farklılığın en önemli nedeni o kitabın sayfalarını çevirdiğimiz her seferde kendimizde gerçekleşen değişimin farkına varmamızdır. İnsanlar kabul etse de etmese de değişirler çünkü hayatımıza giren her kişi bizde iyi ya da kötü bir iz bırakır. Bu kitaplar için de geçerlidir. Her kitap bizde bir yerlere dokunur. Dokunduğu yerleri etkiler, değiştirir. Belki de bir önceki okuyuşumuzda okuyup geçtiğimiz, kendimizi içinde hissedemediğimiz, o an parçası olamadığımız bir kısmı; daha sonradan okuduğumuzda ise tam aksine o anda kitabın içindeki bir karakterde veya bir olayda kendimizden izler bularak kitapta kendimize yer ayırmamız aslında o kitabın ne kadar eşsiz olduğunu gösterir. Ben de bugün bu masanın başında oturarak bu kitabın derinliklerine girip kendimce size kitabı özetleyeceğim. Öyleyse başlayayım. Bu dünyayı biraz olsun anlayabilmeniz için bir saniyeliğine gözlerinizi kapatıp size anlatacaklarımı kafanızda tasarlayıp, hayal edin. Uyuyorsunuz, unutmayın ki uykunuzda söylediklerinizden bile sorumlusunuz. Ağzınızdan çıkan her kelimeye dikkat edin (artık ne kadar dikkat edilebilirse!) yoksa bir gece ansızın düşünce polisi gelip sizi yaka paça evinizden alıp düşünce suçu yüzünden Sevgi Bakanlığının zindanlarına kapatabilir. Unutmayın ki Parti uykusunda bile kendisine sadık olunmasını ister. Her gün aynı saatte uyanın ve teleekrandaki kadın ne diyorsa harfiyen uygulayın, ki o kadın o saatte size spor yaptırıyor olacak çünkü Parti her üyesini sağlıklı, dinç görmek ister. Unutmayın ki Parti’nin ihtiyacı olan sağlıklı ve dinamik bir bireydir. Daha sonra her parti üyesinin giymesi gereken mavi takımı giyip işe gidiyorsunuz. İşe geldiğinizde size verilen görevleri yerine getiriyorsunuz. Unutmayın ki Parti kendisi için çalışanı, koşulsuz bağlananı, sorgulamayanını ister. Yaptığınız görev kesinlikle Parti’nin çıkarı için olmalı. Gerçek Bakanlığında bulunan arşiv dairesinde çalışıyorsunuz. Size verilen görev geçmişi düzeltmek. Bunu yaparken de tamamen Parti’nin çıkarını düşünüyorsunuz. Yaptığınız işlerden birine örnek verecek olursak: Barış Bakanlığı (Eski Söylemi hayatınızdan çıkarmaya başlasanız iyi olur çünkü artık karşınızda koşulsuz şartsız kabul edeceğiniz yeni bir dil var. O da Yeni Söylem. Yani hoşça kal Barış Bakanlığı hoş geldin Barbak.) 3-5 ay önce Avrasya ülkesi ile savaşta olduğumuzu söylüyor. Herkesin, Parti’ye düşman olan her topluluğa ya da devlete karşı içinde olan kini, nefreti dökmesi için etkinlikler planlanıyor. İki Dakika Nefret Haftaları düzenleniyor, her yerde propagandalar gerçekleştiriliyor, broşürler dağıtılıyor, her geçen dakika şiddeti artan etkinlikler yapılıyor. Bir anda haberlere, gazetelere katledilen düşmanlar; bu düşmanlar yüzünden doğan kahramanlar çıkıyor. Ve sizin göreviniz de bu bilgileri ilmek ilmek, bazen de üzerinde oynamalar yaparak arşive kaydetmeniz. Unutmayın ki ne yazdığınızın neyi arşivlediğinizin bir önemi yok, önemli olan tek şey bu yaptıklarınızın Parti’nin çıkarına olup olmadığıdır. Sonra üzerinden zaman geçiyor. Aslında bunca zamandır Avrasya ülkesiyle değil Doğuasya ülkesi ile savaşta olduğumuzaçıklanıyor. Unutmayın ki Parti ne derse doğrudur. Asla ama asla doğruluğu sorgulanmaz. Her şey koca bir değişimden geçmeye başlıyor, her şeye tam anlamıyla baştan başlanıyor. Yazılan tüm belgeler, yayını yapılan tüm haberler, çizilen tüm resimler, basılan tüm gazeteler tek tek yok ediliyor. Geriye temizlenmesi gereken tek şey ise sizin zihniniz oluyor ki burada da devreye çiftdüşün giriyor. Eğer çiftdüşünü hayatınıza tam anlamıyla geçirebildiyseniz geçmişi temizleme konusunda hiçbir sıkıntı yaşamazsınız. Çünkü çiftdüşün sizin zihninizi otomatik olarak Parti’nin sahip olmanızı istediği düşünceye bağlayacaktır. Böylece geçmiş tam anlamıyla yaşanmamış kabul ediliyor ve sen zihninde geçmişini Parti’nin istediği şekilde kaydetmeye başlıyorsun. Yok eğer çiftdüşünü hayatınıza kabul etmiyorsanız Parti’ye ihanet etmiş sayılıyorsunuz. Eninde sonunda da Parti sizi yakalayıp düşünce suçundan yargılıyor ve bingo bu yargılama sonucunda siz artık ölü bir birey oluyorsunuz. Unutma ki Parti ne isterse o olur. Her şey değiştirildikten sonra sizin göreviniz Parti’nin değişmesini istediği her bilgiyi değiştirmek ve yeniden yazmak oluyor. Doğuasya ile savaşta olduğumuzdan, sınırdaki askerlerimizin ne kadar kahraman olduğundan, düşmanlarımızın ne kadar aciz olduğundan bahsediyorsunuz. Öyle ki hiç var olmamış kahramanlar yaratıp hiç var olmamış askerler öldürüyorsunuz. Bunları yazıya döküp geçmişi yeni baştan yazıyorsunuz. Çiftdüşün sayesinde de asla bu durumu yadırgamıyorsunuz. Unutma ki Parti neye inanmanızı isterse ona inanırsınız. Bu sayede de ortada yadırganacak hiçbir şey kalmamış oluyor. Size verilen tüm görevleri yapıyorsunuz. Sonra işiniz bitince eve gitmek için yola çıkıyorsunuz. Temel ihtiyaçlar hariç tüm vaktinizi Parti için harcamalısınız. Unutma ki Parti vaktini boşa harcayanları sevmez. Yani bir eğlence hayatınız yok, bırak eğlenceyi özel hayatınız bile yok! Yürümeye devam ediyorsunuz. Kafanızın üzerinden şehre bombalar yağıyor. Bir yerlerde Parti’nin asla umursamadığı, pek bir beklentisini olmadığı, sadece Parti tarafından verilen emirleri yerine getirmeleri beklenen proleterler ölüyor ama siz asla onlar için üzülmüyorsunuz. Çünkü amaç her şekilde Parti çıkarına yönelik olmalı. Ölenler proleterlerse bunun hiçbir önemi yoktur. Yeter ki Parti ayakta kalsın. Ayrıca ülken yıllardır savaşta olduğu için artık bombaları bile yadırgamıyorsunuz. Alıştınız bir kere. Daha sonra eve geliyorsunuz ama unutmayın ki yalnız değilsiniz her daim sizi izleyen bir göz var: Teleekran. Evde geçirdiğiniz süre boyunca teleekran sizi izliyor olacak. Attığınız her adımı, nefes aldığınız her saniyeyi, hatta kalp atışlarınızı bile. Sonra ise yatıyorsunuz. Sabah olduğunda ise yine aynı düzen başlıyor. Unutma ki Parti her zaman sizinle. Tabii bir de söylemeyi unutmamam gereken Parti yararına olan dernekler var. Parti’nin sizden beklediği bir diğer şey de bu etkinliklere katılmanız. Parti kendi yararına, kendi adını yüceltecek her etkinliğe destek verir. Unutma ki Parti kendini destekleyenin yanındadır. Unutma ki Parti’nin karşısında değil yanında olmak istersiniz. Şimdi size anlattığım onca şeyden sonra gözlerinizi açabilirsiniz. Bu anlattıklarım baş kahramanımız olan Winston Smith’in sadece bir günüydü ve ben daha detayına bile inmedim. Ama şimdiden ruhunuz biraz daraldı ve bu hayatı merak etmeye başladınız değil mi? O zaman sizlere iyi okumalar dilerimm... SON BİR NOT: Kitapta en beğendiğim kısmı buraya eklemek istedim: “İnsan insana nasıl hükmeder, Winston?” Winston biraz düşünüp, “Acı çektirerek,” dedi. (Orwell, 2021: 288) Bu kitabı özetleyebilecek cümlelerden biri olduğunu düşünüyorum. Sizin en beğendiğiniz kısım neydi? Bu kitap benim hep okumak istediğim ama hiçbir zaman fırsat bulup da okuyamadığım bir kitaptı. Kitapta içinde kaybolduğum ama aynı zamanda okuyup geçtiğim yerler de oldu. Ve kitap gerçekten muazzamdı. Hayatımda çok sevdiğim şeyler için kullandığım bir kalıp var, biraz kulağa farklı gelebilir ama bu kalıp tam bu kitap için uygun: Dehşetül Vahşet. Umarım bir sonraki okuyuşumda kitabın aslında hiç fark edemediğim, kendimden bir parça bulamadığım bölümlerini keşfederim ve sonra bu yazıya gelip okuyarak kitabın nasıl farklı yönleriyle karşılaştığımı kıyaslarım. Bir sonraki okumamı merakla bekliyorum. Ve son olarak umuyorum ki sizler için de dehşetül vahşet bir kitap olur.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,9bin okunma
·
216 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.