Gönderi

"Garip, şeytana inanıyorum fakat sevgili Tanrı'ya değil. Gerçekten mi? Bilmiyorum. Hayır, biliyorum! Ona inanmak istemiyorum! Hayır, istemiyorum! Bu benim özgür iradem. Ve bana kalan yegane özgürlüğüm: İstediğim gibi inanmak veya inanmamak. Ama tabii resmi olarak - mış gibi yaparak. Duruma göre: Birine evet, birine hayır. Rahip ne demişti? 'Bir rahibin mesleği, insanları ölüme hazırlamaktan ibarettir, çünkü insan ölümden korkmadığı zaman, hayat onun için kolaylaşır.' Ama bu karnını doyurmaz. 'Bizi bu sefillik ve tezatlardan oluşan hayattan,' demişti rahip 'ancak Tanrı' nın lütfu ve ilahi vahye olan inanç kurtarır.' Bahaneler!' Cezalandırılıyoruz ve ne için olduğunu bilmiyoruz.' İktidardakilere sor! ... Kalbimden geçen düşünceler çok sevimliydi. Kafadan geliyor, duygu kılığına giriyor, dans ediyor ama neredeyse birbirlerine dokunmuyorlardı. Asil bir balo. Seçkin çevreler. Cemiyet! Çiftler ay ışığında dönüyordu. Korkaklık erdemle, yalan adaletle, perişanlık güçle, sinsilik cesaretle. Sadece mantık onlarla dans etmiyordu. Sarhoş olmuştu;dibe vuruyor, sürekli hıçkırıklara boğuluyordu: 'Aptalım ben, aptalım ben!' İçinde ne varsa kusup çıkarıyordu. Ama üstünden dans ederek geçiliyordu. Balo müziğini dinliyorum. Sevilen bir ezgi çalınıyor: 'Pisliğin içindeki birey.' Dile, ırka, milliyete ayrılmış yan yana duruyor yığınlar, kim daha büyük diye birbirlerini süzüyorlar. Her birinin burnunu kapattıracak kadar leş gibi kokuyorlar. Hepsi pislik, her şey pislik! Bununla gübreleyin! Toprağı gübreleyin ki bir şeyler büyüsün! Çiçek değil, aksine ekmek! Ama birbirinize tapmayın! Yemiş olduğunuz pisliğe tapmayın! "
·
33 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.