"Korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel."Her Ayfer Tunç eseri sonrasında olduğu gibi yine kızıyorum kendime. Böyle bir değeri keşfetmekte bu kadar geç kaldığım için tabii ki.
Kendilerini, Çağdaş Türk Edebiyatı'nın kraliçesi olarak görüyorum.
"İyi bir kitap okumalıyım, ama ne okuyayım?" diye soranlara, hemen en yakın kitapçıdan yazarımızın herhangi bir kitabını almasını tavsiye ediyorum.
"Osman", Nişantaşı eşrafından zengin ve saygın bir ailenin korkularına tutsak büyük oğlu Osman Koryürek'in ve onun hazin dibe vuruşunun hikayesi. Kapak Kızı ve Yeşil Peri Gecesi'yle birlikte üçlemenin üçüncü kitabıymış "Osman".
(Ben de bu detayı yeni öğreniyorum.)
Şaşalı yaşamın ışıklarına dalan bir güruhun, bir sınıfın yok oluşunu anlatıyor "Osman".
Karakterimizin müzik stüdyolarında başlayan serüveni, göz alıcı araba galerilerine, şatafatlı marinalara, lüks Avrupa tatillerine kadar uzanıp, kapak kızlarının sert gerçekliğine çarparak duraksıyor. Ucuz caz kulüplerinde piyano çalarak düşüşün perçinlendiği bu serüven, okuyucuyu hafriyat kamyonunun gece yarısı yapayalnız bir adama çarptığı gibi çarpıyor.
Osman'ın, Kubi ve Gün'ün aşklarına bakarak söylediği: "Sevgisizlik insanı yaşatmayabilir ama sevgi gerçekten yaşatır mı, bilmiyorum." cümlesi bir süre uzaklara dalmama neden olmadı dersem yalan söylemiş olurum. :)
Açıkçası her şeyiyle beğendiğim bir roman oldu "Osman".
Bazen de düşünmekten alamıyorum kendimi. "Acaba Şebnem'e de ulaşılsa mıydı?" diye. Bu arada Şebnem'in Osman'ı sevdiğini düşünen kerizlerin safında olduğumu da belirtmek isterim. :) Çünkü sevmekte yorulur, Osman'ın hataları sonucu yoruldu Şebnem.
Şebnem'e ulaşılsaydı nolurdu ki?
Hemen aklıma Şems'in dizeleri geliyor;
Kimse anlamayacak.
Sorarım sana,
Hangi aşk daha büyüktür?
Anlatılarak dile düşen mi,
Anlatılmayıp yürek deşen mi?
İyi okumalar, kitapla kalın :)