Gönderi

296 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Öğretmenliğime Hayat Bilgisi Kitabım
Eğitim Bilimleri alanından bir dersteyim, fakültede ikinci sınıftayım. Öğretim üyesi derste sordu: "On iki yıllık temel eğitiminizde çok sevdiğiniz, unutamadığınız öğretmeniniz kimdi? Neden?" Herkes yanıtlamaya çalıştı: - Matematik öğretmenimdi; dersleri çok keyifli geçerdi, komikti. - İngilizce öğretmenimdi; çok samimi ve bize karşı çok sıcaktı, yardımseverdi. - Tarih öğretmenimdi; derste çok güldürürdü... gibi pek çok yanıtlar verildi. Öğretim üyesi ise "Farkında mısınız, hiçbiriniz çok iyi Matematik, İngilizce, Tarih anlatırdı demediniz?.. Öğretmen olduğunuzda da sizin çok iyi Fen Bilimleri anlatmanıza değil, bu özelliklerinize bakacaklar öğrencileriniz" demişti. Aslında öğretmenliği "tutkulu bir mücadele" yapan etkenlerden biri de budur; sevmek, sevdirmek. Dersten, öğretimden öte eğitimi düşünmek. Böylelikle de kendini unutulmaz yapabilmek. Bu kitabın ana düşüncesi "sevgi". Öğretmenin işini (mesleğini değil), öğrencilerini (gelecek neslini), okulunu (yaşam alanını) sevmesidir aslolan. "İstemeyerek geldim bu fakülteye, annem babam zorladı." "Şöyle bir düşündüm de, bir 'bayan' için en ideal meslekti." "Tatili çoktu!" gibi söylemlerde bulunanların durumu fark edip ya fakülteden ayrıldığı ya da işin ciddiyetine varıp, ortak amaç/düşünceyi (sevgi) benimsemeye çalıştığı tutkulu bir mücadeledir öğretmenlik. Kolektif bir kitap bu. Yani dayanışma esasında oluşturulmuş, yazılanlar ve anılar birbirinden farklı olsa da aynı paydaşta buluşup oluşturulmuş. Bir dönem Eğitim Felsefesi dersi aldığım öğretim üyesi
Ayhan Ural
Ayhan Ural
'ın dersinde de sıkça bahsettiği "sevgi" kavramını/olgusunu/duygusunu sıkça görebildim. Zaten kitaba katkı verenler yıllardır birlikte çalıştığı öğretmenler, eğitimciler. Her öğretmen biraz yaşamından, çokça öğretmenlik deneyiminden bahsediyor. Yazılanlar bazen bana tebessüm ettirse de, bazen de duygulandırdı. Bu yazılanların gerçekten yaşanmış olmasını kabullenmekte zorlandım. İlkokul üçüncü sınıfa kadar aldığım Hayat Bilgisi dersini sanki öğretmenliğime uyarlayıp yeniden aldım. Eğitim-öğretim sistemimizin "üst makamlar"ına rağmen öğretmeye çalışan; köylerde, Türkçe bilmeyen çocuklara Türkçe eğitim vermeye çalışan; "Bir yıl okudu, başka da okumasın, yeter bu kadar" diyen kız babasına rağmen; "Benim çocuğum deli değil rapor alınmasına izin vermem!" diyen anneye rağmen; "Öğretmenim, ben bu kitabı okuyamam. Çünkü üzerinde domuz resmi var, babam kızar" diyen öğrenciye rağmen; "Felsefe öğretmeni bu, ateisttir!" diyip şikayet eden velilere rağmen (bu şikayet üzerine oradan oraya sürülmüştür) canla, başla, azimle, gözyaşlarıyla, stresle, kaygıyla, olanaksızlıklarla "bir şeyler" öğretmeye çalışan, sürgün edilen öğretmenler gördüm ve tanıdım. İyi ki tanıdım. Tanıdığım öğretmenler "tehlikeli öğretmenler"di. Okur-yazar, neoliberal sisteme başkaldıran, cehalete karşı duran, eğitim-öğretimde çocuk merkezciliğini, öğrencinin üstün yararını gözeten tehlikeli öğretmenlerdi. Böyle öğretmenlere her yerde denk gelinmez. Değerleri mutlaka bilinmeli denilse de "köylere ceza olarak" sürgün edilirler. Bu nedenle tehlikeli öğretmen olmak zordur. Öğretmen adayları
Tutkulu Bir Mücadele Öğretmenlik
Tutkulu Bir Mücadele Öğretmenlik
kitabını okumadan öğretmen olmasınlar derim. Zira Eğitim Bilimleri derslerinde ezberlediğimiz kuramlardan çok daha farklı, bambaşka bir öğretmenlik var sistemimizde. Bu kitaptaki örnek olaylar işinizi kuramsal değil, pratiksel olarak düşünmenizi sağlayacaktır. Meraklısına ve ilgilisine yararlı okumalar diliyorum.
Tutkulu Bir Mücadele Öğretmenlik
Tutkulu Bir Mücadele ÖğretmenlikKolektif · Pegem A Yayıncılık · 201516 okunma
··
2.526 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.