Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
6/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Bu inceleme spoiler içerecektir. Kralkatili günecesi'nden keyif kaçırmayacak detaylar da içerecektir. Kitaba çok büyük övgüler sonucu başladım. Bu kadar övülmesine anlam verememekle birlikte beğendim de fakat bu kadar abartılmayı hak etmediğini düşünüyorum. Öncelikle neden Nebula ve Locus'a aday olduğunu anlayabiliyorum. Büyü sistemi oldukça orijinal ve kitabı beğenme sebeplerimden biri bu. Büyüye ulaşma yolu, onu nasıl ve nerden elde ettiği, ve karşılığında yapılan fedakarlıklar. Gücün gökten zembil ile inmediği karşılığında bir şeylerin verildiği ve bunu sağlam bir zemine oturtan büyü sistemlerini beğenirim. Burada tarihsel şamanların rütüellerinin böyle anlamdırılması ve kullanılması çok hoş bir detay olmuş. Uyuşturucunun Etkisi bir halüsülasyon değil ama tanrılara ulaşmak. Kitabı beğenmemin en büyük sebebi ise Jiang'dı. Gerçi işte burada yazının girişinde bahsettiğim Kralkatili güncesi'nden gelen bazı detaylardan bahsetmem gerekiyor. Kitabı okurken özellikle ilk kısımda Kralkatili günce'si olan benzerlikleri fark etmemek elimde değildi. Jiang kitaba girer girmez Elodin ile olan benzerlikleri gözüme çarpmaya başladı. Uçarılıkları, kural tanımazlıkları, öğrencilere bakış açıları, ders açmak konusundaki ketumlukları; nasıl ki Jiang ders açmıyor Elodin de bir o kadar zor ders veriyordu. Okulun geri kalanının Jiang'ın verdiği derse nasıl bakıyorsa Elodin'nin verdiği dersede ilgi bir o kadar az, bakış açıları benzerdi. (Gerçi okuyalı çok oldu ve Elodin'nin sanatı görece daha çok kabul görüyordu.) Nasıl Jiang Rin'i çok kolay öğrenci olarak almadıysa Elodin'de Kvothe'yi kolay kabul etmemişti. Ayrıca okulların sınav sistemleri de paralellik gösteriyordu. Ama bilemiyorum Edolin Kralkatili güncesi'nde benim en sevdiğim karakterdi. Ve yine burada da Jiang en sevdiğim karakter oldu. İşte kitabı güzelleştiren en önemli detay bence buydu. Jinag'ın anlattıkları ve Rin'e öğrettikleri. Büyüye ulaşırken yapacakları ve yapmayacaklarını tartışırken Rin'e büyüyü öğretirken anlattıkları ve tartışmaları kitabın en güzel kısımlarıydı. Fakat kitapta karakterle başlayan (bence) sorunlar vardı. Öncelikle ana karakter Rin ile başlamak gerekirse; ana karakter olmasına rağmen kitaptaki en sığ karakterdi ve kitap başından sonuna kadar hiç bir gelişme göstermiyordu.( Kişilik ve davranış bakımından.) Sadece güç aruzu ile hareket eden en nihayetinde bunları intikam icin yaptım diye kendini ikna eden bir karakterdi. Ayrıca (bu kitabın genelinde vardı) karakterlerin hissettikleri çok sert yansıtılmıştı. sanki bir duygu ve diğer duygu arasında ki geçişleri cok aniydi. Benim tamamen kişisel tercihim ama ben Rin gibi bu kadar cok dürtülerle hareket eden düşünmeyen karakterleden hoşlanmıyorum. Mesela bir dürtü ile ikinci kez düşünmeden rahminden vazgeçti. İkinci kez düşünmeden bir anlık dürtü ile bir milleti kundaktaki bebeklere kadar yok etti. Kitabın başında özellikle mantık taktik derslerinde takındığı mantıktan kitabın ikinci bölümünde eser yoktu. (Gerçi ilk yarısında da yoktu ya.) Bana öyle geliyor ki yazar Rin'nin duygularını ve düşüncelerini kızın davranışlarına yansıtmada sıkıntı yaşamış Nezha ve Venka çok düz yine çok sterotipik zengin çocuk tiplemeleriydi. Yine Nezha ve Rin arasında ki ilişki değişimi çok aniydi. Bir anda düşmanken bir anda dost oldular. Ki yeri gelmişken o canavar bölümünün kitaba ne faydası vardı anlamdım herhalde seriye genel bir katkısı olur diye tahmin ediyorum. Bu arada canavar sanhesinin de çok klasik bir canavar sevdiğin insanların yüzüne benzeseydi ne yapardından başka bir şey değildi. Zilyon kez gördük bunları. Altan'ı genel olarak beğendim o da intikam arayan dürtüleri ile hareket eden biridi ama motivasyonları cok daha iyi temellendirilmişti. Yine kişisel bir tercih ama Kitay'ı beğenme sebebim Rin'nin tam aksine mantıklı bir karakter olmasıydı. Hareketlerin ve davranışlarının sonucunu anlayan ve kavrayan. Bir karakterdi. Kitaptaki bir diğer sorun karakterler arası diyaloglar öylesine bir senaryodan fırlamış gibiydi. Çok sığ ve bazen asla duruma uymayacak şekildeydi. Birine işkence eden birinin sesi'nin yumuşak olmaması gerekir. Yine ben artık çok denk geldiğim için artık sıkılmaya başladığım "onlar insan degil, canavarlar." hikâyesi. Genel olarak yaptıklarını meşrulaştırmak için bir karakterin kendini kendi kendine affettirme çabası. Burada ki kullanımı ile ilgili ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Çok gözümüze sokulmuş gibi geldi. Son olarak o katliam sahnesi ve Venka'nın ona yapılanları anlatışı... Çok gerçek gibi hissettirdi. Sanki bir film izliyormuşcasına başımı sayfadan çevirdim. Gerçek olmasalar bile bu karakterler bunları yaşamamalıydı dedim. Çok çok canlıydı bu sahneler. Okuduğum hiç bir kitapta bu kadar rahatsız olarak okumadım sayfaları. Okuduğum hiç bir kitapta bu denli bir katliam anlatımı yoktu. Her halde kitapta Rin'nin duygularının davranışa yansıdığı en güzel sahne o köpeği öldürüşüydü . Kapatmadan önce; bu kitap bir epik fantastik değil. Epik fantastiğin ne olduğunu anlayacak kadar yüksek fantazi okudum. Eğer ilk defa bu tarz bir kitap okuyorsanız epik fantazi gibi gelebilir ama Zaman Çarkı, Buz Ve Ateşin Şarkısı, Fırtınaışığı Arşivi gibi serileri okuduktan sonra Haşhaş Savaşı güzel bir savaş fantazi romanı evet ama yüksek fantazi değil. Bilemem belki fikrim ilerliyen kitaplarda değişir ve ben yanlirim. Oldukça uzun bir inceleme oldu. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim.
Haşhaş Savaşı
Haşhaş SavaşıR.F. Kuang · İthaki Yayınları · 2021987 okunma
·
585 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.