Gönderi

SEVDİĞİM CÜMLELERİ TEK TEK ATMAK YERİNE TEK BİR ALANDA TOPLAMAYA KARAR VERDİM: 1. Tabuların, boş inançların canı cehenneme! Pek dindar olan annesine soracak olsanız, Tanrı'nın, geçmişi, şimdiki zamanı, geleceği bildiğini söyleyecektir. İyi ya, onu bu dünyaya gönderirken günün birinde intihar edeceğinin de kesinlikle bilincindeydi öyleyse. Dolayısıyla bu intihar, onu şaşkınlığa, şoka uğratmayacaktır. 2. Ah, bu dünyanın acıları hiçbir şeye benzemez, hemen anlaşılır. 3. Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaşın verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı? Kimsenin kimseyi yargılayacak durumu yok. Her insan kendi bilir çektiği acının boyutlarını ya da yaşamında anlamın hepten yok olduğunu. 4. "Nasıl olduğunuzu öğrenmek ister misiniz?" Veronika, "Nasıl olduğumu zaten biliyorum," dedi. "Ve gövdemde sizin gördüğünüz değişikliklerle hiç ilgisi yok olanların. Olan her şey ruhumda oluyor." 5. Yaşamı boyunca pek çok kez fark etmişti Veronika, tanıdığı bir sürü insan başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi, ama işin gerçeği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı; çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı. O tür insanlardan nefret ederdi, genç doktorun şimdi içinde bulunduğu durumdan yararlanarak kendi eksikliklerini maskelemesine izin verecek değildi. 6. "Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani başkalarından farklı olanlar. " 7. "Bir seferinde bir kadın görmüştüm, yakası iyice açık bir entari giymişti, gözleri donuk donuk bakıyordu, hava eksi beşken Ljubljana sokaklarında dolaşıyordu. Sarhoş olduğunu sandım, ona yardım etmeye davrandım, ama ona ceketimi verme önerimi reddetti. Belki de onun dünyasında mevsim yazdı, bedeni onu bekleyen kişinin tutkusuyla ısınmıştı. O kişi yalnızca onun deli hayallerinde yaşasa bile, istediği gibi yaşamaya ve ölmeye hakkı vardı, ne dersin?" 8. Deliliğim devam etsin istiyorum; yaşamımı başkalarının istediği gibi değil de kendi hayallerime uygun biçimde sürdüreyim, fena mı? 9. Deliler ilk izlenimi çok ciddiye alırlar. 10. "Olacak iş mi yani, şurada sayılı birkaç günüm kalmış, ilk kez gördüğüm, çok geçmeden bir daha hiç görmeyeceğim insanların saçma laflarını önemsiyorum. Kafayı takıp sinirleniyorum, onlara saldırmak, kendimi savunmak istiyorum. Değer mi? Ne diye boşa vakit harcıyorum?" 11. İlk gençliğimde seçim yapmak için çok erken olduğuna inanmış, gençliğinde, yani şimdi ise, değişmek için çok geç kaldığını düşünmüştü. 12. Kimseye öfkelenmezdi, çünkü bu, belli bir tepki göstermek, düşmanla savaşmak, kin ve öç gibi beklenmedik sonuçlara varacak durumlarla baş etmek anlamına gelecekti. 13. Veda etmek. Aslında işin en zor yanı buydu: İnsan bir kez akıl hastanesine girdi mi, delilik dünyasında var olan özgürlüğe alışıyor, hatta ona bağımlı hale geliyordu. Sorumluluk altına girmek, ekmeğini kazanmak için çalışıp çabalamak, sıkıcı, rutin günlük işler yapmak zorunda değildiniz burada. Sabahtan akşama dek bir tek resme bakmak da bir kâğıdın üstüne saçma sapan çizgiler çizmekle oyalanabilirdiniz. Her şey hoşgörüyle karşılanıyordu, çünkü ne de olsa kişinin aklından zoru vardı. 14. Serotonin, insanların duygularını yöneten öğelerden biriymiş. Serotonin azlığı insanın iş yaşamında dikkatinin dağılmasına, uykusuzluğa, iştahsızlığa, yaşamdan yeterince zevk alamamasına yol açıyormuş. Bu madde bedende hiç bulunmadığında ise kişi derin umutsuzluk, kötümserlik, bir gereksizlik duygusu, korkunç yorgunluk, endişeye kapılma, karar verme güçlüğü gibi belirtiler gösteriyormuş, bu da zamanla sürekli bir karabasana dönüşüyormuş ki sonu ya tam uyumsuzluk ya da intiharmış. 15. İnsanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler, kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca. 16. Deli olmak, düşüncelerini iletmekten aciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun. 17. "O hapları aldığımda nefret ettiğim birini öldürmeye çalışıyordum. İçimde başka, sevebileceğim Veronika'lar olduğunu bilmiyordum." "İnsan neden kendinden nefret eder?" "Korkaklık belki de. Ya da hiç yakanı bırakmayan yanılmak korkusu, başkalarının senden beklediklerini gerçekleştirememek korkusu. 18. Nedense hepimiz yalnızca sevmek, kabullenmek, işlerin kolayını bulmak, çatışmadan kaçınmak üzere yetiştiriliriz. Veronika her şeyden nefret ediyordu ya, en çok da yaşamını sürdürmüş olduğu biçimden, içinde barındırdığı yüzlerce Veronika'yı keşfetmeye zahmet etmeyişinden tiksiniyordu. Oysa orada kim bilir ne ilginç ne meraklı, ne cesur, ne küstah, ne deli kızlar duruyordu. 19. İnsanlar ancak koşullar buna elverdiğinde delirme lüksüne sahiptiler. 20. "İnsanların mutluluk olasılığı ne kadar yüksekse, mutsuzlukları da o kadar artıyor. 21. Kronik acılaşma vakalarında, söz konusu kişi hastalığını haftada yalnızca bir kez hisseder: pazar günleri öğleden sonraları. O durumda tekdüze bir işle oyalanamadığından belirtiler ortaya çıkar. Bir türlü geçmek bilmeyen o sakin öğle sonları cehennemden farksızdır, kişi huzur yerine derin ve kesintisiz bir sinirlilik içinde olduğundan hayatında bazı şeylerin hiç de doğru düzgün gitmediğini fark eder. Derken, pazartesi günü gelir ve acılaşmış kişi, bir gün önceki sıkıntısını unutur, ama hiçbir zaman doğru dürüst dinlenecek vakti olmadığından, hafta sonlarının çok çabuk geçtiğinden şikâyet etmekten geri durmaz. 22. "Dünya, çabalarımın değerini bilmeyecektir." dedi kendi kendine. Anlaşılmamaktan gurur duyuyordu, çünkü tüm dâhiler bu bedeli ödemişlerdi. 23. Bir gün buradan çıkacak olsaydım, delilikler yapma fırsatı tanıyacaktım kendime, aslında herkes deli, en deliler de deli olduklarının farkında olmayanlar. 24. "İnsanların hoşuna gitmiyorsa şikâyette bulunabilirler. Şikâyet edecek cesaretleri yoksa bu onların sorunu." 25. İki seçeneğiniz var: Ya zihninizi denetleyeceksiniz ya da zihninizin sizi denetlemesine izin vereceksiniz. 26. "Bana sorarsan, ölümüne çok az süre kalmış biri, azıcık süreyi uyuyan bir adamın başucunda geçirmeye karar vermişse, buna aşktan başka bir açıklama getirilemez. Hele de o kişi bu arada bir kalp krizi geçirir, ama adamın yanından uzaklaşmamak için yerinden kıpırdamazsa, bence bu aşkın gelişerek, büyüyerek çok uzun yıllar devam etme olasılığı yüksektir." 27. Normallik fikir birliğinden başka bir şey değildir. Yani, çoğunluk bir şeyin doğru olduğunu düşünür, dolayısıyla o şey doğru -normal- olur 28. Ölüm bilinci bizi daha yoğun yaşamaya yöneltir.
·
449 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.