Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Moonwalker & Michael Jackson
Kız kardeşimi bir tanısanız var ya, gülüşüyle, bakışıyla, sesiyle ve sessizlikleriyle öyle bir büyü yaratır ki üzerinizde; yanaklarını, alnını, saçlarını ve boynunu bir milyon sefer de öpseniz doyamazsınız. Her öpüşünüzde kokusunu içinize çekmenize rağmen. Ona baktıkça kardeş olduğumuza inanmakta bile güçlük çekiyorum bazen, sırf bu yüzden gözlerimin dolduğu oluyor. ‘Sen de biraz abarttın,’ diyeceksiniz. Evet, abarttım. Çünkü bu dünyada o kadar çok mankafa var ki abartmayınca hiçbir şeyi anlamıyorlar. Kız kardeşimin güzelliğinin ve bazı meziyetlerinin ise bir an önce anlaşılması gerekiyor. Kız kardeşimin başlıca meziyetleri arasında, salonun ortasında bacaklarını yüz seksen derece açıp oturmak ve insan denen canlının en doğal duruş biçimi buymuş gibi rahat tavırlarla gözlerinizin içine bakmak gelir. Ayrıca hentbol topunu ayağında yüz elli sefer sektirebilir. Bunları bile gölgede bırakan en doğaüstü meziyeti ise moonwalk’tur. Geçen kış sadece tekniğini göstermiştim ona, ‘Ayağının birini yere tam bas, diğerini burnunun ucuyla bas, sonra iki ayağının konumlarını benzer biçimde değiştirerek geriye yürü, elini kolunu da koordineli biçimde hareket ettirmeyi unutma,’ demiştim. Kız kardeşim safi yetenek olduğundan tekniği aldı yürüdü, fizik kurallarına meydan okurcasına kaymaya başladı evin parkelerinde. Akabinde Idefix’ten sipariş ettiğimiz Moonwalker filminden ve Youtube’taki videolardan faydalanarak bununla uyumlu dans figürlerini geliştirmeye başladık. Bir ay içinde görenlerin hayranlıkla karşıladığı beş dakikalık bir performansa çevirdik olayı. Bununla da yetinmedik, o güne kadar sadece kot pantolon paçalarını yaptırmak için uğradığımız Merkez Terzi Orhan’a beyaz takım elbise diktirdik, on beş gün boyunca çarşı pazar dolaşıp eli boş döndükten sonra GittiGidiyor’dan beyaz kravat bulduk, Markafoni’den mavi gömlek sipariş ettik, KİPA Alışveriş Merkezi’ndeki bütün mağazaları gezip en bol tokalı, en cafcaflı deri kemeri aldık, dedemin eski beyaz şapkalarından birine siyah şerit çektik, kız kardeşimin beline uzanan güzelim kestane saçlarını sıkı sıkı topuz yapıp o şapkanın içine sığdırdık ve 18 Mayıs 2013 Cumartesi günü saat 14.00 sularında, Uludağ Üniversitesi’nin konferans salonunun kulisinde, 21. Michael Jackson olarak sahne sıramızı beklemeye başladık. O kadar çok Michael Jackson’ı bir arada görünce insanın ister istemez siniri bozuluyor. Bizden sonra bile sahneye çı- kacak altı Michael Jackson vardı. Kız kardeşim gibi büyük yetenekler değildi tabii hiçbiri, takım elbiseyi şapkaya uyduran gelmişti. Diğer Michael Jackson’lara baktıkça ‘Keşke daha özgün bir şeyler öğretseydim kız kardeşime’ diye kendi kendimi yiyordum. Bana da dayım olacak it öğretmişti bu moonwalk denen naneyi. Kim bilir ona da kim öğretmişti yüz yıl evvel. Ben moonwalk yapmaya başladığım zamanlar, kimsenin moonwalkerlık gibi bir merakı yoktu. 80’li 90’lı yıllara damgasını vurmuş, Michael Jackson’ın kariyerindeki ve özel hayatındaki sıkıntılarla beraber 2000’li yılların ortalarına doğru unutulur gibi olmuştu, ben de o zaman başlamıştım işte. Ama ne zaman ki Michael Jackson 2009 yılında öldü, bir zamanlar ona, vitiligo hastası değilmiş gibi, ‘Siyahlığından utandığı için rengini açtırmış’ diyenler, kendisi de her daim çocuk ruhlu olduğundan çocuklara yürekten bağlı değilmiş gibi ‘Çocuklara çükünü gösteriyormuş affedersiniz’ diyenler, her türlü iftirayı atanlar, birden çark edip ‘Efsanemiz öldü arkadaşlar efsanemiz gitti dostlar’ diye öyle bir yaygara kopardılar ki, ondan sonra da ister istemez yeni bir moonwalk furyası başladı. Ben tabii, sınıf arkadaşlarından görüp özenen kız kardeşime moonwalk öğretirken bir gün işin bu noktaya varacağını tahmin etmemiştim. ‘Michael Jackson klasiktir, hiçbir zaman hiçbir ortamda modası geçmez,’ diye düşünmüştüm. Mademki özenmiş, o da öğrensin istemiştim.
Sayfa 6 - İletişim YayınlarıKitabı okuyacak
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.