Gönderi

406 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Burjuvazinin ikiyüzlülüğü
Sitede çok az okunduğunu gördüğüm, ama bence daha fazla okunmayı hakeden bir kitap “Çalgılı Bahçe”. Hem klasik müzik tınıları eşliğinde derin psikolojik analizlerle ilerleyen sürükleyici akışı, hem de Nobel Edebiyat Ödülü’ne tam 15 kez aday gösterilmiş Hollandalı yazarı nedeniyle… Vestdijk’in çekingen, sakin, duygusal kahramanı ve aynı kahramanı gibi iddiasız görünen ama aslında son derece sürükleyici hikayesi, bana
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
’nin “
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
”sını hatırlattı. Sanata meyilli, çevresi tarafından pek anlaşılmayan ve kimselerin bilmediği aşkını kendi içinde, delicesine yaşayan kahramanımız Nol’ü, Raif Efendi’nin gençliğine benzettim… Kitabı daha iyi yorumlayabilmek için öncelikle Simon Vestdijk’ten bahsetmem lazım. 1898 Hollanda doğumlu olan yazar, küçük bir kasaba olan Harlingen’de büyümüş; ki bu “kasaba” psikolojisini bu romanında çok başarılı yansıtmış. Küçük yaşlarından itibaren müziğe büyük ilgi duymuş, ancak “daha itibarlı” bir meslek olduğu için tıp okumuş. Sanatçı yönü ağır basan ve tıp okuduğu yıllarda yazmaya da merak salan genç Simon, sadece birkaç yıllık doktorluk serüveninden sonra mesleğini bırakmış ve kendini tümüyle edebiyata adamış. Gazetecilik de yapan Simon Vestdijk 1942 yılında işgal sırasında Almanlar tarafından 2 yıl boyunca cezaevine kapatılmış. Zaten çocukluk yıllarından beri, tahminen fazla disiplinli babası nedeniyle, depresyon belirtileri gösteren yazarımızın psikolojisi, bu cezaevi döneminde iyice bozulmuş. Yine de kamptan çıkınca hayatına bir şekilde geri dönmeyi başarmış ve 72 yaşında vefat edene kadar çok sayıda romanın yanı sıra edebiyat, sanat, müzik ve din üzerine yazdığı makaleleriyle de Hollanda’nın en ünlü yazarları arasında yer almış. Öyle ki, “Tanrı'nın okumaya yetişemeyeceği kadar hızlı yazan yazar" olarak nitelendirilmiş. “Çalgılı Bahçe” 1930lu yıllarda küçük bir Hollanda kasabasında geçen ve önceleri üstü kapalı ilerleyip sonlara doğru keskinleşen burjuvazi ve toplum ahlakı eleştirisi ile dikkatleri çekmiş bir roman. Romanın içinde geçtiği küçücük kasaba; herkesin birbirini tanıdığı, gizli saklı şeyler yapmanın neredeyse imkansız olduğu, toplumsal statüye aşırı önem verilen hali ile bizim kasabalarımızı andırıyor -açık havadaki buz pisti yerine top oynanan boş arsaları, birahaneler yerine çay bahçelerini, klasik müzik konserleri ve operalar yerine de bizim düğün törenlerimizi koymanız gerek-. Bir yanı ile kocaman, sevimli, yardımsever bir aile gibi görünen, öte yandan geçmişin, hele hataların unutulmasına hiçbir zaman izin vermediği için gerginlik yaratan -ve kişisel olarak bu yaşıma kadar özenle kaçtığım- kasaba hayatından bahsediyor yazarımız. Bunu, bir yandan özlemle, diğer yandan ise nefretle yapıyor. Kahramanımız Nol, “Hakimin oğlu” olarak kasabanın en prestijli mevkilerinden birine sahip olan, kibar, iyi eğitimli, müziğe yetenekli bir zengin çocuğu. Kendinden beklendiği gibi başarılı bir öğrenci; nitekim üniversitede de babası gibi prestijli bir meslek sahibi olabilmek için tıp okuyor. Ancak çocukluğundan itibaren uzun yıllar boyunca piyano dersi aldığı çılgın müzisyen Cuperus, hem hayatının akışını, hem de hayata bakışını değiştiriyor Nol’ün. Onun hiç bilmediği bir dünyaya ait Cuperus. Nol’ün zengin çevresinin aksine meteliğe kurşun atıyor ve kazandığı her kuruşu içkiye yatırıyor. Bir taraftan çok başarılı bir müzisyen ve yetenekli bir orkestra şefi iken öte yandan evdeki karısı ve kızı ile hiç ilgilenmeyen, çapkın, sarhoş, iğrenç bir serseri. Cuperus ile geçirdiği ilk gençlik yıllarında, mensubu olduğu zengin sınıfın uzak durduğu o “gerçek” dünyayı; kavgalar, yalanlar, rezillikler, ahlaksızlıklarla dolu o hayatı yakından tanıyor Nol. Bir yanı ile hiçbir şekilde ait olmadığını hissettiği, öte yandan çocukluk aşkı Trix’in peşinde bir türlü kopamadığı bu “aşağı” sınıf ile ilişkisi, onun geleceğini şekillendiriyor. Zira Nol büyüdükçe, ahlaksızlığın aşağı sınıflara özgü olmadığını; tam tersine, çok daha ahlaksız olabilen burjuvazinin parasının gücü ile kendi ahlaksızlıklarının üstünü örtebildiğini ve üstüne üstlük sanki hiçbir şey olmamış gibi başkalarını ikiyüzlüce eleştirebildiğini acı ile fark ediyor. Roman boyunca özellikle iki kahramanını, Nol ve Cuperus’un iç dünyalarını derinlemesine anlatıyor bize Vestdijk. Bence, kendi bunalımlı yıllarının etkisi ile, daha çok da bardağın boş tarafına ve bunalımlara odaklanıyor. Son derece akıcı ve sürükleyici bulduğum kitabı bitirdiğimde hissettiğim tek eksiklik, Trix’in iç dünyasını aynı derinlikte tanıyamamak oldu. Alkolik ama müthiş yetenekli bir babanın utanç ve gurur duyguları arasında salınıp duran gencecik kızı “acaba neler hissediyordu?” dedim kendi kendime… Kasabanın o dışarıdan şirin görünen, ama boğucu ortamından, en çok da Trix’i düşünerek nefret ettim. Çok keyifli bir okuma deneyimi oldu benim için. Konu ilginizi çekiyorsa, kesinlikle tavsiye ederim…
Çalgılı Bahçe
Çalgılı BahçeSimon Vestdijk · Versus Yayınları · 200826 okunma
·
603 views
Gara Keçi okurunun profil resmi
Seneler önce dikkatimi çekip aldığım, sonra her zamanki gibi okuma listelerinin arasında unuttuğum bir kitaptı. Bu yazı ilaç gibi geldi. Hemen ben de başlıyorum. Teşekkürler
AkilliBidik okurunun profil resmi
İyi ki almışsınız, benim de epey eski bir ikinci eli tesadüfen geçmişti elime. Keyifli okumalar dilerim...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.