Item: 21. Yüzyıl İçin 21 Ders
Rating: Rated 10
Author: Ege

Ege

@BayW·

21 February 2022 20:26

336 syf.

· Kitabı okudu

10/10 puan verdi

Read in 10 days

Gelişim Hiçbir Zaman Bu Kadar Tehlikeli Olmamıştı.

Yuval Noah Harari’nin okuduğum 3. kitabı olan “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” kitabını okurken tıpkı diğer kitapları gibi bir zihin yolcuğuna daldım. Her bölümünde oldukça not tutup araştırmalar yaptım. Harari geçmiş ile gelecek arasında köprü kurmaya çalışan bu köprüyü kurarken temel dayanaklarını güçlü kaynaklardan alan ve dünyamızı iyi analiz edip yorumlayan nadir tarihçilerden birisidir. -İlk kitabı olan Sapiens’ de insan doğada önemsiz bir canlıyken daha sonra nasıl oldu da dünyayı kontrol altına alabildiğini ve diğer hayvanlara bu farkı nasıl atabildiğini hatta Hararinin tabiri ile nasıl dünyanın efendisi haline geldiğini anlatmıştı. Detay için incelememe göz atabilirsiniz >>> #117186492 -İkinci kitabı olan Home Deus’ da ise basit bir havyan olan insanın bugünkü evrimine geldikten sonra geleceğin nereye kadar gelişeceğini anlatmıştı. Hatta insanlığın gelecekte Tanrılaşacağını da iddia etmişti. Homo Deus eseri Sapiens eserinin devam kitabıydı. Detay için incelememe göz atabilirsiniz >>> #133048868 -Üçüncü eseri olan “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” eserine gelecek olursak, Harari artık geçmiş ve gelecekten sıyrılarak günümüzü ve güncel konuları mercek altına almaya çalışmıştır. Normal şartlarda kendi fikrimce Sapiens ve Homo Deus’un ortasında yer alması gereken kitap niteliği taşımaktadır. Harari, bu eserinin konusunu okuyuculardan, gazetecilerden, meslektaşlarından gelen sorulara cevaben yazdığını söylüyor. Kısacası bir derleme eser de diyebiliriz. Homo Deus eserinde de sıkça geçirdiği ‘’algoritma’’ kavramını bu eserinde de geçiriyor ve bu kavramın hayatımızın merkezi noktasına yaklaştığını iddia etmektedir. Bu sebeple Algoritma konusundan da kısaca bahsetmek gerekiyor. Harari, gelecekte yaşamamızı tamamen içine alacak olan algoritmanın (Yapay Zekâ) insanlığın tarihini nasıl değiştireceği, ne gibi olumlu ve olumsuz sonuçlarının olacağı üzerine teoriler üreterek belli çıkarımlar yapmaktadır. Homo Deus, Sapiens eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de açıklamalarını ve teorilerini ortaya atarken bilimsel kaynaklara dayanması ve incelik ile konular üzerine bağlantılar ve örneklemeler yapması, kitabı okurken bir bilim adamının mı yoksa bir tarihçinin mi yazıları bunlar diye sizleri sorgulatıyor. Fakat ne olursa olsun Harari oldukça başarılı bir teorisyendir. Hiçbir iddiasının altı boş değil bunu ya tarihi materyal ile ya da bilimsel veri ile mutlaka incelikle dolduruyor. Böylelikle okurken hayretlere bırakıyor okuyucuyu. ‘’Belki dünyanın neresinde yaşadığınıza bağlı olarak çocuklarınıza ya bilgisayar kodu yazmayı ya da hızlı silah çekip düzgün ateş etmeyi öğretmelisiniz’’ Her ne kadar Harari için Algoritma (Yapay Zekâ) temel argüman olsa da analiz ve değerlendirmelerini sadece buna bağlamıyor. Eserin genel hatlarına baktığımız da 21.yüzyılın en kritik sorunlarını çok farklı pencerelerden ve bağlantılardan ele almış. Günümüz sorunlarını dile getiren birçok komplo teorisyeni var ama Yuval Harari’ nin diğerlerinden farkı olayları hiç tahmin etmediğiniz sinir uçlarından yakalayıp, daha önce hiç bakmadığınız açılardan bakmasıdır. Günümüzü yani 21.yüzyılı da gene aynı ustalık ile değerlendirip analiz ediyor. 2020 yılında yaşadığımız evrenin tasvirini adeta bir dedektif perspektifinden inceliyor. Harari insanlığın hızlı bir şekilde ilerlediğini, dünyadaki birçok paradigmanın ve sistemin değiştiğini itina ile vurguluyor. Fakat insanlık bu değişimi yakalayamaz ise bu hızlı ilerlemenin sonu nereye varacak? Bunların yanıtını aramaktadır. Genel itibari ile diğer eserlerine de baktığımızda insanlığın bu hızlı ilerleyişinin farkına varmamızı ve bunlara göre önlemler almamız için uyarılar yapıyor. Belli bir döneme kadar teknoloji insanlık ile paralel ilerliyordu ve insanlık buna çok çabuk uyum sağlayabiliyor, bunu yaşamına empoze edebiliyordu. Fakat artık teknoloji insanların takip edemeyeceği kadar ilerleme kaydediyor. Tüm gelişimleri yakalamak gitgide daha da güçleşiyor. Bu durum bize yeni tehlikelerin kapısını açıyor. Yaşadığımız dönemde çok fazla bilgi, teknoloji gibi argümanlar içinde maruz kalmış durumdayız. Çağı yakalamak artık o kadar zor bir hal aldı ki artık insanların sürekli kendilerini güncellemeleri gerekiyor. Harari eğer kendini sürekli güncel tutamazsan bu yeni çağda kaybolup gidersin diyor. Bu ekol bana

Richard Sennett

Karakter Aşınması eserindeki genel ekol bakış açısıyla aynı geldi.

Richard Sennett eserini de mutlaka okumanızı öneririm. Bu eserde de insanların günümüz çağında sürekli kendilerini yenilemek mecburiyetinde kaldıklarını ve bu sürekli yenilemenin artık bir ültimatom olup daha sonra toplumsal mobbinge dönüştüğünü bunun sonucunda da insan karakterinin aşındığını anlatmaktadır. Harari bu değişen dünyada yaşamanın, manasından tutun da evrenin daha karmaşık bir hal aldığını ve gitgide kendimizden uzaklaştığımızı da ara ara vurgulamaktadır. Özümüzden çıkıp hiç bilmediğimiz sonunun nereye varacağını tahmin edeceğimiz bir nehrin içinde tüm tehlikelere karşı savunmasız ilerlemekteyiz. Kendi yarattığımız dünyanın artık birer yabancısı olup çıktık adeta.

Erich Scheurmann

Göğü Delen Adam eserinde de bahsettiği gibi aslında bizler biz olmaktan çıkıp tamamen düşünsel mitlerden oluşturduğumuz yapay bir dünyanın esirleriyiz. Bu eseri de mutlaka okumanızı öneririm. Detay için incelememe göz atabilirsiniz >>> #153509877 Tekrar eserimize dönecek olursak Harari, eserinde ağırlıklı olarak şu an karşı karşıya kaldığımız ve acilen bir şeyler yapılması gereken üç temel probleme vurgu yapıyor. Nükleer silahlanma, ekolojik tehdit ve teknolojik sıçrama. Bu sorunlar üzerine analizler yaparken bir yandan da özgürlük, eşitlik, medeniyet, din, adalet ve milliyetçilik gibi insanlığın nereye çekersen oraya gidebilecek kavramlarını eleştirip, insanlığın inandığı bu tür mitlerin içlerini boşaltarak hepsinin sadece bir düşünceden ibaret olduğunu vurguluyor. Bu mitler bazen iyi şeylere hizmet etse de çoğu zaman çok kötü sonuçları önümüze sermektedir. Kitap bilmediğiniz ve daha önce duymadığınız hiçbir şeyden bahsetmiyor. Fakat bilinen şeyleri çok farklı ekol ve argümanlar ile açıklayarak sizi farklı bir pencereden düşünmeye sevk ediyor. En özgür olduğunu iddia eden insan bile şu an aslında tamamen özgür olduğu söylenemez. Mitler öyle etrafını sarmıştır ki kendi benliğinden çıkıp yaşadığı toplumun paradigmasını benimsememesi kaçınılmaz bir durum. Bunu şu şekilde düşünebilirsiniz kendinizi mutlaka ya bir millete ya bir topluma ya bir ırka ya da bir dine ait hissedersiniz. Kendinizi tanımlarken mutlaka bu mitleri kullanırsınız. Aslında bunda bir problem yok. Problem olan kısım aşırı milliyetçilik sonucu başka milletten insanlara düşmanlık beslemek ve inancı olmayan birini yargılamak veya sizin ırkınızdan olmayan birini aşağılamak. Bireysel olarak bunlar ufak sorunlar olarak gözükse de bu durum toplumsal boyuta gelince işte o zaman konjonktürde işler değişiyor. Peki nasıl mı? Hadi gelin sizlere ilk başlarda masum bir mit olan düşüncelerin yanlış zihinlerde nasıl bir toplumsal felakete dönüştüğünü kanıtlayayım. 1- 2. Dünya Savaşı neden oldu? -Irkçı bir faşist insanın aşırı milliyetçiliğinden. 2- Filistin’de o kadar masum insan hayatını neden kaybetti? -Aşırı dincilikten yani misyonerlikten. (Siyonizm) 3- Martin Luther King hayatını neden ezilen siyahi halkı için savaşarak ve uğrunda ölerek sonlandırdı? -Beyaz adamların ırkçılık politikası yüzünden. Başlarda çok masum gibi görünen ırkçılık, milliyetçilik, din eğer ki yanlış zihinlerde şekillenmeye başlarsa sonuç bu şekilde kaçınılmaz olmaktadır.

Emil Michel Cioran

Çürümenin Kitabı eserinde dediği gibi ''Aslında her fikir yansızdır, yada öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür: Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur… ideolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar.'' İncelememizin sonuna gelecek olursak Harari eserinde toplamda 21 adet konuyu söyleşi şeklinde ele almaktadır. Tek tek konulara girmeye kalkarsak maalesef bu inceleme muhtemelen ayrı kitaba dönüşür. Bu nedenle elimden geldiğince genel temalar üzerinde durmaya çalıştım. Eserin içerisinde geçen 1984, Cesur Yeni Dünya eserlerini de okumanızı öneririm. Okuyacak okurlara şimdiden keyifli okumalar diliyorum.