Gönderi

143 syf.
·
Not rated
GÜLERİZ AĞLANACAK HALİMİZE
Eser okuyucusuyla kurduğu ilk intibada onun yüzüne gülücük hediye ediyor. Toplumumuzdaki kaynana figürünün acı tatlı (yoksa acı acı mı demeli?) yansımasıyla davetkâr olan eser ismi bunun sebebi hikmetidir. Okuyan insana istemsiz bir oh çektiriyor. Tarihle süregelen bu yansımanın sonucuyla geliyor bu oh. Zira kaynana denince akılda genellikle gaddar, zalim, dediğim dedik, nefes aldırmayan, pimpirikli sıfatları yankılanıyor. Sıfatların genellikle erkek anasına adanması yine o tarihin getirdiği kaynanalık müessesi erkek anasına tevdi edilmesindendir. Kız evlenip erkeğin olmuştur çünkü. Erkeğin olsa iyi, evin malı olmuştur. Genlerimizde kodlu olan bu zihniyetçe kız, koca evinde değil gurbettedir, yuvasında değil çile çıkaracağı zindandadır, zevce değil kırk dereden su getirse kimsece beğenilmeyecek işçidir. Hal böyle olunca kitap ismini okuyan kişi iyi olmuş diyor; kudurmuş pis kaynana! Kitabın serlevhasının verdiği istihzalı gülüşe ara verip sayfaları çevirdiğimizde işin kız tarafından değil erkek, damat tarafından anlatıldığını görüyoruz. Anlatıcımız iç güveyi Osman Zihni Bey. İç güveyi meselesi de bizim toplumca başka bir konu. Erkek pısırıktır da iç güveyidir yahut yeterli maddi güçten mahrumdur –ki zanca bu da bir yerden sonra pısırıklığa evrilir- da karısının himayesi altına girmiştir. Evet, kıza acınır çünkü zalim kaynanayla ömrü heba olacaktır, erkeğe acınır çünkü başı dik bir yiğit yerine hayatınca boynu bükük olacaktır. Öyle değil mi? Anlaşılacağı üzere kitabımızdaki kaynana kadının değil erkeğin kaynanasıdır. Kaynananın ismi Makbule. Damat dahil ev halkına herhangi bir maddi zararı yok. İş keşke öyle olsa dedirtecek boyutta. Ortadaki zarar, zarar kelimesiyle ifade edilemeyecek düzeyde. Makbule Hanım –artık ne kadar hanım denirse- genç yaşında kendinden oldukça büyük biriyle evlendirilir ama bundan erkeğin para pulu haricinde faydalanamaz. Hayalleri durulmaz. Hayali ise diri bir erkek. Dul kalıp da bu isteği histeriye evrilince artık ne utanması kalıyor ne arlanması. Makbule –vaz geçtim artık hanım bey yok- genç çapkın avukat Vassaf ile odalara kapanıp rakı masaları kuruyor, şen şakrak şarkılar söylüyor, saatlerce bir başlarına kalıyor ve hatta kimi geceler koyun koyna uyuyorlar. Tüm bunlar olurken kızı ve oğlu dahil kimseyi bu işe karıştırmıyor. Bu ayıba, bu ahlaksızlığa, bu günaha ses çıkarmaya çalışan her kim olursa olsun kapı orada defolun diye car car bağırıyor; Vassaf’ın parası adına onunla beraber olduğunu anlatmaya çalışanlara ağza alınmayacak galiz sözler ediyor, beddualarıyla yeri göğü sarsıyor. Duruma en çok içi yanan elbette Makbule’nin evlatları oluyor. Fakat Makbule’nin umurunda mı? Değil. O, çapkınla gününü gün ederken kızı Vehibe anasını o heriften kurtarmak için işi büyü yaptırmaya kadar ilerletiyor. Oğluysa yarı ayık yarı sarhoş kafayla anasını öldürmeyi dillendirecek ve buna davranacak kadar gözünü karartıyor. Tüm bunların ortasında yer alan Osman Zihni Bey bir yandan eşine telkin verip sakinleştirmeye diğer yandan kaynını düştüğü psikolojik buhrandan çekip almaya çalışıyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar tüm bunları veciz edebiyatıyla yer yer mizah da serpiştirerek anlatıyor. Veciz diyorum çünkü hem anlatımın akıcılığı ve ilgiyi dinç tutması hem diyaloglardaki yetkinlik ancak dört başı mamur bir kalem erbabından çıkar. Yine bu diyaloglar vasıtasıyla sağdan soldan bilgi veriyor ki bunun dönemin alamet-i farikalarından olduğu malumdur. Evet, Gürpınar edebiyatımızda daha çok mizahıyla anılan bir isim. Bu eseri zaten ismiyle dahi komiklik barındırırken içeriği için bütünüyle aynısını diyemeyeceğim. Her ne kadar kimi noktalarda komedi unsuru barınsa da genel resme bakınca kitap bildiğiniz aile dramını işliyor. Yani diğer okuyucular gibi çok eğlenceli bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim. Ortada komik sekanslar olsa da eğlenilecek bir durum yok, aksine ağlanacak, hiç olmadı aman uzak olsun denecek bir mevzu var. Bunu test etmekse oldukça basit; ben şu başkarakterin yerinde olmak isterdim diyebilecek bir okuyucu olacağını sanmıyorum. Bakalım; Evin zavallı kızı Vehibe kederinden neredeyse yatak döşek oluyor. Evin oğlu Ali Haydar içkisiyle, esrarıyla kendini avutmaya çalışıp yukarıda da belirttiğim gibi işi cinayet fikrine kadar ilerletiyor. Damat Osman Zihni Bey eşini ve kaynını sakin tutup herhangi rezillik çıkarmadan bu işi çözmek derdinde düşünüp duruyor. Yani her bir karakter hüzün dolu, hem nasıl olmasın! Konak oldukça karışık ve bu karışıklıkta dikkatimi çeken şeyse Osman Zihni ve Vehibe’nin çocuklarının konuya asla dahil edilmemesi oldu. Çocukları var ama ne isimleri ne cisimleri belli. Sadece kapı dışarı kaldıkları takdirde onlara ne olacağı konuşuluyor. Sanırım yazar da bu olayın salt mizah olmadığını göstermek adına çocukları bu işe alet etmiyor ki bu noktada da naçizane takdirimi kazandı. Özetlemek gerekirse ismini sürekli duyduğum ama hiç okumadığım yazarlardan biriydi Gürpınar ve açıkçası bunca geç kaldığıma yerindim. Güzel haber o ki elimde iki başka eseri var ve ben onlarla tanış olmaya çocuk merakıyla heyecanlıyım. İyi okumalar.
Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?
Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?Hüseyin Rahmi Gürpınar · Kapra Yayıncılık · 2021564 okunma
·
791 views
Fenci okurunun profil resmi
Türk klasikleri okumanın en güzel yanı, o tarihlerde yaşanan olayların hiçbir kitapta yazmayan hallerine bu satır aralarında şahit olmak.Tabi her yazarın kendi penceresinden.Bu kitapta eğlenmemiş olabilirsiniz ama Gulyabani'de eğlenme ihtimaliniz yüksek.Tavsiye ederim.
erhan okurunun profil resmi
Elimde
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
var ve son derece komik diyaloglarla başladı. Gürpınar bunu çok iyi başarıyor sanırım. Hem mizaha daha yatkın bir konu :)
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.