Gönderi

198 syf.
·
Not rated
Yüzbaşının Kızı
PUŞKİN (1799-1837) YÜZBAŞININ KIZI (Roman- Yayımlanma: 1836) Puşkin modern Rus Edebiyatının ilk büyük ustası, 38 yıllık kısa yaşamının bu son eserinde Çariçe 2. Katerina dönemi Rusya’sını anlatıyor. “Yüzbaşının Kızı” halk isyanlarının oldukça yaygın olduğu bir dönemi dile getirirken, Rus aristokrasisinin ve Rus toplumunun sosyal yaşamını ve dönem insanının psikolojisini olanca gerçekliğiyle bize sunuyor. Kendi yaşamından yarım asır önce yaşanmış bir isyanı fona alırken gerçek bir isyancı ile hayali kahramanımızın bir tesadüf eseri karşılaşmaları, yapılan iyilik karşısında bir soylu sınıf mensubu değil de insani refleksle teşekkür edilmesi sonucunda; kendisine yarı çıplak bir köylü iken verilen değerin bir isyanın lideri olunca hiç unutulmayan karşılığını ne kadar asilce ödediğinin anlatısıdır. Soylu bir sınıfa mensup yazarımızın soyluluğun köküne dinamit koymak isteyen bir asiyi dönemin tüm baskıcı çarlık ideolojisine rağmen ve isyancıya kızar gibi yaparken Pugaçev isyanını duygularıyla, insani özüyle o kadar gerçekçi anlatır ki Pugaçev’i bize sevdirir. Tüm isyancıların ve isyanlara yakınlık duyanların vatan haini sayıldığı bir dönemde bunu yapar Puşkin. Puşkin’in tarihte yaşanan bir isyanı anlatırken onun liderine biraz üstü örtülü duyduğu bu sempati kendi dönemindeki siyasal düşüncelerinden kaynaklanır. Aristokrasiye ve köleci zihniyete karşı olan ve bu uğurda ayaklanan Dekabristler ile ilişkili görülüp çarlıktan cezalar yemiş birisi olarak kendisinden sonraki Rus devrimcilerinin de ilham aldıkları bir yazardır. Yüzbaşının Kızı romanının kahramanı da tıpkı Puşkin gibi soylu bir sınıfa mensuptur. Simbirsk’de küçük bir soylunun çocuğu olarak dünyaya gelen Pyotr, o dönem tüm Rus soylularının eğitim yeri olan Petersburg’da ki muhafız alayına daha vaftiz olurken yazılmış olmasına rağmen 17 yaşına geldiğinde gönderilmez. Babasının deyimiyle: “Gerçek bir asker” olarak yetişmesi için çatışmaların ortasındaki General Karloviç’in yanına, Orenburg’a gönderilme kararı verilir. Aileden ayrılırken de hem hizmetini yapsın hem de göz kulak olsun diye tecrübeli uşak (serf) Savelyiç yanına verilir. Genç soylu asker adayı daha ilk molaları olan Simbirsk’de iken uşağı yol hazırlıkları için kısa bir süre kendinden ayrıldığında tanıştığı Zurin adlı subayın ısrarı ile kumar oynar ve ilk kez oynadığı bu oyunun kurallarını dahi öğrenemeden babasının yol harçlığı olarak verdiği ve uşakta duran parasının ciddi bir miktarını kaybeder. Tabii ona hizmet için yanında bulunan uşak Savelyiç bu acemi efendisi adına kumar borcunu ödememesini teklif eder fakat soylu Pyotr asla kabul etmez bu durumu. Aristokratik onur roman boyunca Pyotr’un şahsında bizi hep izleyecektir. Puşkin Romanın kahramanlarına bazen tek bir cümle söyleterek dönemin ruhunu yansıtır. Kumar masasına otururken subay Zurin’in ettiği laflardan biri şöyledir: “Sefer sırasında diyelim ki küçük bir kasabaya geldin, ne yaparsın? Tutup her zaman Yahudileri pataklayacak değilsin ya!..” (Can sıkıntısından “Yahudi pataklamak!” dönemin rutinlerinden birisi olduğunu öğreniyoruz.) Pyotr ve uşağı atlı arabayla Orenburg yolculukları esnasında kar fırtınasına tutulur ve neredeyse donacakken bir köylü tarafından kurtarılırlar. Pyotr, köylünün onları götürdüğü handa kurtarıcısının karnını doyurur, içki ısmarlar ve tipide kürklerle sarınmışken donacağını hissettiğini hatırlar ve yarı çıplak kurtarıcısına tavşan kürklü yalnızca soyluların giyebileceği değerde bir gocuğunu verir, adam çok mutlu olur. (Petro’nun kısa süre önce yaptığı kılık kıyafet reformunu bilmeyen okur bu kıyafet hediyesinin önemini anlayamaz zira köylü asla bir soylu kıyafetiyle dolaşamaz oysa genç soylu insani bir bakışa sahiptir. Aslında para yardımı yapacaktır fakat tüm para uşakta olduğu ve kumarda da aniden büyük para kaybettiği için uşağın küçücük bir parayı bile uygun görmemesi üzerine böyle bir yola başvurması kahramanımızın – Puşkin gibi-- eşitlikçi fikirlere yatkınlığını vurgular.) Bu arada köylü ile hancının tanışıklıkları ve şifreli, simgelerle konuşmaları da aklına takılır ama bir anlam veremez. Oysa bu alegorik sohbet hiç de sıradan bir köylü ile dağ başındaki bir hancının sohbeti değildir. Buram buram ayaklanmanın şifreleri dokunmaktadır. Orenburg Rusya’nın en güney uçlarında şimdiki Kazakistan steplerinin başlangıç noktasındaki kale şehirdir. Hatta ilerleyen yıllarda 1920-25 döneminde Kazakistan’ın başkenti olmuştur. Romanın anlatıldığı dönem Başkurt, Kırgız, Tatar’ların yoğun yaşadığı bu yerler sürekli ayaklanmalara sahne olduğundan isyanları bastırmak için Çarlar tarafından Kazakların bölgeye yerleşmesi sağlanmış ancak kısa süre sonra Kazaklar da diğer isyancı halklara katılarak isyanların boyutunu değiştirmiştir. Diğerlerinin ardında kavmiyetçi ve dini eğilimler varken Kazaklarla birleşince sınıfsal dayanağa, aristokrasi ve çara karşı köylü eylemine bürünmüştür isyanlar. Pyotr Orenburg’a gelir ve babasının arkadaşı general tarafından Belogorskaya Kalesine gönderilir. Kale ahşap surlarla çevrili küçük bir köydür. Komutanı yaşlı bir yüzbaşıdır karısı ve kızı ile yaşamaktadır. Pyotr kısa süre sonra Yüzbaşının kızı Marya İvanovya’ya âşık olur. Yalnız kalede bulunan teğmen Şvabrin daha önce Marya ile ilgilenmiş ve sonuç alamamıştır bunun etkisiyle Pyotr’un yanında kızın arkasından onun namusuna iftira eden kötü sözler söyler. Pyotr’da onu düelloya davet eder. Düelloda Pyotr yaralanır ve Marya ona günlerce bakar. -Bölük berberinin yarayı iyileştirecek merhemler bulup getirmesi ve tedaviyi üstlenmesi, cerrahların atası berberler olduğu gerçeğinin Puşkin tarafından teyidi olarak bakmak lazım elbette.- İyileştiğinde Marya’yı karşısında görünce evlenme teklifi yapar fakat zamanın kuralı gereği babasının rızasını da almak zorundadır. Pyotr, izin için mektup yazar ve babasından, “Bir gençlik hevesine kapılıp, kadın uğruna düello eden bir oğula asla evlenme izni vermeyeceği,” cevabını alır. Bu cevap karşısında çözüm düşünmeye başlar. Ancak aşkından vazgeçmeyi asla düşünmez. Tam bu günlerde, Puşkin’in, vahşi kabile olarak tanımladığı Başkırt, Kırgız ve Tatarların orta yerindeki kaleye Yayık Kazaklarının isyan haberi ulaşır. İsyan haberi alındıktan kısa süre sonra da isyancıların yaklaştığını duyan kaledeki kazaklar başta olmak üzere Çarlık ordusunda bulunan çeşitli boylara mensup askerler kaçarak isyancıların safına geçer. Pyotr’un görevli olduğu kale kısa bir direnişten sonra düşer ve sevgilisi Marya papazın evinde onun yeğeni diye saklanır ama kale komutanı babası ve yağma için kaleye gelen isyancılar tarafından annesi de öldürülür. Asılma sırası tam Pyotr’a geldiğinde uşak Savelyiç asilerin lideri Pugaçev’in tipide kendilerini kurtaran ve karşılığında tavşan kürklü gocuk verdikleri köylü olduğunu görür, huzuruna fırlar ve efendisini hatırlatır. Pugaçev bu cömert genci hatırlar ve onun canını bağışlayıp Orenburg’a dönmesine izin verir. Bu arada teğmen Şvabrin Pugaçev’e biat edince isyancıların kale komutanı olur. Pugaçev isyanı giderek büyür ve Orenburg’u da kuşatır Kazaklar. Kuşatma esnasında kale önünde yapılan akınlardaki küçük çatışmalara sürekli katılan Pyotr küçük isyancı öncüleri arasına katılmış olan eski kalesinden çavuşla karşılaşır ve ondan bir mektup alır. Nişanlısı zordadır ve dönek Şvabrin onunla zorla evlenmek istemektedir. Pyotr ertesi gün sadık uşağıyla düşman hatlarına gizlice girmeye çalışırken yakalanır ve Pugaçev’in huzuruna çıkarılır. Pugaçev neden geldiğini sorunca Belogorskaya kalesine gidip nişanlısını Şvabrin’in elinden kurtarmak amacını itiraf eder. Pugaçev genç iyiliksever dostuna unutulmaz bir yardım daha yapar ve bizzat kaleye gidip komutan atadığı Rus subayın elinden kızı kurtarıp ve bir de izin kâğıdı vererek genç nişanlıların kendi askerleri tarafından başlarına bir hal gelmeden istedikleri yere gitmelerini sağlar. Pyotr Marya’yı evine götürmeye çalışırken bu kez Rus askerleri tarafından, düzmece Çarın adamı olarak yakalanır. Hapse atılmak üzere Rus subaylarının yanına götürüldüğünde ilk yola çıkarken kumarda kaybettiği Zurin’le karşılaşır ve canını kurtarır. Zurin’in ordusunda Pugaçev isyanı bastırma görevine devam eder. Marya’yı uşağıyla beraber baba evine güvenli bölgeye gönderir. Bir süre sonra Pugaçev yakalanıpta isyan bastırılınca Pyotr isyancıların reisi ile yakınlık kurduğu gerekçesiyle Şvabrin’in tanıklığıyla mahkemeye çağrılır. Pyotr savunma yaparken Orenburg’dan gizlice eski kalesine gittiğinin nedenini anlatamaz çünkü Marya’yı kurtarmak için gittiğini söylerse onu da mahkemeye getireceklerini düşünür. Biricik aşkının nasıl karar vereceğini bilmediği böyle bir savaş mahkemesinin huzuruna çıkmasındansa aristokratik gururu ile kendi başına gelecek hükme razı olur. Mahkeme Pyotr’a Pugaçev ile şaibeli ilişkisi nedeniyle önce idam cezası verir. Babası eski bir savaş kahramanı ve Çariçeye bağlı bir soylu olduğu için ceza Sibirya sürgününe çevrilir. Marya sevgilisinin cezasını öğrenince Çariçe’ye gidip olayı tüm açıklığı ile anlatıp ve bizzat Çariçe’nin çıkardığı afla sevgilisini kurtarır. Pyotr, Simbirsk’de onu bekleyen Marya ve ailesine kavuşur. Ek Bilgi: 1- Puşkin bu eserin yazılmasından bir sene sonra yaptığı bir düelloda ölecektir. 2- Simbirsk’de yarım yüzyıl sonra doğacak olan Vladimir İlyiç Ulyanov, önderi olduğu bir devrimle çarlığı ve aristokrasiyi yıkacak; Puşkin’i Rus Edebiyatının olduğu kadar devrimcilerinin de babası olarak selamlayacaktır.
Yüzbaşının Kızı
Yüzbaşının KızıAleksandr Puşkin · İletişim Yayınları · 201629.6k okunma
·
160 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.