Gönderi

"SHAKESPEARE VE DRAM SANATI ÜZERİNE"
"Bir sanat yapıtı, hele bu bir tiyatro yapıtıysa, okurda ya da izleyicide her şeyden önce olayın kahramanlarının yaşadıklarını kendisi de yaşıyormuş yanılsaması yaratmalıdır. İzleyici ya da okurdaki yanılsamanın zarar görmemesi için oyun yazarının, dramaturgun, oyun kişilerine neler yaptıracağını, onlara neler söyleteceğini bilmesi, onlara neler yaptırmayacağını, neler söyletmeyeceğini bilmesi kadar önemlidir. Oyun kişilerinin söyleyecekleri sözler ne denli özlü ve derinlikli olursa olsun, eğer karaktere ve o andaki ortama uygun olmayan ya da büsbütün gereksiz düşen sözlerse, bir dramatik yapıt için en önemli kural olan yanılsama kuralı ayaklar altına alınmış demektir: Yanılsama sayesindedir ki, seyirci (ya da okur) oyun kişilerinin dünyasına girer, onlarla aynı duygulanı yaşar. Yanılsama duygusuna zarar vermeme adına olabildiğince az şey söylenmeli, eksik olanı izleyici ya da okurun tamamlayacağı düşünülmelidir; kimi kez salt bu nedenle yanılsama duygusunun beklenenden daha da güçlü gerçekleştiği görülür; ama fazla, gereksiz söz, küçük parçalardan oluşturulmuş bir yontuyu itip düşürerek parçalanmasına neden olmaya ya da büyülü fenerin içinden lambasını çekip çıkarmaya benzer: İzleyicinin ya da okurun dikkati dağılır; okur yazarı, izleyici oyuncuyu görür karşısında, yanılsama yiter gider ve onu yeniden canlandırabilmek, var edebilmek bazen mümkün olmaz. O nedenle sanatçı, özellikle de dramaturg ölçü duygusunu hiç elden bırakmamalı. Shakespeare'se bu duygudan tümüyle yoksun. Shakespeare'in kişileri sürekli olarak hem kendilerine özgü olmayan bir dille konuşurlar, hem de söyledikleri hiç kimse için hiçbir şekilde gerekli olmayan şeylerdir. Bu savım için için yeni kanıtlar sunmayacağım; çünkü Shakespeare'in bütün yapıtlarında görülen bu çok çarpıcı eksikliği kendiliğinden görmeyen birine hangi örneği, kanıtı sunarsanız sunun, inandırıcı olamazsınız. Bunu görmek, anlamak için bütün o delirme, öldürme, göz oyma, uçurumlara atlama, zehirleme, sövüp sayma sahneleriyle Lear'i okumak yeterlidir; olgunluk dönemi yapıtları olarak geçen Perikles, Cymbeline, Kış Masalı, Fırtına vd. şurada dursun. Titus Andronicus, Troilus ve Cressida gibi yapıtlar, ancak ölçü ve zevk duygusunu yitirmiş birinin kaleminden çıkmış olabilirdi... ve ancak böyle bir kalem eski King Leir'i alıp böylesine beraber edebilirdi! Gervinus, Shakespeare'in güzellik duygusuna (Schönheit's Sinn) sahip olduğunu kanıtlamaya çalışıyor, ancak sıraladığı bütün kanıtlar kendisinin, Gervinus'un bu duygudan tümüyle yoksun olduğunu gösteriyor. Shakespeare'de her şey abartılıdır: Davranışlar abartılıdır, bu davranışların sonuçları abartılıdır, oyun kişilerinin konuşmaları abartılıdır, o nedenle de her adımda, her an sanatsal etkilenim çiğnenir, engellenir. İstedikleri kadar övsünler, eşi benzeri olmayan üstünlükler yükleyerek yere göğe koyamasınlar, Shakespeare bir sanatçı değildir ve yapıtları sanatsal özden yoksundur. Nasıl ritim duygusu olmadan müzisyen olunamazsa, ölçü duygusu olmadan da sanatçı olunamaz."
Sayfa 308 - T.İ.B. Kültür Yayınları E-KitapKitabı okudu
·
162 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.