Gönderi

400 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 22 hours
Mutlu Günler! Yıllar geçmiş Refik Halit Karay yahut kendi tabiriyle R.H.K okuyalı. 1954 yılında basımı yapılan kitabı 1973 yılında Yeşilçam’ın boş geçmediğini ve oyuncuları görünce de iyi bir eser olduğu izlenimiyle okudum. Beklentimin karşılandığını da belirtmeliyim. Zaten bu 1900-1940 eserleri ile 1940-1980 eserleri çok sağlam. Bu 80 yıllık edebi ürünlerin tamamına yakınında belirli bir aromayı görmezden gelmek mümkün değil. Biraz bilim kurgu, efsane ve mitolojik bölümleriyle de ilginç gelen bu kitapta aşklarının yanlış bir devre dayandığını söylemeleri aklımda en çok kalan sözlerden de biri oldu. Bunun sebebi de başta hastalıklar ve yakın tarihte şahit olduğumuz Rusya – Ukrayna savaşı. Bu bir lanet, bir vahşet demekten yorulduk artık. Bazen içinde kötülük, vahşet olan ve insanlara zarar veren herkesin aniden ölmesini istiyorum. Huzur içinde yaşamak bu kadar mı zor... Tabii yukarıda bahsettiğim cümleyi şöyle açacağız, doğrusuyla yani. Çünkü yazıldığı döneme göre konuşmalıyız. Fahir ve Güldal, 1940 yılları şartlarında tanışacaklar. Doktorumuz için bir sorun yok ama Güldal için sorun çok. Çünkü bekar bir kadınla bekar bir erkeğin görüşmesi akıllara hep kötü şeyler getiriyor. O dönem için ha, sonra bana çökmeyiniz. Beraber sohbet edecek ve yemek yiyecekler. Tabii bu toplumsal tepkiyi de iyi ölçen yazar bu ikiliyi Güldal’ın amcası vesilesiyle tanıştırmayı da ihmal etmez. Aslında anlamadığım konulardan biri de bu birbirini tanımadan evlenen insanlar. Yani görüyoruz tamam eskiler bir şekilde idare etti, iyi insanlar oldular, kötü olsalar da sabrettiler beraber sıkıntılar atlattılar ve hiçbiri olmasa bile yıllarını beraber geçirdikleri için birbirlerinden başka kimseleri olmadı. Günümüzde ise 30-40 yıllık evlilikler dahi aldatmayla bitebiliyor, insanlar en yakınındakini dahi tanımıyorlar, en iyi arkadaşları kuyusunu kazanların başı çıkıyor. Oluyor da oluyor yani. Günümüz koşullarında bu usulde inat etmek de bilmiyorum ki nasıl bir akıl ve hala devam ettiğini görmek üzücü. İnsanlar birbirini mutlak tanımalı, fikirler ve yaşantılar aynı ise ortak bir yaşamda devam etmeli. Sadece üremek için evlenilmez kanımca. Buraya kadar bütün hikaye mükemmel aslında ama şimdi işler değişecek. Bizim doktor biraz mitoloji bağımlısı ki gezegenlerin hareketine bakmadan su içmeyen, onu geçtim tuvalete bile bu şekilde giden insanlar görünce fazla yadırgamadım Fahir’i. Çünkü hoşlandığı kadına açılırken farklı bir konuya değinir. Bizleri 2000 yıl evveline götürür ve Parmis ve Tamara aşkını anlatır. İkisinin bu zamandakiler olduğunu, birbirini sevdiğini ve şimdiki zamanda yeniden karşılaştıklarını savunur. Aslında biraz da Tarih meraklısı olmamla beraber ilgimi çeken ve beni içine sürükleyen kısım bundan sonrası oldu. Bazen bayılma hissime engel olamasam da... Böyle dedim çünkü bütün tarih bir yerde insanın içini bayıyor yalan mı söyleyelim? Ali Pars ve Zerrintaç yahut Amora karakteriyle yeniden kafalar karışıyor bir yerde. Evet evet onlar da bu ikili. Bu sefer de 1000 yıl geriye döneceğiz. Bundan sonrası mı? Sonrası kitapta... Dikkat çeken en önemli unsur ise bu kelimenin yokluğundan mı yahut toplum içinde reddedilmek korkusundan mı bilinmez, Reenkarnasyon kelimesinin kullanılmaması. Anlatılanların ise buna yönelik anlatılması. Ama biliyorum ki aynı dönem yazılarında bu kelimeyi kullansaydı yazarımız, dinsizlikle ve din düşmanlığıyla öyle bir suçlanırdı ki. Vay haline! Hepimize bol keyifli ve bol sabırlı okumalar diliyorum..
2000 - Yılın Sevgilisi
2000 - Yılın SevgilisiRefik Halid Karay · İnkılap Kitapevi · 2009118 okunma
·
174 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.