Gönderi

Bana ait olmayan kitaplardan uzun alıntılar...
ANKARA 1978. tek başımayım, bana bir ses konuşuyor. Eğer uyuyakalmıyorsam sonuna kadar dinliyorum. Ilık ve güzel bir ses. Sonunda böyle karar veriyorum. Tırmalamıyor okşuyor, itip yıkmıyor, biraz eşeleyip kabartıyor. Ve sonunda uykum kaçıyor. Balkona çıkıp toksinlerini çıkaran kente bakıyorum. Ve dinlemeye devam ediyorum. Yadırgamıyorum kendimde böyle bir ses duymayı. Garibime giden, benimle "siz" diye konuşması. Pek ciddi. Pek sevimli. Bakın: -Kusurlarınızı gerçeğiyle görebilmek için ne yapabilirsiniz? Kendinizi hiç bir an unutmamak mi? Aklınız kendi aklınıza nasıl bakacak? Kendinizden dışarı adım atıp yörenize bakmanız mümkün olsa bir köşede kendinizi de görebilecek misiniz? Bunların bir yolu vardır. Hep birlikte olduğunuz kendinize sözcülük yaparken, gerçeği yansıtmıyorsanız/birgün/ yakalanırsınız. Yalanın kendini ele vermesi için olumsuz olması gerekmez. Yalan yalandır. Yani, madem şiire gelecek sözümüz: (şair olduğumu biliyor) söylediklerinizi bilmeden fazla konuşmayın. Hep şunu öğütleriz: İçinize dönün. Çabucak, daha ilk adımlarda kaybolacağınız, tanımadığınız bir yerde ne işiniz var? O halde içinize dönmeyin. Sanat yapıyorum adına içinizin kendi halinde düzenli kılcal akıntılarına, kendi özel ışığında yolları, çıkışları belli kentine, bilmediğiniz araçlarla girince perişan olacaksınız. Peki diyeceksiniz, üstün şeyler, ruhun yücelikleri, adalet ve merhamet olguları, sevgi, inanç, bunlar nerede? Onlar öğerken, öğütlerken ve biz benimserken, onları bulacağımız yer neresi? Şöyle söyleyeyim: Hareketlerinize dönün. Onlan gözleyin. Güzelleştirin ve göreceksiniz onlara içinizden biçeceğiniz değerler, dengeler sizin içinizle dışınızla birlikte güzelleştirecektir. (Ah diyorum, güzelliğin güzelliği) Şimdi açalım: Ne demek harekete dönmek? Şu demek ki hareketin nesnesine çevirin bakışınızı. Hareketin kaslarına ve fiziğine. Bunları güzelleştirmek demenin anlamı, içerdekilerle özleşmeyen güzel bir dış değildir. Bu da yalan olur. Hemen yakalanır. Döndürerek söyliyeyim bir de: Bile bile yapmadığınız şeylerin içinizdeki güzel karşılıkları neye yarar? Söyleyin, sadaka vermenin gereğine inamıyor ve öğütlüyor da, imkânlarınıza rağmen vermiyorsanız neye yarar? Esirgediğinizden değil, belki değil, fakat yapılması gereken bir hareket var. Yani, örneğin cebinizden para çıkaracaksınız, vereceğiniz kişi ya da kişileri bulmak için sorup soruşturacaksınız, diliniz içinizdeki inancın düşüncenin ve kararın hareketini yapacak ve (ayaklarımız) yürüyeceksiniz, gizli ya da aşikâre eliniz onun eline uzanacak, ve eliniz uçacak kadar boşalmış gibi kendinize gelecek. İşte içinize kavuştunuz, onu dış yaşantınıza malettiniz. Sadaka verdiniz. Sınıflaşma yarasına merhem oldunuz. Güçsüzleri korumadan yasaların işe yaramadığını anladınız. Güzel, şimdi evinize dönün ve kullanmadığınız için kendi kendine çürüyen ama aslında başkalarının ihtiyacı olan eşyalarımıza gözlerinizi dikin. Şimdi milyonları olanlara değil, olmayanlara bakıyorsunuz. Gördünüz mü ne kadar zenginsiniz. Bu zenginliği kime mi vereceksiniz? Kimseyi bulamıyor musunuz? O zaman kımıldayın, hareket edin, bana kadar gelin, işte adresler. Böyle böyle çoğaltın söyliyeceklerimi. Ve böyle öyle bunları yapmadığınız sürece söyleyin nereye kadar yaşar nereye varırsınız? Suyu kurumuş bir göl yatağında nereye kadar yürüyebilirsiniz? Kitapları yanıp kömür olmuş bir kitaplıkta yepyeni elbiseleriniz kravatınız boyalı ayakkabılarınızla işiniz ne? İçinizde ve elinizde karşılığı bile bulunduğuna bakmadan yaparak yaşayın inandıklarınızı. Başkalarına söylemeden, başkalarına söyleyerek, entellektüelce zevkini tatmayı bir yana bırakarak yapın inandıklarınızı. Sözleriniz değil, ama güneş doğmamışken, gecenin sabaha karşıki besleyici karanlığında sizi mescide giderken görmek inandırır beni. Bu yapılmayınca inancınız toplumsal bir anlam kazanmadan kaybolup gidecektir. / Son cümlemi ihtiyatla dinlemiş ol aklında tut düşün/İnançla hareketin aynı amaca yöneldikleri sanılırken/aslında hareket yok, var sanıyorsunuz / gerçekte ters yönde oluşları, aynı inançtaki kişilerde size karşı çürütüçü ve etkenliğinizi yokedici ya da azaltıcı ya da geciktirici bir eleştirinin gelişmesine neden olacaktır: İçki içene kâfir der/ çünkü kendisi içmiyor/ama karşılaştığı her eksik eteğin arkasından üç adım atar. Ya da yine çapraz bir eleştiri: camiden çıkmaz rüşvet alır. Görüyorsunuz ya savunduğunuz ahlâkı, beyinsizce davranışlarla başkalarının ağzına atmıyacaksınız. Görüyorsunuz ya müslümanın her şeyi tamam olsa da, bir iki ilkeye uyamasa itibarını yitiriyor. Ne güzel, hoşuma gider bu eleştiri benim. / Siz hiç: laikliği över faizciligi körükler insanlara ekonomik hayvanlar der, öteyandan da kötü evlerden dışarı çıkmaz diye bir eleştirinin yapıldığını duydunuz mu? Bunların hepsi aynı kapıya çıkıyor diye mi acaba? / Başkalarında bir özellik bir hak bir normallik gibi kabullenen zina, rüşvet, haksız kazanç kumar, içki, ihtikar, istifcilik, faizcilik yalan soygun, sapıklık müslümana yakıştırılmaz. Hem de onlar tarafından bile. Niye? Zira islâm inancında doğru ile yanlış kesin olarak ayrılmış tır. Açık bir alan kalmamak üzere belirlenmiştir. Mahrem aile hayatından ticarete devlet idaresinden konu komşu ilişkisine kadar. Yani kişi islamiyetin işine geldiği kadarını yaşıyamaz. Duyuyorum, bunlarla sanatın ne ilgisi var deyip duruyorsunuz. Söyleyin iki hayatınız mı olacak? Biriyle inancınızı / fiilen/ yaşarken, ötekiyle sanat mı yapacaksınız? Ne saçma! Olamaz bu! Ama oluyor bile. Yazık ki böyle bir iki canlılar var. Ve acısı bunu farketmemişler dolu. (Şimdi içim eziliyor. Söylediklerini anladım) Kısaca toplıyayım: İçiniz sizindir. Arkanızdaki içiniz. Ben yargıyı dışınıza bakarak vereceğim. Bir süre de olsa bir arada olundukta namaz kılmayan birinin saklanmasına imkân yoktur. Bir sonraki vaktin girmesi eserinizi ışık altına alır ve bu ışıkta içimiz de bir parça görünür. Sadece yargımız için, açıklamasanız bile. Böyle söyledi. Sustu. Tekrar bir gün tekrar konuşacağına dair elimde senet yok. Susuyordu konuştu. Konuşuyordu yeniden sustu. Kara kara düşünüyorum. Ya artık bir kere daha duyamazsam kendimi?
Sayfa 159Kitabı okudu
·
229 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.