Gönderi

Paris ve Londra'da Beş Parasız
Paris ve Londra’da 5 Parasız Kitapta Orwell bütün eserlerinde olduğu gibi net, yalın ve açık bir anlatımla toplumsal sömürü ve kapitalizme karşı geliyor. Sistemin insanı maddi ve manevi olarak ne kadar derinden mahvedebildiğini son derece sade bir o kadar da etkileyici biçimde anlatıyor. George Orwell Hayatı 25 Haziran 1903’de Bihar’da doğdu. Öğrenim hayatında burslu olarak Eaton kolejinde okudu. Daha sonra maddi imkanlarının yetersizliği nedeniyle üniversite öğrenimine devam edemedi. Öğrenimi yarım kalınca İngiliz sömürgesi olan Burma bölgesinde bir süre kolluk kuvveti olarak görev yaptı. Kolluk kuvveti iken gözlerinin önünde gerçekleşen acımasız olayların çokluğu ve derinliği karşısında emperyalizmden tam anlamıyla nefret etti. Daha sonra Burma’daki görevinden istifa ederek Avrupa’ya döndü. Dönüş sürecinde önce Paris’te, daha sonra ise anavatanı Londra’da yaşadı. Bu dönem henüz eserleri yayınlanmaya başlamadığı için oldukça parasız bir yaşam sürdü. 1930 Yılında ‘’Paris ve Londra’da 5 Parasız’’ adlı eserini yazdı. Gerçek adı Eric Arthur Blair olmasına rağmen kitabı George Orwell adıyla piyasaya sunmak istedi. Fakat hiçbir yayınevi kitabını basmayı kabul etmedi. Eserde 1. Dünya savaşı sonrası Avrupa’sında gerek toplumda yaşananlar, gerekse savaş sonrası ekonomik bunalımın sosyolojik yapıya etkisini son derece ustalıklı bir şekilde anlatıyor. Başlangıçta eserin yalnızca Paris kısmı yazılmıştı. Daha sonra yazar Londra bölümünü de ekledi. Eserini çeşitli yayınevlerine yolladıktan sonra nihayet 1933 yılında kitabını bastırabildi. Kitap yayınlanır yayınlanmaz, başarı kazandı. Bu tarihten sonra Orwell yazdıklarının basılması konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadı. İlk romanının yayınlanması ile birlikte, para sıkıntısı da yaşamından kalkmış oldu. Fakat daha önceki yıllarda geçirdiği zor koşullar nedeniyle akciğerlerinde oluşan rahatsızlığın önüne geçilemedi. 21 Ocak 1950’de ölmek için henüz genç sayılabilecek bir yaşta (46 yaşında) Londra’da bir hastanede yaşamını kaybetti. Öldüğü zaman geride 10 kitap ve sayısız makale bıraktı. Paris ve Londra’da 5 Parasız Kitap Özeti Ve Yorum ‘’Paris ve Londra’da 5 Parasız ‘’eseri Orwell’in ilk romanı olma özelliğini taşır. Bu romanın bir anı kitabı olup olmadığı hakkındaki tartışmalar, bugün bile tamamen sonuçlanmış sayılmaz. Kitapta yazılanların gerçek anıları olup olmadığı kendisine sorulduğunda, Orwell olayların oluş sırasını değiştirse de, gerçeklere sadık kalarak yazdığını ifade etti. Eserde sokaklarda yaşayan, kelimenin tam anlamıyla 5 parasız insanların yaşam mücadelesi anlatılıyor. Roman üst sınıfa ve üst sınıfa yakın orta sınıfa hitap eder. Amaç bu sınıfların dikkatini, evsiz ve parasız insanların yaşam koşullarına çekmektir. Kahramanımız Avrupa’ya dönüş yaparken önce Paris’e geliyor. Burada İngilizce dersleri vererek para kazanırken, öğrencilerinin dersleri bırakmasıyla beraber tamamen parasız kalıyor ve yaşamak için iş aramaya başlıyor. Savaş sonrası Avrupa koşullarında ancak bulaşıkçı olarak iş bulabiliyor. Bu tip işlerde çalışan insanların nasıl bir sömürüye maruz kaldıklarını son derece açık ve etkileyici bir dille anlatıyor. İnsanların yaşadıkları fakirlik kısır döngüsünden çıkmalarının mümkün olmadığını ‘’Grev yapmaları, haklarını aramaları gerekiyordu ama bunu düşünecek güçleri kalmıyordu’’ diyerek anlatıyor. Orwell bir bulaşıkçının gözünden, Avrupa’nın en önemli 2 başkentinin sosyolojik incelemesini yapıyor. Paris’te bu koşullar altında yaşamaya çalışırken, Londra’da yaşayan eski bir arkadaşından zihinsel engelli bir çocuğun bakımını üstlenmeyi kabul ederse, düzenli bir işi olacağı müjdesini alıyor. Hemen Paris’ten ayrılarak Londra’ya geçiyor. Fakat Londra’da çocuğun ve ailesinin tatile çıktığını bu nedenle kendisinin ancak onlar tatilden dönünce işe başlayabileceğini öğreniyor. Böylece yine 5 parasız fakat bu sefer Londra sokaklarında yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Kitapta yazarın Paris’te kötü koşullarda da olsa biraz para kazanma ihtimali olmasına karşılık, aynı şartlarda Londra’da yaşadığında bu imkanın da olmadığı görülüyor. Londra’da devlet organizasyonu ile o da çok kötü koşullarda olmak üzere kalacak yer (!) ve yiyecek verilen bu insanlara çalışma imkanı verilmediği için yokluğa ve sefalete terk edildikleri anlatılıyor. Evsizlere düzenli bir iş dolayısıyla bir yaşam sağlanmamasına rağmen, bedava yemek verildiği için minnet beklenmesinin, ne derece acımasız olduğu da net bir şekilde vurgulanıyor. En son olarak romanda aslında bütün evsizlerin hepsinin bir zamanlar iş güç sahibi olduğu fakat sonradan işleri bozulduğu için bu duruma düştükleri vurgulanırken,’’ Günün birinde 5 parasız kalırsanız sizi bekleyen Dünya bu’’ deniyor. Kitapta ne kadar sefil olsa da eğitimli ve onurlu insanların biraz daha farklı yaşadığı, özellikle eğitimli insanların kafalarının içinde de olsa kendilerine ait bir Dünya görüşü geliştirebildikleri için diğerlerinden daha özgür ve koşullara nispeten daha dirençli oldukları da önemli bir tespit olarak görülüyor. Son bölümde yapılan sosyolojik tahlilde aslında bu insanların avareliğe harcadıkları enerjinin onlara istihdam yaratılarak, hem toplumun yararına hem de onların yararına bir sistem oluşturulabileceği anlatılıyor. Böylece insanların açlıktan bile daha hırpalayıcı olan onursuzluktan da kurtulabileceğinden bahsediliyor. George Orwel’den Alıntılar • ‘’Düşünün ki 12 saat üzeri bir çalışma sistemi ile karşı karşıyasınız ve bu duruma isyan edemiyorsunuz. Neden? Çünkü isyan ettiğiniz takdirde sizi kapının önüne koyacaklardır. Hemen sizin ardınızdan o yerde çalışmak için insanlar hiç tereddütsüz birbirlerini öldürecek bir gözü dönmüşlüğe de sahiptirler. Şartlar kötü olur da insanlar iyi olur mu? Tabii ki de olmaz. Ezilen sınıfın içinde de bir ‘’homo homini lupus’’ söz konusudur. İnsanlar hayatta kalabilmek için sizlerin akıllarınızı çelecek türlü türlü oyunlar sergilemekten geri kalmayacaktır.’’ • Savaş kazanmak amacıyla yapılmaz, aksine savaşın sürekli olması istenir… Toplumdaki hiyerarşinin sürmesi ancak yoksulluk ve cehalet temeli üzerinde sağlanabilir. Savaş başlatma çabası her zaman için, asıl olarak, toplumu açlığın eşiğinde tutmak için planlanır. Savaş, egemen grup tarafından kendi vatandaşlarına karşı yürütülür ve bu savaşın amacı zafer kazanmak değildir… Aksine toplumun mevcut yapısını sağlam tutmaktır. • İyi yazamıyorsan iyi düşünemezsin, iyi düşünemiyorsan başkaları senin yerine düşünür. • En iyi kitaplar bize bilmediklerimizi söyleyenlerdir. • Düşünce özgürlüğünden yana olduklarını ilan edenler bile kovuşturmaya uğrayanlar onların hasımları olduğunda, genellikle bu iddialarından vazgeçiveriyorlar • Korku, nefret, kıskançlık ve güce tapma söz konusu olur olmaz gerçeklik duygusu yok olur. … Doğru-yanlış ayrımı da ortadan kalkar. Yapan ‘bizim’ taraf olduğu takdirde mazur görülemeyecek hiçbir, kesinlikle hiçbir suç kalmaz. • Birçok insan hayatından makul ölçüde keyif alır ama bakiyeye baktığınızda hayat acıdır. Yalnızca çok genç ve ahmak olanlar bunun aksini düşünür. • Artık saf aşk ya da tutku söz konusu değildi. Hiçbir duygu saf olamıyordu, çünkü her şeye korku ve nefret sinmişti. Kucaklaşmaları bir savaş, orgazmlarıysa bir zafer olmuştu. Bu, partiye indirilmiş bir darbeydi. Sevişmek siyasal bir eylemdi. • ‎Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir • Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir. • İnsan devrimi korumak için diktatörlük kurmaz. İnsan diktatörlük kurmak için devrim yapar. • Kaldırım sanatçısı Bozo : ʺEe, bir şeylerle ilgilenmek lazım. İnsan sokağa düştü diye çayla iki dilimden başka bir şey düşünemeyecek değil ya. Biraz eğitimin varsa, hayatının sonuna kadar sokaklarda yaşasan da fark etmez.ʺ
·
309 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.